Üniversitelerde durum vahim... Hak ve özgürlük ihlalleri 12 Eylül’ü aratmıyor. YÖK’ün sözde “akademik özgürlük bildirisi”ne karşılık itirazları dinleyen yok

Pardon, bunun adı üniversite mi

YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya, “Eski vesayet sistemi bitti, tüm kurumlarda yaşanan hesaplaşmayı doğru okuyamayanlar kargaşa yaratıp YÖK’ü protesto ediyor” diye müjdelese de gerçekler aksini söylüyor...
144 üniversite rektörlüğünün verileri, 2000 yılından bu yana üniversite öğrencilerine açılan soruşturmaların ve verilen cezaların orantılı bir şekilde arttığını... Öğrencilerin ifade ve örgütlenme özgürlüğünün, üniversite yönetimleri tarafından ölçüsüzce kısıtlandığını ortaya koydu.
Ne var ki Çetinsaya, YÖK’ün yıldönümü vesilesiyle yaptığı açıklamada bu sorunları görmezden geldi. Tuhaf olan, “artık akademide kaliteye odaklanıldığını” öne sürmesi. Kalitenin göstergesi, sunduğu “Akademik Özgürlük Bildirisi”ymiş!

Bir sabah ansızın...
GIT Türkiye (Türkiye’de Araştırma ve Öğretim Özgürlüğü Uluslararası Çalışma Grubu) ve Eğitim-Sen İstanbul Üniversiteler Şubesi’nin itirazları var... Medyada sadece bianet’te yayınlanan bu metin, hem üniversitelerin ne halde olduğunu görmemiz, hem de meseleyi doğru tartışabilmemiz açısından hayati önemi taşıyor.
Zira üniversite birleşenleri, “YÖK, Çetinsaya’nın iddiasının aksine düşünce, bilim ve araştırma özgürlüğünü çiğneyen bir kontrol mekanizmasına, devlet aklını toplumun tüm damarlarına yaymakla mükellef bir baskı ağına dönüşmüş bulunuyor” diyor.
Akademisyenler bırakın eleştirel, bağımsız araştırma ve yayın yapmayı, düşünmeyi dahi zorlaştıran bir korku ve çıkar çemberinin içinde yaşadığını haykırıyor.
Mesela bir sabah üniversiteye geldiklerinde, yeni bir meslektaşın bölümün ortak iradesini hiçe sayılarak, kimi zaman asgari akademik koşulları dahi sağlamamışken, yanı başındaki odaya yerleştirildiğine tanık oluyorlar.

Yeni soruşturma sezonu!
Bunlar yetmezmiş gibi, YÖK “demokratikleşme adımı” kisvesiyle yeni bir öğrenci disiplin yönetmeliği yayınlandı.
“Önleyici uzaklaştırma” uygulaması başta olmak üzere ağır yaptırımlar getiren bu yönetmelik, üniversitelerde yeni bir soruşturma sezonuna delalet. Üniversite bileşenleri, “YÖK’ün yeni dönemi, 12 Eylül’ün korku çemberini, kâr odaklı üniversite tahayyülü ile birleştiriyor” diye haykırıyor.
Noktayı koyalım: Eleştirel ve bilimsel düşünceye imkan tanımayan.... Eğitim, öğretim ve araştırma özgürlüklerini güvence altına almayan... Çalışanlarının tümünün bilim yapma sürecine katılamadığı... Ve bilgilerini öğrencisiyle, çalışanıyla ve kamuyla özgürce paylaşamayan hiçbir yere “üniversite” denemez.

Haberin Devamı

YÖK’ÜN ÖZGÜRLÜK ANLAYIŞI

Haberin Devamı

* Binlerce öğrenci, üniversitelerde soruşturuldu ve eğitim haklarını kaybetti,
* Polis üniversitenin içine taşındı,
* “Sakıncalı” bulunan konularda çalışan ya da sendikalı olan öğretim elemanları işlerini kaybetti,
* Kamusal sorumluluklarını yerine getirerek bilgi ve bulgularını paylaşan hocalar olmadık suçlamalarla savcılıkça sorgulandı...
* Rektör, dekan ve enstitü müdürleri, yüksek lisans veya doktora mülakatlarına müdahale etti,
* Dekanlar, öğrenci ve öğretim elemanlarını Twitter ve Facebook üzerinden takip edip fişliyor,
* Taciz, hakaret, intihal, rüşvet ve sahtekârlık gibi birçok suçun işlendiği sabit olsa da yöneticiler hakkında iktidar yanlısı oldukları için soruşturma dahi açılmadı,
* Üniversiteler, en cevval kapitalist işletmelerden daha kötü şartlarda taşeron işçi çalıştırıyor,
* Ayrımcı görüşlerini bilimsel bir tespitmiş gibi açıklayan öğretim üyeleri hâlâ üniversitede kalabiliyor...

Haberin Devamı