Rıza Türmen

Rıza Türmen

rturmen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Şubatın ilk haftasında gazetelerde taş atan çocuklarla ilgili birkaç haber vardı. Bu haberlere göre, yaşları 15-17 arasında değişen 17 çocuk “PKK örgütünün propagandasını yapmak”, örgüt üyesi olmak ve polise taş atmak suçlarından 10 yıl ile 8 ay arasında değişen hapis cezalarına mahkûm oldular.
Öte yandan, polislere taş ve molotofkokteyli attıkları iddia edilen yaşları 13-16 arasında 6 çocuk 58’er yıl hapis cezası istemiyle yargılanıyor.
Aynı tarihlerde başka bir şey daha oldu. AİHM, Güveç kararını açıkladı. Güveç, 15 yaşında bir çocuk. Araba yakmak ve PKK’ya üye olmak suçlarından tutuklu olarak yargılanıyor. Birinci suçtan beraat ediyor, ikincisinden 8 yıl 4 ay hapse mahkûm oluyor. Yargıtay onaylıyor.
AİHM, Güveç’in büyüklerle aynı cezaevine konulması, cezaevinde başlayan ve intihar girişimlerini de içeren psikolojik sorunlarına yeterince ilgi gösterilmemesi, tedavi edilmemesi nedeniyle Güveç’in kötü muamele gördüğüne karar verdi ve Türkiye’yi 45 bin euro manevi tazminat, 4150 euro avukatlık ücreti ödemeye mahkûm etti.

Ciddi sorun var
AİHM’nin Güveç kararı tek değil. Buna benzeyen başka kararlar da var. Bu kararlar ve BM ile Avrupa Konseyi komitelerinin Türkiye’ye yaptıkları ziyaretlerden sonra yayımladıkları raporlar, Türkiye’de suçlu çocuklara yapılan işlemlerle ilgili ciddi bir sorun olduğunu gösteriyor.
Örneğin, BM Çocuk Hakları Komitesi’nin 9 Temmuz 2001 tarihli raporunun Türkiye bölümünde şu ifadeler yer alıyor:
“Çocukların uzun süreler ‘incommunicado’ tutulması ve tutuklamaya en son çare olarak başvurulmaması derin bir kaygıyla not edilmiştir.
Ayrıca, çok az sayıda çocuk mahkemesi bulunması ve bunlardan hiçbirinin ülkenin doğusunda olmaması da kaygı vericidir. Yargılama öncesindeki uzun süreli tutuklamalar, cezaevlerindeki kötü koşullar ve tutuklama süresinde eğitim, rehabilitasyon ve topluma kazandırma programlarının yetersizliği de başka bir kaygı kaynağıdır.”
Bundan sonra raporda, Türkiye’nin uluslararası standartlara uymak için neler yapması gerektiği belirtilmekte. Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi’nin 29 Mart 2004’te Türkiye’ye yaptığı ziyaret raporunda benzer kaygılar dile getirilmekte.
UNICEF’e göre, 2008 yılında Türkiye’de çocuk yargılama sistemi hâlâ emekleme çağında. Yargıçlar çocuklar için özel cezaevleri hakkında yeni bilgi sahibi oluyorlar.

Çocukla ilgili ilkeler
2005 yılında, Türkiye çocuk yargılama sistemini değiştirdi. Yeni sistemde, 18 yaşından küçükler çocuk sayılıyor (eski sistemde bu yaş 15’ti) ve çocuk mahkemelerinde yargılanmaları gerekiyor. Bununla birlikte, savcı, çocuğa yöneltilen suçun büyüklerle birlikte işlendiği yolunda görüş belirtirse, çocuk büyüklerle birlikte yargılanabilir. Bu değişikliğin Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle ve AİHM kararlarındaki ilkelerle uyum içinde olduğunu söylemek güç.
Türkiye’nin taraf olduğu BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne ve AİHM kararlarına egemen olan bazı ilkeler var. Bunlardan birincisi, çocuklarla ilgili kararlarda çocuğun çıkarlarına öncelik verilmesi.
İkincisi, çocuğun gelişmesinin göz önünde bulundurulması. Çocukları küçültülmüş büyükler olarak görmemek gerek. Çocukların gelişmelerinin değişik aşamalarında değişik ölçülerde korunmaya, gelişmelerini sağlayacak önlemlerle desteklenmeye gereksinimleri var.
Bu ilkeler suçlu çocuklar için de geçerli. Suçlu çocuklara verilen cezalar, gerekli önlemler alınmazsa, onları ileride potansiyel suçlu yapar, suçlu büyüğe dönüştürür. O nedenle, ergenlik çağındaki bir çocuğun özel ihtiyaçlarının göz önünde bulundurulması, çocuğun kişiliğinin yeniden yapılandığı bu dönemde cezaevi koşullarının çocukta kişilik bozukluklarına yol açmamasına özen gösterilmesi önem taşıyor.

Özel programlar
Bu amaçla cezaevinde çocuğun yaşıtlarıyla birlikte olması, spor, eğitim, meslek eğitimi, toplantılar gibi yoğun bir faaliyet ağıyla çevrilmesi, çocuğun gelişme düzeyine göre özel programlar yapılması gerekli. Bunun için cezaevleri koşullarının düzeltilmesi, cezaevlerinde çocuk psikologlarının görevlendirilmesine gereksinim var.
Çocuklar bizim geleceğimiz ise, geleceğimizi kendi elimizle karartmamaya özen göstermemiz gerek.