Cumartesi Yedi cihandan şarkılar

Yedi cihandan şarkılar

28.06.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

Yeni kurulan Yedi Cihan Kadınları isimli müzik grubu, Balkanlar’dan Anadolu’ya, Mezopotamya’dan Ortadoğu’ya, Kanuni Sultan Süleyman’ın en geniş sınırlara ulaştırdığı toprakların şarkılarını söylüyor

Yedi cihandan şarkılar

Her biri kendi alanında çok başarılı dört müzisyen; Mehtap Demir, Eda Karaytuğ, İmran Salkan ve Züleyha bir araya gelip bir müzik grubu kurdu: Yedi Cihan Kadınları. Tanışıklıkları okuldan, ortak yapım şirketlerinden, dost meclislerinden... “Neden bir araya gelip bir şeyler yapmıyoruz ki?” fikrini ortaya atan Mehtap Demir. “Yıllardır arkadaşız ama bir anda her birimizin
ayrı bir rengi olduğunu fark edip bunu bir kompozisyon haline getirmeliyiz dedim” diyor. Demir bir etnomüzikolog. Yani işi, dünyadaki yerel müzik kültürlerini araştırmak. Bu toprakların müzik kültürü konusunda ne kadar zengin olduğunu bildiği için hiç tereddüt etmiyor, bu kompozisyonun ilgi göreceğinden emin. Haksız da çıkmıyor; ilk kez Sakarya Büyükşehir Belediyesi’nin Kadınlar Günü etkinlikleri kapsamında bir stadyumda sahneye çıkıyorlar. İzleyiciden aldıkları tepkiyi anlatırken gözleri parlıyor.

“Dört ayrı bölge, dört ayrı ezgi, dört ayrı karakter”
Kanuni Sultan Süleyman’ın en geniş sınırlara ulaştırdığı müzikal coğrafyayı temel almışlar; Balkanlar, Anadolu, Mezopotamya, Ortadoğu... Bu yüzden Yedi Cihan Kadınları adını uygun görmüşler kendilerine. İmran Salkan, Balkan dillerinde şarkılar söylüyor. Mehtap Demir, Türk boylarının müziğini taşıyor sahneye. Eda Karaytuğ, Arap ezgilerini, Züleyha da Kürt türkülerini... 10 kişilik bir orkestraları var. Bu 10 müzisyenin sahnede çalmadığı enstrüman neredeyse yok; garmon, akordeon, klarnet, bağlama, zurna, keman, kanun... İki maestro eşlik ediyor ekibe; Selçuk Murat Kızılateş ve Göksel Baktagir.
Sadece iyi müzik yapmak değil hedefleri, kültürel altyapısı olan iyi müzik yapmak. Bu nedenle hep farklı coğrafyalardan, farklı temalardan, hikayesi olan eserleri seçiyorlar. Bu eserleri Anadolu’yu gezip Anadolu kadının gözlerinin içine bakarak söylemek istiyorlar. Bu topraktan aldıklarını yine bu toprağa vermek başka bir deyişle. Bu amaç gerçekleştikten sonra da dünya festivallerinde yer almak ve yerel müzik yapan yabancı kadın vokallerle aynı sahnede buluşmayı hayal ediyorlar.
Dört ayrı bölgeden dört ayrı ezgiyi aynı sahnede buluşturan bu kadınların dördü de ayrı karakter. Züleyha “Hepimiz başka bir âlemiz. Eda sahnede çok ciddidir. Kültür Bakanlığı sanatçısı olmanın verdiği bir ağırlık var üstünde. Mehtap Hoca çok güler yüzlüdür ama o da sahnede eliyle koluyla her şeyi kontrol etmek ister. Hoca olmanın getirdiği bir şey herhalde... Ben stand up yapar gibiyim, anılarımı anlatırım. İmran’ın konserleri de düğün gibi geçer, bütün salonu oynatır” diyor.
Önümüzdeki aylarda festivallerde sahneye çıkacaklar. Albüm de gündemde. Bir de bu projenin bir televizyon programı olma ihtimali var ki; işte en çok o yürek hoplatıyor.

Haberin Devamı

“İspanyolca, Ermenice, Lazca, Gürcüce ezgiler...”

Kim, ne söylüyor bu proje kapsamında?

İmran Salkan: Ben Arnavut göçmeniyim. Balkan dillerinde söylüyorum; Yunanca, Makedonca, Bulgarca, Arnavutça, Boşnakça, Hırvatça... “Sevdalinka” var Boşnakça, güzel bir aşk şarkısı. Kosova’da Türklerin yoğun olduğu Prizren’in bir türküsü var sonra...
Mehtap Demir: Ben Ahıska Türküyüm. Türk boylarından örnekler sunuyorum. Kırım Sürgünü’nden sonra vatana dönüşün türküsü olan “Kırım’a Ağıt” var. Bir Kerkük divanı söylüyorum. Ağırlıklı olarak Türk dillerinde ve lehçelerinde göç ve sürgün üzerine.
Eda Karaytuğ: Benim de dedelerim Suriye’den gelmiş. Arapça boyutuyla varım bu projede. “Lamma Bada” var, “Asfur” var söylediklerimin içinde.
Züleyha: Ben de Kürtüm. Soranice ve Kırmançi türküleri söylüyorum. “Ey vey zara” Soranice enerjisi yüksek bir eser. Feqiye Teyran’ın “Ay Dilbere”si var...
Mehtap D.: Bunların dışında Ladino yani bir tür İspanyolca, Ermenice, Lazca, Gürcüce ezgileri de programın içine serpiştiriyoruz.

Haberin Devamı

“Siyaset yapmıyoruz ama siyasetten uzak değiliz”

Farklı diller söz konusu olunca ister istemez siyaset karışıyor işin içine. 10-15 yıl önce, farklı dillere bu kadar sıcak yaklaşılmazken böyle bir projeyi hayata geçirebilir miydiniz?

Mehtap D.: Bence geçirebilirdik. Sadece Kürtçe kökenli bir müzik yapmıyoruz çünkü.
Züleyha: Ben pek öyle düşünmüyorum. Hâlâ bazı filmlerin yasaklandığını, bazı albümlerin eleştiriye maruz kaldığını görüyoruz. Son dönemde biraz azaldı. Her birimiz farklı siyasi fikirlere sahibiz. Bence daha önce yapılamazdı.
Eda K.: Ben de yapılabileceğini düşünüyorum. Siyasi bir mesajı olmadığı sürece bir baskı görmüyorsunuz.
İmran S.: Kürt siyaseti, Arnavut siyaseti yapmıyoruz sonuçta.
Bu ülkenin renklerini yansıtan birer yorumcuyuz sadece.
Mehtap D.: Ama siyasetten uzak değiliz. Siyasilere şöyle bir mesaj veriyoruz: Yerel dillerin, dinlerin, yerel halkların müziğini Türkiye Cumhuriyeti kadınları olarak yapıyoruz. Bunu biz becerebiliyorsak, siz de size düşeni becerebilmelisiniz diyoruz.