Cumartesi Arif Cem Yılmaz'a kitap imzaladım

Arif Cem Yılmaz'a kitap imzaladım

17.12.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Arif Cem Yılmaza kitap imzaladım

***Kendi aralarında, yine kendi deyimleriyle birbirlerinin isim ve soyadlarıyla dalga geçiyorlar. "Dalga geçmek" de onların adlandırış biçimi. Örneğin Turna soyadlı arkadaşlarına "Ayşe Zurna," diyorlar. Alikaan'ın adı Ağaçkakan. Bir arkadaşlarının soyadı Alkımkabakçı'ydı, anlamını sordum, daha o yanıt vermeden arkadaşlarının hepsi, "Gökkuşağı ve olgun haşhaş anlamına geliyor," dediler. Bir çocuk yanıma geldi. Kitap imzalatacak. Adını sordum, "Arif Cem Yılmaz," dedi. Arif'i yazdım. Öğretmen, "Yalvaç Bey, Arif değil, Ege," dedi. Şaşırdım. Çocuğa baktım. O öğretmene aldırmaksızın, "Siz Arif Cem Yılmaz yazın," dedi. İlk önce öğretmenin çocuğun adını yanlış bildiğini düşündüm ve tekrar öğretmene baktım. "Siz Ege yazın. Bu da bizim sınıfın Cem Yılmaz'ı," dedi. Sonradan öğrendim ki, "Gora" filminde Cem Yılmaz'ın adı Arif'miş. Dayanamadım, "Hem Ege'ye, hem de Arif Cem Yılmaz'a," diye imzaladım. ***Bursa gezimde Sevgim Çocuk Aktivite Merkezi'ne de gittim. Sevimli, küçük bir yuva. İnanılmaz yumurcak, küçük canavarlar, diyebileceğim öğrencileri var. Sevgim'de kapıdan girer girmez ilk tanıştığım kişi okulun yöneticisi Selda Camuzcu oldu. Sonra okulun psikoloğu ve doktoru. Bazen ilginç rastlantılar üst üste gelir. Sevgim'de de öyle olmuş. Okulun adı Sevgim, yöneticisi Selda, psikoloğu Sezgin, okul doktoru Selamet, yönetici asistanı Serap. S'lerle dolu bir Sevgim okulu. Söyleşiye başlamadan önce tam çocuklara, "İsminin başında S harfi olanlar parmağını kaldırsın," diyecektim ki, telefonum çaldı. Açtım. Arkadaşım Salih Kalyon. "İşte," dedim, "zamanlama dediğin böyle olur." Bu okulda S takıntısı var herhalde. yural@milliyet.com.tr Öğretmensiz bir sınıfta söyleşi yapıyorsanız çocuklarla aranızdaki o ölçülü ilişki birdenbire daha farklı bir arkadaşlığa dönüşüyor. Çocuklar sınıfta öğretmen varsa dersle, eğitimle, yazarlıkla, yayıncılıkla ilgili ve sizin yanıtlayabileceğinizi düşündükleri soruları yöneltiyorlar. Örneğin, "Yazar olmak kolay mı? Herkes çocuk dergisi çıkarabilir mi? Bu konuları nasıl buluyorsunuz? Fotoğrafları kim çekiyor?" gibi... Eğer öğretmen yoksa ya da siz salonun bir köşesinde onlarla söyleşiyorsanız sorular hemen değişiyor: "Çocuğunuz var mı? Onlar da sizin çıkardığınız dergi ve kitapları okuyorlar mı? Kızınız en çok ne yaparsa kızarsınız? Kızınızın flörtü var mı? Siz eşinizle kavga eder misiniz? Kaç yaşındasınız? Neden çocuklar için yazıyorsunuz? İnternette chat yapıyor musunuz? En sevdiğiniz strateji oyunu ne? Cep telefonunuzu verebilir misiniz? Bu kitabı erkek arkadaşımın adına imzalar mısınız? Benim adıma onun doğum gününü kutlar mısınız? En sevdiğiniz pop şarkıcısı hangisi? Deniz Seki'yi mi, Pamela'yı mı, Gülşen'i mi daha çok seviyorsunuz?" gibi... Bunlar söyleşi sırasında teybime kaydettiğim bazı sorular. Bunların içinde ilginç, yetişkinlerin "açık" bulacağı fıkralar da var.