Ege Atatürk, İzmir’i Baykal için almadı

Atatürk, İzmir’i Baykal için almadı

15.07.2008 - 01:00 | Son Güncellenme:

AKP İl Başkanı Aydın Şengül, “İzmir’i Mustafa Kemal’den mi istiyorsunuz?” diyen Deniz Baykal’a yanıt verdi: Atatürk İzmir’i, Baykal için kurtarmadı. İzmir giderse, Baykal gider. Sosyal demokrasi de kurtulur” dedi

Atatürk, İzmir’i Baykal için almadı

İzmir giderse Baykal gider

AKP İzmir İl Başkanı Aydın Şengül, gündemdeki konulara ilişkin Milliyet Ege’nin sorularını yanıtladı. Şengül, geçen hafta İzmir’i ziyaret eden CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, “İzmir’i istiyorum” diyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik, “Kimin adına istiyorsun, İzmir’i 9 Eylül’de Mustafa Kemal aldı. Ondan mı istiyorsun” sözlerine, tartışma yaratacak şekilde yanıt verdi. Şengül, “Atatürk, İzmir’i Baykal için almadı. İzmir giderse Baykal gider, sosyal demokrasi de kurtulur” dedi. Şengül, İzmirlilerin, arsenikli su tartışmasını ortaya atan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı AKP’li Melih Gökçek’e teşükkür etmesi gerektiğini savundu. Şengül, İzmir basının bu konuda Aziz Kocaoğlu’nu koruduğunu öne sürdü, “Sivil toplum örgütleri de taraflı davrandı” dedi. Şengül, AKP’nin kapatılması davasına ilişkin ise, “Partinin kapatılacağını inanmıyorum. Ama bizim için birşey değişmez. En geç bir ay içinde yeni parti kurulur. Tabela gider, parti devam eder” dedi.

AKP’nin kapatılması için açılan davaya ne diyorsunuz?
- Kapatılmayacağımıza dair umudum var. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı hazırladığı iddianameyi okudu. Savunmamızı verdik. Bu anlamda yargıya güveniyorum. Kapatılmayacağımıza inanıyorum. Kendi penceremden bakıyorum; üçüncü büyük ilin başkanıyım. Kendimi, teşkilatımı sorguluyorum... Atatürk karşıtı, laiklik karşıtı en küçük bir eylem, bir düşünce yok. İç dünyama bakıyorum; yok böyle bir şey.
CHP, Atatürkçülüğü, laikliği kendi tekelinde zannedip oy toplamaya, bunun için de gerilim yaratmaya çalışıyor. Politikaları, tutumu hep buna yönelik. Oysa öyle bir tehdit yok. Biz bu sistemi benimsemişiz. Net olarak ortadayız. Arka yüzümüz yok. Bir nesil, gelecek neslin kaderini belirler. Atalarımız, dedelerimiz bize bu düzeni kurmuş, bu ortamı hazırlamış. Çocuklarımız da bizim için, “İyi bir Türkiye bırakılmadı” dememeli. Baykal, kaos siyaseti yapmamalı. Toplumu germemeli. Avrupa’ya bakıyoruz; demokrasilerine, yaşam tarzlarına imreniyoruz. Tüm partiler uzlaşmacı olmalı. Daha iyi bir Türkiye, daha iyi bir gelecek için. Çok ufak meseleleri ayrışma olarak sunmamalı. 

Laikliğe ilişkin endişeler, türban tartışmaları, ufak mesele mi yani?
- Bunlar elbette ufak meseleler değil. Cumhuriyet’in kazanımları, hepimizin ortak kazanımlarıdır. Endişeler yersiz. 

Peki, Baykal’ın “Türkiye’ye yönelik hesapları, niyetleri olanlar, ‘İzmir’i istiyorum’ derler. İzmir’i Mustafa Kemal 9 Eylül’de almış. Ondan mı alacaksın?” sözlerini nasıl değerlendirirsiniz?
“Baykal tetiğe basıyor”
- Atatürk İzmir’i Baykal için almadı. İzmir Türkiye’nin bir parçası. Demokrasinin kalesi, Batı’ya açılan pencere. Baykal’ın şahsı açısından İzmir var oluş nedeni. İzmir giderse Baykal gider. Laik cumhuriyet, çağdaş, demokratik hukuk devleti yerinde kalır. Kimse kaygılanmasın. Baykal giderse sosyal demokrasi de kurtulur. Hiç değilse karşımızda ciddi, fikirleriyle bize karşı çıkan çizgide bir muhalefet olur. Korku üzerine siyaset yapılmaz. AKP’nin korkulacak yanı yok. İzmir’de AKP’yi tehlike gibi görmeyen, oy vermek isteyen vatandaşlarımız da çok. Ama kafalarına gereksiz yere soru işaretleri sokuluyor. Baykal işte bunun farkında. Tetiğe basıyor, “İzmir’i fethetmek kolay değil” diyor. İzmir zaten hepimizin. Kurtuluş Savaşı’nı dedelerimiz hep birlikte verdi. 

Bu tartışma, Sayın Başbakan’ın “Yerel seçimde İzmir’i istiyorum” sözü üzerine patlak verdi.
- Başbakan’ın böyle söylemi yok. “İzmir’de yerelde de iktidar olmamız lazım” dedi. İzmir’in son 10-15 yılına bakın, hep geriye gitti. Biz yerel yönetimlerde başarılı bir partiyiz. Yerel yönetim, ekip işidir. Bu anlamda CHP ile büyük farkımız var. Demokrasi yerel yönetimden başlar. İzmir, Batı ile tarih boyunca ticari anlamda da Türkiye’nin irtibatını sağlayan bir şehir. Küçük olsun benim olsun, anlayışıyla yürümez. Belediyeler için sadece siyasi görüşlerle oy verilmemeli. “Nasıl bir İzmir ön plana çıkarmak lazım?” sorusuna cevap verecek, projelere oy verilmeli. 

“Tabela gider parti devam eder”

Diyelim AKP kapatıldı, ne olacak?
- Olabilir. Bizim için birşey değişmez Tabela gider, parti devam eder. Sadece isim değişir. Çünkü insanların duyguları, gönül beraberlikleri, bakış açıları, siyasi düşünceleri değişmez. En geç bir ay içinde yeni bir parti kurulur. Ben il başkanı olurum ya da olmam. Ama sade bir üye olarak bile yola devam ederim. Samimi olarak söylüyorum, şu anda yeni bir örgütlenme hazırlığında değiliz. Çünkü Ak Parti kapatılmayacak.

Suyun siyasete alet edilmesi meselesi?
- Ben diğer partilerin il başkanlarını aradım. Kendi aramızda istişare ettik. Sonra Sayın Aziz Kocaoğlu’na bilgi almak, görüşlerini, varsa çalışmalarını öğrenmek için gittik. Konuya hakim mi, ne kadar hakim, ona bakmaya gittik. Bize rakamlar ortaya koydu. Arseniği yüksek gördük, bazı kuyuların kapatıldığını söyledi. Biz de Ankara ile köprü olalım istedik. İnsan sağlığıyla doğrudan ilgili bir konuyu siyasi olarak istismar etmedik.

Bir tanker su dağıttnız. Orada da basın toplantısı yaptınız. Bu durum “Mazot 1 YTL olacak” diyen Genç Parti’nin propaganda yöntemine benzetildi...
“Melih Gökçek iyilik yaptı”
- Bu, meseleyi siyasi malzeme yapmak değildir. Kamuoyunun dikkatini çekmek, belediyeyi harekete geçirmek içindir. Aslında en büyük iyiliği Melih Gökçek yaptı. Konuyu esas olarak o  gündeme getirdi. Yoksa, İzmirlilerin arsenikten hiç haberi olmayacaktı. Çözüm için adım atıldı.  İçin de diyemem, içmeyin de diyemem sözü çok konuşuldu... Bunu yapan, arseniği saklayan Ak Partili bir belediye olsaydı, Türkiye ayağa kalkardı. Oysa CHP’li Aziz Kocaoğlu’nun üstüne gidilmedi. Sudaki vahim durumun üstü örtüldü. Ankara didik didik edilmedi. İzmir’de sivil toplum örgütleri ve basın taraflı davrandı. Gereken özeni göstermedi. 

Nedeni nedir sizce?
- Bilmiyorum. Siz daha iyi bilirsiniz. Ben de size soruyorum. Niye böyle davranıyorsunuz? 

Afedersiniz ama, haksızlık etmiyor musunuz? İlk günden beri adım adım her olanı kamuoyuna yansıtmadık mı?
- Ben Milliyet Ege’yi ayrı tutuyorum. 

Hayır, diğer meslektaşlarımız da hassasiyet gösterdi.
- Bence değil, Aziz Kocaoğlu’nun siyaseten linç edilmesi gibi algılandı. Hep Aziz Kocaoğlu’nun savunmaları öne çıkarıldı, geniş geniş yer verildi. Aziz Kocaoğlu, birinci derecede sorumludur. İZSU ekibini gözden geçirmelidir. Kocaoğlu Büyükşehir’de yalnız. Bunu başından beri söylüyoruz. Bir sistem yok. Günübirlik, rastgele yaşayanlara nasıl İzmir’i teslim ederiz? Sorumluluk makamındaki “İçin de diyemem, içmeyin de diyemem” dememeli. “Ben şov yapmam” demek istiyor ama şu noktaya bakmak lazım. “Şu şu bölgelerdeki suyu için, şu şu bölgelerdekini de içmeyin” demeli. Demiyor, çünkü derse suda ciddi bir tehlike olduğunu kabul ediyor demektir. 

“Halka söylerim size söylemem”

Yerel seçime 9 ay kaldı. Siz neler yapıyorsunuz?
- Halkın sorunlarını tespit ettik, projeler geliştirdik. Üzerinde çalışıyoruz. Adaylık için belli isimler var. Bunları, yaklaşık 3 bin kişinin katıldığı geniş anketlerle kamuoyuna soruyoruz. 

Kimler bu isimler, öne çıkanlar?
- Onu sizinle paylaşamam. İsimleri veremem. 

Üç bin kişiye sorduğunuz isimleri, niye bu sütunlar aracılığıyla daha geniş kesimle paylaşmaktan imtina ediyorsunuz?
- Biz halka, “Kimi belediye başkanı görmek istersiniz?” diye soruyoruz. Kendi aklımızdan geçen isimleri de soruyoruz. Sivil toplum örgütlerinden nabız yokluyoruz. İlçelerin ileri gelen aileleriyle istişare ediyoruz. Bu yüzden bazı adaylarımız belli. Büyükşehir için anketlerimizde Aziz Kocaoğlu’nu da soruyoruz, “Başarılı mı değil mi?” diye... 

Herhalde, “belli” dediğiniz ilçelerdeki adayların isimlerini açıklamayacaksınız?
- Hayır, açıklamam, sıkıntı yaratır. Henüz erken, ekim ayında büyükşehir dahil, adaylarımız netleşir.