Cumartesi 400 kişilik kadronun başrolündeki üçlü

400 kişilik kadronun başrolündeki üçlü

07.04.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Yaklaşık 400 kişilik kadrosuyla sezonun en büyük prodüksiyonu olan "İstanbul"u üç dansçısı; Selim Borak, Berk Sarıbay ve Deniz Kılınç anlattı

400 kişilik kadronun başrolündeki üçlü

İstanbul'un fethiyle açılıp günümüze kadar uzanan "İstanbul"; balenin, resmin, operanın, videonun, sinemanın kullanıldığı bir epik eser. "İstanbul"da Selim Borak, Fatih'i; Berk Sarıbay, XI. Konstantin'i; Deniz Kılınç ise Gülbahar'ı oynuyor. İki ay boyunca günde yaklaşık 10 saat süren uzun ve yorucu provaların ardından sahneye taşınan eserin bu üç başarılı dansçısıyla konuştuk. Türkiye'nin prima balerinlerinden biri olan Hülya Aksular'ın 1996'dan beri kurduğu hayal İstanbul Devlet Opera ve Balesi (İDOB) sahnesinde gerçeğe büründü. Librettosunu, rejisini ve koreografisini Aksular'ın gerçekleştirdiği, sezonun en büyük prodüksiyonu olan "İstanbul" geçtiğimiz günlerde galasını yaptı. Selim Borak: Rollerimiz birinci perde ağırlıklı. Özellikle benim ve Berk'in sağlam sololarından oluşuyor. Zevkle dans ediyorum. Berk Sarıbay: İstanbul zaten yaşadığımız bir yer. Ama bu eserle zaman makinesindeymişiz gibi geçmişe gittik. Yaşadık. Karakterlerimizle de uyum içinde olduğumuzu düşünüyoruz. Deniz Kılınç: Büyük bir prodüksiyon. 400 kişiye yakın bir kadrosu var. Gerçekten dans etmesi çok keyifli. "İstanbul" nasıl bir eser? Selim B.: Hülya abla enteresan çalışmış. Rolleri kendine çok iyi geçirmiş ve bize de çok iyi yansıttı. "Büyük Kuşatma 1453" adlı bir kitap okuyorum. İnternetten de araştırdım. Tüm araştırmalar bakış açımıza büyük bir genişlik kazandırdı.Berk S.: Konstantin hakkında bilinen şeyler daha az. Aslında araştırmakla onu sahnede yorumluyor olmak arasında da fark var. Selim B.: Her zaman kazananlar hakkında destansı şeyler yapılır. Ama bu eserde Konsantin'in de iç savaşları var. Tüm bu iç savaşları solosunda çok iyi yansıtıyor Berk. Deniz K.: Gülbahar 1446 civarında hareme girmiş biri. Fatih'e tek erkek evlat veren olduğu için gözde. Rollerinize nasıl hazırlandınız? Selim B.: Ben çok daha haşin bir Fatih Sultan Mehmet yaratmak isterdim. Fatih'in kişiliğini düşünerek daha ağırbaşlı davranmak zorunda kaldım. Berk S.: Konstantin korkuyu, çaresizliği hissediyor. Ama bir şekilde göstermemesi lazım çünkü bir imparator. Bunu yapmaya çalıştım. Deniz K.: Çok duygusal ama sağlam bir tarafı da var. Dans ederken de öyle hissettim. Mesela harem sahnesinde duruşumda bile ihtişam var. Sahneye nasıl taşıdınız? "Karakterler ağır" Selim B.: Ağır bir şey. Tanınan ve tarihte büyük yeri olan kişileri canlandırınca insanların gözüne batabilir bir sürü şey. Rezil de olursunuz vezir de. Allaha şükür vezir olduk.Berk S.: Hülya "Seni düşünüyorum" dediği anda sorumluluk hissetmeye başlıyorsun. Sahneye çıktığınız zaman gerçekten onu ne kadar iyi iletebileceğim sorusu geliyor sürekli. Karakterler başlı başına bayağı ağır. Tarihi kişilikleri sahneye taşımak nasıl bir duygu? Selim B.: Megapol diye bir bölüm var. Oradaki raga vokali arkadaş güzel söylemiş. Onu ben söyledim. Gerçekten! Şu bölüm güzel demek diğerlerine haksızlık olur. En sevdiğiniz bölüm hangisi? Berk S.: Eserin başlangıcını seviyorum. Koro, Ayasofya ve ezan sesi... O büyük bir görkem sunuyor ve onu hissediyorum. Bir de selam sahnesi!Deniz K.: Açılışta Ayasofya'da Osmanlı kadınlarıyla yürüyorum. Ezan başladığı an çok acayip... O ezan sesiyle yürümek bile çok başka bir büyü. Ezan sesi ile yürüyüş Berk S.: Birkaç temsil sonunda karakterlerimiz daha iyi oturacak. Deniz K.: Çok güzel bir eser çıktı ortaya. Gerçekten oturduğunda daha müthiş olacak. İsterim ki turnelere çıksın. Selim B.: Türkiye'yi tanıtmak mı? Al sana "İstanbul" eseri. En minimal oranda ancak böyle anlatılır Türkiye. Şimdiye kadar Türkiye'yi anlatan eserlerden "İstanbul"dan daha iyi olanını bilmiyorum. "İstanbul" büyük bir prodüksiyon ve çok da beklentiler getiriyor beraberinde. Siz bu esere ne kadar inanıyorsunuz? "Korkacak zamanım yoktu" Selim B.: Evet, sağ ayak bileğimin bağlarını yırtmıştım. İki-üç ay çalışmadım. "İstanbul"a yetişemeyeceğim diye korktum. Hatta provaların başlangıcında ayağım davul gibi şişken çalıştım. Ama yapacağım dedim ve o halde çalıştım. Selim bey, siz bir sakatlık geçirdiniz bildiğim kadarıyla. Berk S.: İp sahnesi. (Konstantin iple yukarıya çekiliyor. Konstantin'in asılışı olarak yorumlanan sahneyle birlikte İstanbul düşüyor.) Zor oldu onu çalışmak. Ayrı ayrı prova almak zorunda kaldık. Çünkü korkutuyordu beni. Dans etmeyi en çok sevdiğiniz sahne hangisi? Berk S.: Biraz. Ama genel provalarda korkacak zamanım yoktu. Yükseklik korkunuz var mı? Berk S.: Onun yüksekliği 7,5 metre. İlk provalarda ben 6-6,5'u gördüm. Dedim ki "Beni bu kadar yükseğe kaldırmayın". "Tamam 3-4 metreye kadar kaldıracağız" dediler. Ama sonra 6 metreye kaldırdılar. Bir şey söylemedim, korkumu yenmem gerekiyordu. Ne kadar yüksekliğe çıkarıyorlar sizi? Selim B.: Orkestra çukurundan sahneye çıktığım, tahta oturup oradan kırmızı pelerinle aşağıya indiğim bir sahne... Her geçişimde yeniçerilerin teker teker bana dönmeleri... O sahne solomun başlangıcında beni müthiş etkiliyor. Deniz K.: Selim ile yaptığımız pas de deux'yü seviyorum. Gerçekten müziğiyle, koreografisiyle çok sevdiğim bir bölüm. Sadece hamam sahnesinde 15 cm. yüksekliğindeki takunyaları ilk giydiğimde çok korkmuştum. Siz hangi sahneyi sevdiniz?