Cumartesi Ölçüyü kaçıranlar

Ölçüyü kaçıranlar

02.07.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Ölçüyü kaçıranlar

Yazara e-mail Ölçüyü kaçıranlardan biri de Rafet El Roman. Etrafına üşüşen yerli basına, "Kasetim çıktı, şimdi bana reklam lazım, hadi şu yerin dibine batırdığım karımla barışırmış gibi yapayım, sonrası Allah kerim!" demiş! Dememiş tabii... Sadece "Çocuklarla analarını ayrı koyamazdım artık" demiş. Ama gözlerine dikkatli bakın, ne çocukların annelerine duyduğu özleme üzülmüşlüğü var ne de üç yıl şu kıza şuralarda kan kustuğunun pişmanlığı. Varsa yoksa kaset. Gelelim üçüncü pop sanatçımız "Musmasa" Sandal'a... (Yeğenim 2 yaşındayken aşıktı bu solistimize. Ne zaman TV'de görse, "Musmasa" diye kafasını parkelere vururdu. Çocuk işte.) Sandal da tahta gibi bir laf etmiş: "Sinan Çetin gibi ikinci sınıf yönetmenlerle çalışmam! Yavuz Turgul'la çalışırım." Buna bir şey söylemeyeceğim. Çünkü söylersem kötü söylerim. Aynı burçtan olup da esef duyduğum birkaç kişiden biridir zaten (Eminim Kemal Derviş ve rahmetli kayınpederim Adnan Benk de aynı esefi duymuşlardır. Böyle birinden haberleri olmuşsa tabii.) İnsan bir sesine bakar bir sıska vücuduna, "Allahım sana binlerce şükür, bana verdiğin bu kısıtlı imkanlarla yolumu buldum..." der ve susar oturur di mi? Adamın ağzına aldığı isimlere bakın yahu: Sinan Çetin, Yavuz Turgul... Breh breh...İsmini sık sık zikretmediği için Ajda Pekkan'a ihtarname yollayan söz yazarı Fikret Şeneş'e kısa bir hatırlatma yapmak istiyorum sadece. Yanılmışsam lütfen düzeltsin. Yıllarca İtalyanca müzikler üzerine söz yazıp para kazanırken eser sahiplerine telif ödemiş mi? Sadece soruyorum.Ölçüsüzlük deyince bir numara, CHP ve Baykalcılar... "Sarıgül suç işlerse yine yakasına yapışırız" demiş. Tinerci çocuktan söz ediyor sanırsınız. Dava konusu bir laf bence.Tabii Mehmet Ali Erbil'den söz etmeden bırakmam sizi. O da ölçüyü kaçıranlardan. İnsan birbirinden güzel bu kadar kızı bulup, hem de evliliğe nasıl razı eder ya! Özellikle ilk karısı... Tanışmadım ama çok çekici bir kızdı. Son eşi de başka bir hoş. Şimdi ben o evlilik fotoğrafına da taktım. Hani Mali ile kızın merdivenlerdeki pozları. Gazeteci diyor ki, "Catherine Zeta-Jones ile Michael Douglas'ın pozunun aynısı, özenti!" Kardeş! Bir kere bizim kız daha güzel. Üstelik Mehmet Ali ile önünde durdukları yer bin yıllık Sait Halim Paşa Yalısı'nın muhteşem merdivenleri. Zeta'larınki gibi kıytırık bir Amerikan binası da değil. Bir de Zeta ile kıyaslamışlar. Biri Yunan tanrıçası hatları ve gizemi diğeri gözler ferfecir okuyan boya küpü. El insaf! İlki Kenan Doğulu. Çocuk zayıflayayım derken geriye koca bir kafa kalmış. Omuzlar küçülmüş, bir karış olmuş. Heykeltıraş Poliklet "Vücut-baş oranı 1/8" diye kapı kapı dolaşadursun bizim yakışıklı sanatçımız dinlememiş adamı, 1/5'e kadar gelmiş. Gazetedeki fotoğrafında bir şeyin arkasında durmuş, görünce "Ayy" demişim. Kesik başın esrarı gibi bir şey. Halbuki hep söyler bu Poliklet, güzellik (yakışıklılık) sadece ve sadece orantıdadır. Kısa boylu olabilirsiniz ama bir tek küçük suratsanız yırttınız. Mesela Gönül Yazar... Yanına Tarık Akan'ı koymadan bakın, 1.70 gibi görünür. (Bunu niçin bu kadar iyi biliyorum. Çünkü ben de koca kafayım da ondan.) Bir TV kanalı müthiş bir şey yapıyor. Ki keşke izinleri olsa da açıklayabilsem! Efendim... Arkadaşlar... Sözü geçen kanal, gelen 200 adet dizi senaryosu teklifini şöyle değerlendiriyormuş. Bir kere hepsi baştan aşağı didik didik okunuyormuş. Bunun için kurumun başındaki beyefendi kendisine yakın, kanalda görev almayan ama bu işten anlayan tarafsız insanlara bu senaryoları beşer beşer dağıtıp rapor yazmalarını istiyormuş. Bu neyi getirir bilir misiniz? Bir kere "eser"leriniz okunmadan çöpe gitmez. İki, bir an önce okunması için torpil aramanıza gerek kalmaz. Peki, kanala ne getirir? En başta saygınlık ve güven. Ve kapıda biriken "Hamili kart yakinimdir, yakiin ilgi gösteriniz" gibi torpillerden kurtuluş. Sonuç: En iyisini yapabiliyorsan gel beri, dizine başla. Yani sadece zengin, karizmatik, yakışıklı, milyarder işadamı, cazgır anneler, sorunlu gençler ve bilmiş çocuklar ve mafya ve genç-yakışıklı savcılar ve "Asmalı Konak" hizmetlilerinin aynısından başka karakter üretemiyorsan, "olay" deyince aklına trafik kazası, hastaneye düşenler, çocuk kaçırma, sakat kalan nazeninler ve mafya baskını geliyorsa, sen bi zahmet gidip radyolarla anlaş. Hani şu "Arkası Yarın" skeçleri var ya. Bırak oraya piyes olsunlar. Hiç olmadık, uzun yol şoförlerinin duasını alırsın. Ama "ekşını" biraz detaylı anlatacaksınız. Şöyle ki; "...şu suyu şöyle bir güzel içeyim... Hüüp! Sonra kapıyı da şöyle pat diye kapayayım bari şöyle kulpundan tutup." Daraldınız değil mi? Ben de. Ölçüyü tutturanlar