Cumartesi “Oynayacağım dünyayı kendim kurmak istiyorum”

“Oynayacağım dünyayı kendim kurmak istiyorum”

24.02.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:

“Adı: Zehra” dizisiyle ekranlara dönen Zeynep Çamcı kamera arkasına yönelik hedeflerini “İleride oynayacağım dünyayı kendim kurmak istiyorum” diye anlatıyor: “Yazdığım ve bitirdiğim bir komedi sinema filmi senaryom var. Henüz senaryolaştırmadığım hikayelerim de var. Dünyayı kurabiliyor olmak ve içinde oynayabileceğini hayal etmek heyecan verici”

“Oynayacağım dünyayı kendim kurmak istiyorum”

FOX’un yeni dizisi “Adı: Zehra”da başrolde izleyeceğiz Zeynep Çamcı’yı. Daha önce “Leyla ile Mecnun” ve “Beni Böyle Sev” dizilerinde izlediğimiz oyuncu bu sezon bir kadın hikayesiyle ekrana geleceği için mutlu. “İşlenmemiş konuların gösterilmesi, anlatılmamış hikayelerin senaryolarla önümüze gelmesi ve gelecek olması heyecan verici. Kadın hikayelerinin anlatılması, izlenmesi ve hatta daha çok izlenmesi bir kadın oyuncu olarak beni mutlu ediyor” diye anlatıyor. Bir araya geldiğimiz oyuncuyla yeni dizisini ve neler yaptığını konuştuk.

Haberin Devamı

- Dizideki karakterinizden bahsedebilir misiniz? Nasil bir dizi bekliyor seyirciyi?

Binlerce kadın cinayetinden bir tanesi Zehra’nın hikayesi. Fakat Zehra ölmüyor, yeniden doğuyor! Hatta kendi kurtulduğu gibi başka kadınların da hayatını kurtaracak. Çünkü ona kurtulmak yetmiyor, kurtarması da gerekiyor. Zehra’nın eyvallahı yok. Almanya’da Frankfurt’ta bir Türk mahallesinde büyümüş, bir adım bile atmamış dışarı. 20’li yaşlarında, hiçbir yerde kayıtlı olmayan, kimliği olmayan bir kız... Yaşıyor ama aslında yaşadığından bihaber. Abisi ve babası tarafından ölüme terk edildiğinde aslında yeniden doğuyor. Bugüne kadar olan tüm hayatını silip yeni bir hayata atılacak kadar gözü kara bir kız. Bundan sonra ikinci hayatı başlıyor. Yeni hayatında İstanbul’da zengin ve sırlarla dolu bir ailenin ferdi olarak, Hande olarak kendini olayların içinde buluyor. Kimliği olan fakat hayatı olmayan bir kızın yerine geçiyor.

Haberin Devamı

- Komedi rollerine çok yakıştırılan isimlerdensiniz. Sizin için de komedinin böyle özel bir yeri var mı?

Yakıştırıyorlarsa ne mutlu bana! Komedi benim için gününü güzel geçirebilme, anlarda mutlu olabilme ve neşelendirmek demek. Birini gülümsetiyor olabilmek kadar güzel bir duygu var mı? Başlıbaşına bir yaşama sebebi benim için. Ben insan olarak, yapı olarak güldürmeyi seven biriyim. Oyuncu olarak benim için sahnenin hissiyatı ve seyirciye nasıl geçtiği önemli; komedi ya da dram olarak ayrım yapamam.

“Oynayacağım dünyayı kendim kurmak istiyorum”
“Karpuz-peynir, salça-ekmek kadar güzel yemek yok”

- Kamera arkasına ilginiz olduğu için sinema televizyon bölümünde eğitim almışsınız...

İlgim biter mi hiç! İleride oynayacağım dünyayı kendim kurmak istiyorum. Kamera arkasında kamera önündeki dünyayı kurabiliyor olmak ve düşünmek çok heyecan verici her zaman benim için. Ayrıca eşimin ajansı Serdesin’in reklam filmlerini çekerken kamera arkasında oluyorum ekiple beraber.

- Yemek kültürüne merakınız varmış. Yemek yapmayı sever misiniz?

Meraklıyım, hem de çok! Tatile, yurtdışına, gezilere gittiğimde en çok sevdiğim şey yeni tatlar, farklı mutfaklar görmek... Yemek yapmayı da çok severim. Perde pilavından tutun, ev baklavasına kadar yapmışlığım var. Yaparım da. Bazen de ne var ne yok karıştırırım, uydurma yemekler de yaparım. Söylemeden geçemem karpuz-peynir, salça-ekmek kadar güzel yemek yok benim için. Mutfaklar konusuna gelince, en sevdiğim mutfak ailemin mutfağı. Memleketimizin mutfağı gibisi yok!

Haberin Devamı

- Memleket demişken, Bodrumlusunuz. Ege’de büyümek, daha küçük, samimi bir yerde geçen çocukluk.. Bugünkü Zeynep olmanızda bunların etkileri neler?

Bodrum’da çocuk olmak ilkbaharda papatyalarda yuvarlanmak, kışın yağmurun altında koşturmak, yazın deniz kabuğu aramak, sonbaharda da okul başlıyor... Bodrum yazın minyatür bir dünya gibi. Türkiye’nin her yerinden, dünyanın her noktasından insanlar Bodrum’da. Farklı insanların nasıl yaşadıklarını gözlemleme şansın oluyor. Kış olunca da kendine dönüyorsun...

- Eşinizle açtığınız bir işiniz daha var, Serdesin isimli. Orada ne gibi projeler yapıyorsunuz?

Eşim uzun yıllar global ve yerel yaratıcı ajanslarda, İstanbul’da ve Barselona’da birçok markaya kreatif hizmet veren reklam yazarı olarak çalıştı, sevilen birçok işte bizzat kalemi var. Sonrasında da Serdesin’i kurdu. Ben de fahri Ajans Başkanıyım. Serdesin “Esnaf Reklamcılık ve Fikir Esnafı” mantığıyla çalışan bir yer.

Haberin Devamı

- İnternet dizilerinin de sayıları artıyor. Sektördeki gidişatı nasıl değerlendiriyorsunuz?

İnternet dizileri bu yıl daha çok konuşulmaya başlandı. Çeşitlilik açısından daha bol bir mecra. İstediğim zaman izlemek güzel ama ben yine de bir ‘80ler çocuğu olarak TV’nin tadını başka bir yerde alamıyorum. Bana bir şeylerin saatli sunulması ve herkesle aynı anda izleme hissiyatından kopamıyorum. Mesela bugün saat 20.00’de FOX’u açacağım ve “Adı:Zehra”yı izleyeceğim.

“Bitirdiğim bir komedi filmi senaryom var”

-Yazmak peki, o var mı planlarınız arasında?

Büyüyünce ne olmak istiyorsun sorularına “yazar” diye cevap veriyormuşum küçükken. Yazdığım ve bitirdiğim bir komedi filmi senaryom var. Henüz senaryolaştırmadığım hikayelerim de var. Yukarıda da dediğim gibi dünyayı kurabiliyor olmak ve içinde oynayabileceğini hayal etmek heyecan verici. Defterime, telefonuma, kağıtlara notlar almayı seviyorum. En çok da buğulanmış cama parmağımla, sahildeki kuma ayağımla yazı yazmayı severim...

Haberin Devamı

-Şarkı söylemeyi de seviyormuşsunuz.

Evet seviyorum, yazmak ne kadar içine çekiyorsa beni şarkı söylemek bir o kadar alıp götürüyor uzaklara. İnsanı rahatlatan bir şey. Şarkı uydurmayı çok severim, bir de bilgisayarda besteler yapıyorum. Yabancı şarkıları da “cover” kisvesi altında kendi tarzıma göre söylüyorum. Ajanstaki müşterilere gelen iş doğrultusunda jingle melodisi bulmak ve jingle sözü yazmak işlerine ben de el atıyorum ara ara. Dizide söylediğim “Haram Geceler” şarkısının YouTube’da 4.5 milyonu geçmiş bir izlenmesi var aslında ilginç, yani neden olmasın ki rol gelirse bir şekilde söylerim demek ki...