Nagehan Alçı

Nagehan Alçı

nagehan.alci@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bu gün büyük tehdidin yaşandığı gecenin ardından geçen 9. gün. Bu 9 gün içinde tehlikenin boyutunun tahminlerimizin de ötesinde olduğunu öğrendik. Fethullah Gülen terör örgütünün nasıl örgütlendiği, çalınan sorularla kendi öğrencilerini istedikleri yere nasıl getirdiği, yasa dışı dinlemelerin nasıl bir mekanikle yapıldığı ve daha birçok şeyi teker teker anlamaya başlıyoruz. Bu anlamda Genelkurmay Başkanı’nın yaveri Yarbay Levent Türkkan’ın ifadesi çok detaylı ve net. 1989’da Işıklar Lisesi’nin sınavlarına girerken çalınmış soruları nasıl aldığını, Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’i nasıl dinlediğini, tam anlamıyla ‘paralel’ bir sistem olarak işleyen cemaatin kadrolarının nasıl devletin bir çok kurumunda birbirleriyle paslaşarak çalıştığını anlattı yaver.
Öte yandan, darbe girişimiyle ilgili karanlık noktalar da her geçen gün artıyor. Birbiriyle çelişkili bilgiler yağmur gibi yağıyor. Ortam spekülasyona çok müsait, o nedenle kesin bildiklerimiz üzerinden gitmekte fayda var.
Peki, neler biliyoruz? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak hepimizin, ister Ak Partili, ister CHP’li, ister MHP’li, ister HDP’li, herkesin dünyaya anlatması gereken şu: Geçen cuma günü Türkiye’nin yaşadığı girişim bir darbe teşebbüsü değildi. Bu girişim, Türk subay kıyafetleri içinde bir sapkın tarikat ordusunun Türkiye’yi işgal girişimiydi. İlk kez topyekun bir şekilde Türkiye devletine ve toplumuna saldırı hedeflendi. Bunun yabancı bir devletin ordusunun Türkiye’ye saldırmasından farkı yok!
Askeri darbe yani silah yoluyla iktidarı ele geçirmek iğrenç bir eylemdir ancak cuma günü yaşadığımız bunun da ötesinde bir olaydı. İdeolojik kaygılarla, kendi zihinlerinde ülkelerini daha iyi yöneteceklerine inanan darbeciler tanklarla sokağa çıkmadılar. Bu bir 12 Eylül değildi. Bir 27 Mayıs değildi. Kendi ülkesinin meclisini, istihbarat teşkilatını, cumhurbaşkanlığı sarayını, Ankara Emniyet Müdürlüğü’nü, Özel Harekât müdürlüğünü bombaladılar. Halka ateş açtılar. Bu, bir işgal ve istiladır…

Haberin Devamı

Düşmanlaştırdıkları kim ve neyse esasen kendileri…

Haberin Devamı

Gülen Örgütü’nün tuhaf bir özelliği var. Kendinde ne varsa düşman olarak bellediğine atfediyor. Cuma günkü darbe daha doğrusu işgal ve istila girişimin planlarını bize yıllar önce Taraf gazetesi üzerinden anlattılar. Ergenekon ve Balyoz operasyonlarını yapmak için kullandıkları Taraf gazetesinde ‘Fatih Cami bombalanacaktı’ diye manşet attılar, cuma günü ise cumhurbaşkanlığı sarayının içindeki Millet Camii’ni bombaladılar. Yıllarca darbelere karşıyız dediler, en tehlikeli darbeci kendileri çıktılar. KCK adı altında topyekun bütün Kürt siyasi hareketini tutuklamaya kalkıp ‘bunlar paralel belediye yapılanması kurmuş’ dediler halbuki bu paralel model tam da kendilerini anlatıyormuş. İran’ı en büyük tehdit olarak gösterdiler. Meğer hedefleri seçilmişlerin gerçek iktidar olmadığı, Ayetullah Humeyni yerine Ayetullah Fethullah’ın geleceği bir Fethullah İmamları rejimi, bir anlamda ‘ABD yandaşı imamlar devleti’ kurmakmış.

Bu ‘Konsey’i bir yerden hatırladınız mı?

Haberin Devamı

Bu örgütün yansıtma mekanizması öyle güçlü çalışıyor ki yapmak istedikleri darbenin aktörlerine ‘Yurtta Sulh Konseyi’ dediler. Bu ‘konsey’ lafını hatırladınız mı? Hani bir ara Samanyolu TV’de Şefkat Tepe diye bir dizi vardı. O dizide ayrı bir bölüm açıp adına ‘Karanlık Kurul’ dedikleri bir konseyden bahsediyorlardı. Güya derin devlet aktörlerinin planlarını anlatıyordu bu konsey. Esasen yaptıkları, kendilerini rahatsız edenlere mesaj göndermek, onların ‘kulağını’ çekmekti. Şimdi de kendilerinin ‘darbe yönetim kuruluna’ ‘Konsey’ demişler.