Cumartesi “Moda için okulu da ailemi de bıraktım”

“Moda için okulu da ailemi de bıraktım”

07.01.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

“Bugün Ne Giysem?”in sert eleştirileri ile dikkat çeken jüri üyesi Hakan Akkaya: “Televizyonculuğu sevdim, marjinal bir talk şov programına hazırlanıyorum”

“Moda için okulu da ailemi de bıraktım”

Bugün Ne Giysem?” izlerken kimi zaman çok güldüğünüz kimi zamansa jürinin sert eleştirileri nedeniyle irkildiğiniz bir yarışma programıydı. Geçtiğimiz hafta finali yayımlandı ve Türkiye’nin en şık kadını seçildi.
Biz de yarışmanın en sert jüri üyesi Hakan Akkaya ile buluştuk. Sivri yorumlarıyla kimi zaman yarışmacıları ağlama krizine sokan kimi zamansa koşa koşa podyumdan kaçmalarına neden olan Akkaya ukala ama samimi biri. “İkisi nasıl bir arada oluyor?” demeyin, oluyor işte.
Akkaya da durumun farkında. “Ben özel hayatımda da böyleyim. Ne düşünüyorsam pat diye söylerim. En yakın arkadaşıma ‘Bugün seni görmek istemiyorum’ diyebilirim mesela. Ukalaca ama samimi” diyor.


“Bugün Ne Giysem?” çok popüler oldu. Teklif size ilk geldiğinde böyle olacağını tahmin etmiş miydiniz?
Teklif geldiğinde konuşkan ve rahat biri olduğum için yapabileceğimi düşünmüştüm ama işin bu noktaya varacağını tahmin etmemiştim. “Bugün Ne Giysem?”in en büyük farkı çok geniş bir kitle tarafından izlenmesi. Cipriani’de yemekteyken de yanıma geliyorlardı, sokakta rastladıklarında da. Yarışma köşe yazarları tarafından da takip ediliyordu. Yani sadece ev hanımlarının izlediği gündüz kuşağı programı değildi.

Programdaki eleştirileriniz bazen çok sert bir hal alıyordu. Evdeki koltuğunu satıp o para ile kıyafet alan yarışmacıları hüngür hüngür ağlattığınız oldu. Sonradan pişmanlık duydunuz mu hiç?
Programda belli bir bütçe yoktu. İsterse
7 bin liraya elbise alabilir isterse de pazardan giyinebilirdi. Önemli olan uyumdu. O yüzden koltuklarını satmış mı satmamış mı beni ilgilendirmiyor. Doğrusunu isterseniz pazardan giyinenlere karşı daha pozitiftim. Çünkü o kadın uğraşmış, bir stil yaratmak için emek vermiş. Mağazaya gidip ona sunulan kombinlerden birini seçmemiş. Eleştirilerime gelince. Sertim çünkü öyle olmam gerekiyor. Modanın kendisi çok sert ve zor bir dünya. Hata kabul etmez. Şöyle söyleyeyim: “Devil Wears Prada”(“Şeytan Marka Giyer”) filmi gerçeklerin yanında hafif kalır.

“Sokakta ‘Çok yakışıklısın’ diyorlardı, bayılıyordum”

Sokakta insanlarda nasıl tepkiler alıyorsunuz? Eleştirileriniz yüzünden size kızanlar oluyor mu?
Teyzeler yanıma gelip “Az bile söyledin” diyorlardı. Hiç kötü tepki almadım. Aksine çok seviliyorum, bunun nedeni de yüzde
100 gerçek olmamdı. Ben özel hayatımda da böyleyimdir. Ne düşünüyorsam pat diye söylerim, insanlara karşı dürüstüm. Bir de yanıma gelip “Çok yakışıklısın” diyorlardı. Aslan burcu olduğum için de bayılıyordum.

Yarışma süresince yüzlerce kadın gördünüz, eleştirdiniz. Genel olarak Türk kadınlarının en büyük moda hatası nedir?
Ben podyumda sadelik ve uyum görmek istiyordum. Türk kadını pula, payete, taşa meraklı. Dergilerden gördüğü kadınlara benzemeye çalışıyor. Bir tarzı benimsemek yerine “Biraz ondan biraz bundan olayım” diyor. Bir de Türkiye’de moda dergiciliği hakkını vererek yapılmıyor. İtalya’da falan ay başı dergileri alın. Hiçbiri diğerine benzemez. Bizimkiler aynı. Konsept oluşturmak, fark yaratmak diye bir şey yok. Moda çekiminden anladığımız şey soluk bir duvara yaslanmış bembeyaz kadın. Hal böyle olunca neye göre giyinecekler? Bir tek Vogue iyi iş çıkarıyor çünkü bütçeleri var. Ama çok da karamsar olmamak lazım. Bu programla Türk kadınının giyiminin değiştiğine inanıyorum. Artık daha sade ve sofistike olacaklar.

Programın ikinci sezon çekimleri hemen başlıyor. Bu proje dışında başka neler yapacaksınız? 2012 planlarınız neler?
Ben televizyonu çok sevdim valla, devam etmek istiyorum. Hem “Bugün
Ne Giysem?”i yapacağım hem de başka projelerim var. İnsanlardan “Program yapmalısın” lafını çok sık duyuyordum,
karar verdim: Gece yarısından sonra yayımlanacak biraz marjinal bir talk şov yapacağım. Yine aynı kanalda olacak.



“İlkokulda ‘Cesur ve Güzel’deki Ridge Forrester olmak istiyordum”

Biz sizi yarışmadan önce tanımıyorduk. Oysa 11 yıldır moda sektöründe çalışıyorsunuz...
Boyner, Sarar gibi markalara koleksiyonlar hazırladım. Tasarım departmanlarını yönettim. Mağazacılık da yaptım, dergiler için moda çekimlerinde de bulundum. Yani sektörün her alanında çalıştım. Yaşım
30, hikayem biraz erken başladı. Saçlarıma baksana, bembeyaz!

Moda eğitimi mi aldınız?
Bilkent Üniversitesi’nde Güzel Sanatlar Bölümü’nde okurken 19 yaşında okulu bıraktım. İstanbul’a gelip Batik Örme’de çalışmaya başladım. Bu arada sadece okulu değil ailemi de bırakmış oldum. Ben çok zengin bir ailenin çocuğuyum, babam Ordulu. İstesem Bilkent’teki diğer arkadaşlarım gibi babamın parasıyla yaşar giderdim ama moda ile ilgilenmek istiyordum. Babamı karşıma alıp “Bana artık para verme, kendi istediğim işi yapacağım” dedim.
O turizmciydi, aynı zamanda inşaat yapıyordu. Ordu’ya yerleşmemi, onunla çalışmamı istiyordu. Ben de aldım çantamı çıktım.

Çok riskli bir karar. Bütün hayatınız değişmiştir.
Tabii ki. Belediye otobüsüne
19 yaşında bindim ilk kez. Kendi ayaklarımın üzerinde durmak kolay değildi. Haftanın her günü sabahtan akşama kadar çalıştığımı hatırlarım.

Peki, modaya karşı ilginiz ne zaman başlamıştı?
Ben ilkokuldayken “Cesur ve Güzel” adında bir dizi vardı. Babaannem mutlaka izlerdi. Ben de onunla birlikte hiç kaçırmazdım. Dizi moda dünyasında geçiyordu. Koleksiyon ne demek, nasıl hazırlanır hepsini oradan öğrendim. Patronlardan biri Ridge Forrester adında bir adamdı, çok hoştu ve rol modelimdi. Esmer olduğum için kendimi ona benzetirdim. Yani yola Ridge Forrester olmak için çıktım.



“Ucuz ama özel parçaları severim”


- “Bu program bana 10 yılda servet harcayarak yapabileceğim kadar beni medyaya tanıttı. Sokaktaki insana kadar herkes beni tanıyor.”
-“Martın ikinci haftası çok büyük bir defile yapacağım. Bugüne kadar Türkiye’de hiçbir defilede görülmemiş bir şov olacak. Yaza da Nişantaşı’nda mağazam açılacak. Hem kadın hem erkek koleksiyonu sunacağım.”
-“Ucuz ve zor bulunan şeyleri severim. Mesela benim ayağımda 100 avroluk bir ayakkabı var, arkadaşımın ayağında ise 2000 avroluk. Emin olun benimki konuşulur çünkü özel bir parça seçmişimdir.”