Gündem Demirel: Sandık her şey değildir

Demirel: Sandık her şey değildir

31.10.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

Önceki gece Kanal D’de yayınlanan ‘Genç Bakış’ programına konuk olan Türk siyasetinin duayen ismi Süleyman Demirel, çeşitli konular hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu

Demirel: Sandık her şey değildir

Türk siyasetinin duayen ismi Demirel, Cumhuriyet’e, demokrasiye, siyasete, laikliğe, hukuka yönelik çok önemli açıklamalarda bulundu. Türkiye Cumhuriyeti’nin “kırmızı çizgileri”nin neler olduğunu açıkladı.
Önceki gece, Kanal D’de Genç Bakış’ın konuğu olan Demirel, yakın tarihimizin en çarpıcı olayları ve kavramları üzerine değerlendirmeler yaptı. İşte programdan önemli satır başları...
Kırmızı çizgiler
*Cumhuriyet büyük Atatürk’ün Türk milletine yaptığı rehberlikle kurduğu en büyük eserdir.
*Cumhuriyet büyük hadisedir. Eğer bugün ayağında çarık, yol yok, iz yok, hastane yok, şeklen mevcut ama yoksul bir Türkiye yerine 17. ekonomi olan bir Türkiye varsa bu büyük Atatürk’ün ve Cumhuriyet’in sayesindedir. Cumhuriyet’in temel değerlerini zedelemeyelim.
*Hukuk devleti, çağdaş hukuk devleti, laik hukuk devleti... Bunlar Cumhuriyet’in kırmızı çizgileridir.
*Çankaya’nın taşınmasını çok önemsemiyorum. Bunlar şekli şeyler. Mühim olan Cumhuriyet’in kendisidir ve ayaktadır. Ve Türk milleti Cumhuriyet’in değerlerinin ve temel prensiplerinin zedelenmesine razı olmaz.
*Hakkın, hukukun adaletin aranabildiği, bunların yerini zulmün ve keyfiliğin almadığı idare, işte bu da kırmızı bu çizgidir.
*O günkü dünyada diğer uygar ülkelerin devletlerine bakarsanız bunlar hep laiktir. Bir laik devletler topluluğu içinde laik olmayan bir cumhuriyet düşünülemezdi
Arıza varsa giderilir
*Bugün, halkın bir Türk-İslam devleti talebi yok. Halkın Türkiye Cumhuriyeti’nden şikâyeti de yok. 91. yıldönümünde Türkiye Cumhuriyeti bir fantezi değil. Bir gerçek varlık.
*Eğer bugün birtakım itirazlar ya da eleştiriler varsa, hukuk devleti üzerine birtakım sözler söyleniyorsa bu aslında Türkiye’nin hâlâ dönüşüm içerisinde olduğundan dolayıdır. Türkiye’de eğer hukuk devleti iyi işlerse, bu arızalar giderilirse, adalet tam doğru sağlanırsa o zaman hukuk devleti ihtiyacı başka şekle gelir. Yani her gün hukuk devleti ihtiyacı olmaz.
*Misak-ı Milli sınırları içerisindeki bugünkü Türkiye ancak devletin elinde zor bela kalmış. Onu da Kurtuluş Savaşı kurtarmış. Onun için diyoruz bir kurtuluş savaşına dayanan bir Türkiye ve bu Türkiye’nin sahibi halk. Sahibi halksa bu cumhuriyet. Sahibi halk değilse bu cumhuriyet değil takma ad olur.
*Cumhuriyet’in ilk yılları devletin kuruluş yıllarıdır. Bu yıllarda demokratik nitelik aramak pek mümkün değildir. Demokrasi hareketinin 1945 sonrasında düşünülmesi lazım. 1946’da çok partili hayata geçince, bu ayrı bir rejim. Tek partiyle cumhuriyet olmaz.
*Sandıktan çıkan hukuku elinden almaya kalkarsa sandıktan aldığı gücü yanlış kullanıyor demektir. Halkın verdiği yetki her şey değildir. Halk yönetim yetkisi vermiştir. Yoksa bir gün çık ortaya halkın ne kadar hakkı hukuku varsa elinden al. Bu değildir.
*Oyla gelen oyla gitmeli. Ülkeyi yönetme hakkını halktan alacaksınız. Halktan alamadığınız takdirde, memleket çöküyor gibi bahanelerle seçilmiş hükümetlerin ve parlamentoların boğazına sarılıp onları alaşağı etmeyeceksiniz. Ettiğiniz takdirde hem Cumhuriyet’i, hem halk iradesini, hem de halkınızı bir demokrat ülkenin halkı olmaktan çıkarır, bir müstemleke halkı haline getirirsiniz, tahrip edersiniz. O yüzden kimsenin seçilmiş iktidarlara dokunmaması lazım. İktidarlar kansız, hilesiz, entrikasız el değiştirebilmeli.
Laiklik dinsizlik değildir
*Laik devlete geçmek dinsizlik değildir. Aksine, dine daha çok sağlıklılık getirmektedir. Herkes istediği şekilde din ve inanç ve ibadet hürriyetine sahiptir. Laik Cumhuriyet kimin vicdan hürriyetini, ibadet hürriyetini, inanç hürriyetini ihlal etti? Kimsenin.
*Bugün hâlâ birtakım sıkıntılar varsa, bu işin zorluğundandır. Ama Türk halkı hem laik devletin, hem Cumhuriyet’in ve hukuk devletinin değerini biliyor. Eğer devlet laikse, din ile devlet ayrı olacak.
*Laiklik kolay bir şey değildir. Yüzlerce yıl din kurallarıyla idare edilen bir devleti hukuk kurallarıyla idare edilir hale getirmek kolay değil. Bunu halkı birbirine düşürmeden ve içeride sorun çıkarmadan yapabilmek durumu hasıl olmuştur. O yüzden zaten başlangıçta Türkiye Cumhuriyeti’nin dini İslam’dır der. 1924’te bu ibare kaldırılmış, 1928’de de laiklik kabul edilmiştir. Yani Türkiye’nin bir şeriat devletinden laik devlete geçişi kolay olmadı ama ağrısız sancısız geçilebilmiştir.
*Şartlar ne olursa olsun, sakın ola demokrasiden cayma. Ve sabret, her şeyin sonu selamettir. Ama kötülüğe razı olma, iyiliği ara.
*Osmanlıca Türklerin dili değil. Osmanlı Devleti’nin o günkü şartlar içerisinde benimsediği dil. Yarı Arapça, yarı Farsça, yarı Türkçe, karışık bir dil. Bunun yerine kendi özünü arama ihtiyacı duyulmuş. Atatürk’ün ortaya koyduğu reformlar arasında kendi benliğimize dönüş hareketi içerisinde dil ve tarih meselesi de çok önemle ele alınmıştır. Bu önemli ve çok büyük bir reformdur.

Haberin Devamı

Siyasetçiyi kötülemeyin

- Bir ülke hür değilse, halk iradesi hür olarak işlemiyorsa o ülkede iyi politikacı da olmaz. Politikacı kimin gözüne gireceğini şaşırır. Halkın mı, başka birilerinin mi? Her şeyin başında hür bir ülke geliyor.
- Siyasetçiye güvenmek lazım. Kötü emsallere bakıp siyasetçiyi kötülemeyin. Siyasetçiye sahip çıkmak lazım. Siyasetçiye sahip çıkarsanız millet iradesine de sahip çıkarsınız. Demirel, gelecek hafta yayınlanacak ikinci bölümde ise 2023 vizyonu, Ortadoğu ve Türkiye’nin geleceğine yönelik önemli saptamalarda bulunuyor...