Ege Bozuk anatomi

Bozuk anatomi

21.05.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Bozuk anatomi

Beyin de gelişti o arada. Ama bir yere kadar. Mucizevi işler becerirken şeytanlıklar da icat etti birer birer. Tilki dolaştırmayı sevdi. İyi buluşlardan kötü silahlar çıkarttı. Kullandı. Arada bir tekledi, bulandı, bunaldı. Karanlıklara girdi, çıktı, yeniden girdi. Bazen yakaladı hayatın anlamını, bazen ıskaladı. * * * Akılcı olayım derken paracı, bilimsel olayım derken sıkıcı, ahlaklı olayım derken gerici bir havaya büründü insan. Neler denedi neler. Nelere inandı, nelere inanmadı. Daha iyi bir dünya mümkün diye inledi durdu. Evren biraz büyük geldi galiba, bu gezegense dar. Doğayla kavga zaten ezelden beri sürüp gitmekteydi. Ruh kavgacıydı. Beyin yol gösterici. Güya. Ama doğru bir türlü bulanamadı. Gerçeğe yalan bulaştı.Kötü iyiyi bastırdı. Güçlü olmak uğruna neler feda edildi. Ne de olsa yenmek, ötekini alt etmek beynin kıvrımlarda kazılıydı. Öyle kalbe böyle bir beyin olurdu ancak. * * * Zamanla gözler de bozuldu. Ekranlardan, yıldızlara bakamaya fırsat bulamaz oldu. Yaşarmayı unuttu. Aşkı başlatmayı da bıraktı. Yakını göremedi, uzağı yanlış gördü. Siyahı beyaz, çirkini güzel gördüğü de oldu.Zamanla göz bebekleri de büyüdü. Dehşetle, korkuyla. Donuklaştı, matlaştı. Sinsileşti daha kötüsü. İyi iyi bakan gözler bile dayanamayıp pes etti. Pazarlıkçı, şüpheci, küçümseyici bakışlar edinildi. Hele dil. Dil kaypaklaştıkça kaypaklaştı. Hormonlar, katkı maddeleri, tatlandırıcılar bozdu belki dilin dengesini. Belki beyinden aldığı bozuk komutlar. Sertleşti, bayağılaştı. Beyinden çok beyinci kesildi bazen. Ne olmazları savundu, ne olurlara itiraz etti. Ne yalanlara aracı oldu. * * * Burun da alışamadı bu hayata. Parfüm, egzos, ter kokusuna mahkum yaşamaya. Baharda bile kekik kokusuna uzak kalmaya. Kulaklar da, istemeye istemeye öyle çirkin sesleri iletmek zorunda kaldı ki beyine...İnsana iyi gelen güzel sesler öyle özlendi ki... Gürültüden, patırtıdan doğa duyulmaz oldu. Elleri sık sık kulaklarına gitti insanın. Çekiç, örs, üzengi ne kadar da sevimli kemiklerdi oysa. Eller, anne karnında ilk oluşan organlardan olan eller. Çiçekler yerine tuşlara, düğmelere dokunarak eskidi.Kağıt paraları, plastik kartları okşar oldu, daha ne olsun? Genç kalsın, iyi görünsün diye çok ihtimam gördü ama nafile, beyine isyan etti titreyerek, pörsüyerek. * * * Anatomisi böylesine bozulmuş insanlar olarak yaşıyoruz bu gezegende. Kent kalabalığının ortak yaşam alanlarında tepişiyoruz. Ortak yaşamın kurallarını kendimize göre yorumlayarak, delerek, deşerek. Birbirimizi mat etmeye çalışarak.Babamıza bile güvenmeden! Güvensiz yaşam aslında bünyemize aykırıyken, hatta haddine değilken hiç birimizin.Güven, belki de düzgün işleyen anatomilerin bir sonucu. Bu anatomiyle buna da şükür demek mi lazım yoksa? ege@milliyet.com.tr Önce kalpler nasırlaşmaya başladı. Nabız, heyecandan ziyade sinirden hızlanır oldu. Damarlar da sertleşti. Tansiyon problemleri baş gösterdi. Öyle olması gerekiyordu. Az ekmek peşinde çok insan varken başka nasıl olacaktı ki?