“Artık uzak, gizemli ve mesafeli durmak diye bir şey kalmadı”

Yılbaşı gecesi dört farklı mekanda sahneye çıkacak olan Ozan Çolakoğlu, hazırladığı DJ performansıyla Gülşen
ve Murat Boz’la aynı sahneyi paylaşacak. Yeni yılı çalışarak geçirmeyi planlayan Çolakoğlu’yla müzik eğitmenliği projesini ve albüm çalışmalarını konuşmak üzere Ulus’taki ofisinde buluştuk.

Yeni yılda dört farklı mekanda sahneye çıkacaksınız... Nasıl olacak bu?

Ben sahnede zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorum, bazen süreyi aştığım oluyor. Sahneye çıkınca bir adrenalin oluyor ama tüm performanslar bitince büyük bir yorgunluk olacaktır. Dört ayrı mekanda 22.30’da başlayıp sabah 5.00’e kadar sürecek bir performans sergileyeceğim. Hilton Convention Hall’da Murat Boz öncesi çıkacağım, onun ardından Ortaköy Princess Hotel’deyim, sonra Maslak Sheraton’da sahneye çıkacağım ve en son Gülşen sonrası Polat Renaissance Bosphorus’ta geceyi noktalayacağım.

2000’lerin müzikleri de 90’lar gibi klasikleşecek mi?

Bana çok öyle gelmiyor çünkü şu an çok fazla üretim var ve bu üretim fazlalığı hızlı tüketim yaratıyor. 90’lardan sonra her şey sınırlıydı. Bir şarkı çıkınca onun değeri biliniyordu, aylarca dinleniyordu ve klasikleşiyordu. Starlık kavramı da 90’larda kapandı bence çünkü artık insanlar iç içe. Twitter’dan yazabiliyor size, Youtube’dan açıp izleyebiliyorlar. Eskiden konserine girmek için beklenirdi. Artık uzak, mesafeli ve gizemli durmak diye bir şey yok. Dinleyici ulaşabildiği insanları istiyor.
“Bu adamın sesi kötü, albüm yapmasın” diye kanun yok

Besteci olarak tanıdığımız pek çok isim, sadece besteci olarak kalmayıp sesleri kötü olsa da albüm yaptılar. Ne düşünüyorsunuz bununla ilgili?

Herkes istediğini yapmakta serbest. Kimseye sen albüm yapma demek doğru olmaz. Herkes yaptığını sunacak, insanlar da dinlemeye ya da dinlememeye karar verecek. Ben de albüm yaptım. Tutup da kimsenin bana “Sen aranjörsün, neden albüm yaptın, neden DJ’lik yapıyorsun?” demeye hakkı yok.”Bu adamın sesi kötü, bu adam albüm yapmasın” diye bir kanun yok.

Albüm çalışmalarında neye dikkat ediyorsunuz?

Albümler çok uzun soluklu işler olduğu için benim bir yılımı alıyor. O sırada çok istediğim bir iş gelse bile kabul edemiyorum. Albümlerde insanlar 10 tane şarkı dinliyorlar ama o albüm için 20 şarkı yapılmış oluyor, onların içinden seçiliyor. Sözü, müziği, aranjesi defalarca değiştiriliyor. Bir şarkıyı yapana kadar bin kere dinliyorum.

Çalıştığınız isimlerden en iyi kimle anlaşıyorsunuz?

O değişiyor, aslında hepsinde farklı şeyler yaşanıyor. Tarkan’la müzikal anlamda detay ve çok zor şeyler deniyoruz. Sabahlara kadar uykusuz kalarak çalışıyoruz. Göksel’le çok sakin bir çalışma yaptık. Albüm sırasında bazen 10-15 gün kafamı hiçbir şeye veremediğim zamanlar oluyor ama o hep anlayışlı davranıyor. Gülşen ve Yalın’la çok eğlenceli bir çalışma ortamımız oldu. Her zaman anlaşabildiğim, elektiriğimin tuttuğu insanlarla çalışmayı tercih ediyorum çünkü gerginlikle ve zorla yapılacak bir iş değil bu. Sevmediğim bir şarkıyı yapamıyorum.

“Yeteneğin kimde olduğunu bilemiyorsun”

Müzik okulu projeniz var...

Burası ayrıca açılacak bir okul değil. Fatih Belediyesi’ne ait bir proje. Ben projenin süpervizörlüğünü yapıyorum. Fatih’teki 16 lise ve ortaokulda kurs niteliğinde olacak. Her okuldan
50 öğrenci seçilecek ve bir senfoni orkestrası oluşturulacak. Enstürüman ve teori üzerine çalışmalar yapılacak. Eğitimin sonunda bir konser düzenlenecek. İki-üç sene sürecek uzun soluklu bir proje bu. Önemli olan müziği sevdirmek, yetenekleri bulabilmek.

Sizce gençler ne tür müzik dinlemeyi seviyorlar?

Genelde rock müziğe eğilim var. Onun dışında biraz bizim de göz önünde olmamızdan dolayı aranjörlüğe, DJ’liğe olan ilgi de oldukça arttı. Benden de tavsiye istiyorlar, ben de elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyorum.