Cumartesi ‘Piliseli, midi boy etekten korkmayın’

‘Piliseli, midi boy etekten korkmayın’

28.04.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

Zeynep Tosun son yıllarda özellikle İstanbul Moda Haftası’nda sergilediği koleksiyonlarla çok dikkat çeken ve konuşulan isimlerden biri. Şimdiyse bir yandan Londra Moda Haftası için çalışmaya koşuşturmaya devam ederken diğer yandan Türkiye’deki mağazası ve couture koleksiyonları için çalışıyor.

‘Piliseli, midi boy etekten korkmayın’

Genç tasarımcının Agenda markası için tasarladığı ikinci koleksiyon da geçtiğimiz günlerde YKM mağazalarındaki yerini aldı. Modaya olan merakı aileden gelen Zeynep Tosun’la hem bu koleksiyonu hem de kendi markasını konuştuk. Biz röportajımızı yaparken yanımıza genç bir moda tasarım öğrencisi ise bu yaz kendisinin yanında staj yapmayı çok istediğini söyledi ve
görüşme için randevu aldı. Yani görünüşe bakılırsa Zeynep Tosun şimdiden hem pek çok hayran kazanmış hem de kendisinden sonra gelecek nesil için saygın bir isim olmuş bile.

Haberin Devamı

* YKM’ye hazırladığınız koleksiyonun özellikleri neler?

Çalışan kadınlara hitap ediyor. Çalışan derken bankacıdan ziyade reklamcılık gibi işlerle uğraşan, genç kadınlara yöneldim. Krem rengi takım elbiseler var mesela. Krem hem çok klas hem de çok ‘stylish’ bir renk. Çalışma hayatınıza yeni bir şey katmış oluyorsunuz giyince. Desenler çok iddialı, hepsini desencimle oturup tek tek tasarladım. Yaklaşık 70 parça var, fiyatları 39-119 TL arası.

* Fiyatları uygun tutmak için ne gibi tavizler verdiniz?

Ödün vermeden olmuyor. Kendi markamda elbette daha özgür ve yaratıcıyım. Burada satış fiyatlarını ve modelleri üreticilere göre de ayarlamanız lazım. Kendi markamda trendleri belirliyorsam, burada takip ediyorum. Hatta iki sene geriden takip etmek zorundayım. Çünkü insanlar belki Zeynep Tosun’u bilmiyorlar. Elbette Agenda’da yeni bir şeyler olmuş, değişmiş diye güzel tepkiler geliyor ama doğruya doğru; Türkiye’de modacı deyince bir Cemil İpekçi’yi bilirler. Modayla hiç ilgilenmeyen insanların da buradan alışveriş yapacağını düşünüp hareket ediyorum.

* Tasarım yaparken en çok önem verdiğiniz nokta nedir?

Ben giyer miyim giymez miyim? Ben giyersem bitti konu.

* Bu yaz her kadın mutlaka almalı dediğiniz parçalar var mı?

Trendlerden önce kadınların biraz deneysel olmaları gerektiğine inanıyorum. Dünyanın en güzel elbisesi de olsa askıda bir şeye benzemeyebilir. İnsanlar denemeli ve kombinlemeye cesaret etmeli. Bluz yerine dökümlü gömlekler moda. İş kadınları pijama pantolonun gayriresmi olduğunu düşünüyor ama güzel bluzlarla şıklaştırabilirler.

* Geçtiğimiz ekim ayında Akmerkez’de ilk hazır giyim mağazanızı açtınız. Neden Galata ya da Nişantaşı değil de Akmerkez?

Akmerkez’in çok sadık bir müşteri kitlesi var. İnanmazsınız, turisti de çok. Galata orada yaşayan bakkal için ya da oturanlar için ruhu olan bir yer olabilir ama satış için doğru bir yer değil bence. Oraya gelen turistin de tasarım alacak turist olduğuna inanmıyorum.

* Moda tasarımcılığına nasıl başladınız?

Büyük bir risk alarak başladım ama yapacak bir şey yoktu. Asistan olarak biraz daha çalışsam sonra yine de düşe kalka öğrenecektim. Çünkü patronluk, insan çalıştırmak çok farklı bir deneyim. Milano’daki Marangoni’de okudum, mastırımı moda tasarımı üzerine yaptım. Alberta Ferretti’de çalıştım bir süre. 2007’de İTKİB’in yarışmasını kazandım. Machka’da, Ece Ege’nin asistanlığını yaptım. Ya böyle devam edecektim ya da markamı kuracaktım. Babamın annemin de ortaya koyacak bir parası vardı çok şükür ve markam doğdu. İlk başladığımda üç kişiydik şimdi 12 kişiyiz. Tabii ki panik atak geçirip hastaneye kaldırıldığım da oldu. Beğenilecek mi stresi çok zor.

Haberin Devamı

‘Piliseli, midi boy etekten korkmayın’

Fotoğrafları Tamer Yılmaz çekti. Styling’i Hafize Çeliktürk yaptı.
Çekimler Güney Afrika’da gerçekleştirildi.

Haberin Devamı

‘Kıyafetlerim yüzünden çocuklar bana gülerdi’

* Modaya olan ilginiz aileden geliyor galiba.

Anneannem hem teyzem Filiz Akın’ın hem de Gönül Yazar gibi daha birçok ismin kıyafetlerini diken, döneminin en iyi terzilerinden biri. Küçükken anneannemle kumaş kavgası yapardık. Ben Barbie’ye kıyafet dikeceğim, o kendine çanta dikecek diye. Tabii o zamanlar filmlerde styling diye bir şey yok, herkes kendi kıyafetini kendi diktiriyor. Teyzeme o kadar çok kıyafet yapılıyormuş ki, kazandıkları bütün para kıyafetlere gidiyormuş zaten. Sonra bir giydiğini bir daha giyemez diye Devlet Tiyatroları’na bağışlamışlar. Yani bana kalanlar azıcık.

* Sandığımız kadar şanslı değilsiniz yani teyzenizden kalanlar konusunda.

Tabii ki çok şanslıyım ama düşündüğünüz kadar değil. Teyzemin filmini izliyoruz, üstündeki ceket şimdi benim mesela. İnanılmaz takıları, ceketleri, bluzları var bende. Ama bana geçenler eskiden olanların yüzde 20’si filan. Annem de İngiltere’de tekstil mühendisliği okumuş. Sonra Selim Triko, Vakko, Derishow gibi yerlere tasarımlar yapmış. Zaten annemin işyerinde büyüdüm, okuldan çıkıp oraya giderdim. Paris’teki Marais (butikleri, galerileri ve kafeleriyle ünlü bir semt) bu kadar ünlü değilken annem orada dükkan açmıştı. Sonra kapandı, keşke tutsaymış o dükkanı. Şimdi bana çok yardım ediyor. Ne yapsam mutlaka gösteririm, yorum yapar.

* Küçükken herhalde sizi çok şık giydiriyorlardı.

Küçüklük fotoğraflarım çok komik çünkü bütün çocuklar ağzı burnu kaymış tişörtler giyerken ben pötikare gömlek, ceket, kovboy çizmesiyle saklambaç oynuyorum. Bütün çocuklar bana gülerdi ama öyle büyüdüm. Ailem beni bu konuda çok cesaretlendirdi. Ama hiçbir zaman bir elbise için ölmedim. Çok garip insanlarla karşılıyorum, hayatlarındaki tek şey elbise. Bunun karakterinizin önüne geçmemesi lazım. Bu işi yapıyorum ama modanın hiçbir zaman o kadar önemsenmesi gerektiğini düşünümüyorum. Ne bir yerlerinizi açmakla seksi olunur ne de çok özen göstermekle güzel...