Cumartesi İnsanlık ve aşk adına onlara teşekkür ediyorum!

İnsanlık ve aşk adına onlara teşekkür ediyorum!

02.02.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

İnsanlık ve aşk adına onlara teşekkür ediyorum

Az önce TVde Orhan Gencebay ve Sevim Emreyi görmeseydim başka bir yazı okuyor olacaktınız. Ferdi Özbeğenin şarkısını söylüyor Orhan Baba... "Ne zaman ki kollarında bir yabancı görürüm, ben o zaman sevgilim, ben o zaman ölürüm". Sevim Hanım kollarında, sözler dudaklarında. Şimdi bu aşk değil de nedir? Benzerine az rastlanır böylesi sevgiye bir kez daha şahit olmuştum yıllar önce. Kayınpederim Adnan ile kayınvalidem Simin arasında. Onlar da tıpkı Gencebaylar gibi "evet"siz nikahlarla evliydiler. Ve ben aileye gelin geldiğimde, beraberlikleri 20 yıl olmuştu, tutkuları ise ölene dek sürdü. Yasak bir aşk hikayesi Onların aşkları bir başka varsayımı da çürüttü. "Aşk sadece köylüler için" değildir, aydın ya da zengin kesim de, seçkin tavrı bir yana bırakıp pekala fakirler gibi sıcacık -hatta çılgın- aşklar yaşayabilir. Kıskançlıktan gözleri dönebilir. Bu özgür ruhlu ve cesur insanlar tanıştıklarında her ikisi de evliydi. Aşk, yaşamı hep kendi haline bıraktığınızda karşınıza çıkar ya, onları da yaklaştıran bu "tekdüzelik"ti sanırım. Simin bu ilişkide, çılgınca arzulanarak "kendine güvenini tazeledi". Sonrası bilinmez -belki de- tüm ömrünü verdiği bu erkeği, bir Humphrey Bogart ya da "Anjelik"teki Langedokun yakışıklı topalı Robert Hossein kadar cazip bulmuş olabilir. Adnanın ise böylesine yetenekli, iyi yürekli, düzgün tavırlı güzel kadına bir görüşte aşık olduğu kesin. O dönem Moda, bu büyük sevginin yankılarıyla çalkalandı. Seçtikleri hayat arkadaşları -mutlaka- yanlış insanlar değildi ama anlaşılan o ki, aralarındaki "çekim" tüm kuralları geçersiz kıldı. O günlerin ahlak anlayışı bile bu sevgiye şapka çıkardığına göre -efsanedeki gibi- bir insanın yarısıyla diğer insanın yarısı buluşmuş olmalı. Bu koskoca kayınvalide ve kayınpederin ilişkisi size tuhaf gelebilir ama "iç içe geçmiş kaşıklar kadar birbirilerine uygunlardı" diye tarif edersem anlarsınız. Kıskançlık mı, o ne? Sevgili Sevim Emreye gelince... Nedense Gencebayın çevresinde kuş uçurtmaz diye rivayet edilir. Birine ben şahidim. Sene 1994, Etiler Dalmaz Centerda bir cumartesi öğleden sonra toplanmışız, çiğ köfte yiyeceğiz. Herkes orada. Orhan Baba da... Aramızda bekar erkekler var, yanlarında da sevgilileri genç kızlar. Bir ara Sevim telefon etmiş, kızların sesini duymuş. "Orhancığım kimler var orada?" deyince "sentır"da bir telaş. Bana gelip Sevime "O kız sesi bendim" dememi istiyorlar. Yoksa Orhanı fena yapar. Mümkünü yok demem. Kızların sesi cıyır cıyır, benimki ise telefonda konuştuğumda "Oğlum anneni versene" dedirtecek cinsten, konuşsam da inanmaz. Aradan yıllar geçti, Sevimle Orhanın aşkları devam ediyor çok şükür. Adnanla Simin ise peş peşe bu dünyadan göçüp gittiler. Ve bu büyük sevgiden geriye sadece anılar kaldı. O güzelim teras katı artık yok. Siminin parlak güneşe gelişigüzel bırakılmış gibi duran petunya saksıları da. Dostlarla yenilen yemekler, güvercinler, kısaca tüm "gönülçelen"ler galiba artık çok uzaklarda. Bense; uçuşan, morumsu yeşil tülbent giysileriyle Adnanın çevresinde pervane olan güzel kadını, sabahın 4ünde salondan gelen Leny Escudero şarkılarını ve leziz tartin kokularını hatırlıyorum. Küçük keyifli kahkahalarla oynanan scrabble partilerini, uyanmam için odama bırakılan transistörlü radyoda avaz avaz çalan Orta Anadolu türkülerini... Ve birbirine benzemeden geçen o günleri ise, sanıyorum ömrümün sonuna kadar hiç unutmayacağım. nNot: Yoksa Hülya - Melih aşkını mı anlatmalıydım? Yazara e-mail Şarkı neydi? "Ne zamanki kollarında bir yabancı görürüm....." Siminin, Adnanın kollarında bir yabancı gördüğünü hiç sanmıyorum. Ama hayatı boyunca onu hep kıskandığını bilirdik. "Sevdiğim adamı sadece akıllı kadınlardan kıskanırım" diyecek kadar da şuursuz olmadı. Kayınbabamı akılsız güzellerden de kıskandı akıllılardan da. Ama belli etmedi. Sustuysa "bu duyguyu belli etmenin" gurursuzluk ya da ayıp sayılacağını umursadığından değil, sadece sevgilisinin huzurunu kaçırmamak için susmuştur. "Kıskançlık kendine ya da karşındakine güvensizliktir" söylevine inat da hep şöyle ağız tadıyla kıskanmıştır.