Ege Göztepe'yi asla terk etmedim

Göztepe'yi asla terk etmedim

15.04.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:

New York Cosmos’tan transfer teklifi almış ve Pele’yle oynama şansı elde etmesine rağmen teklifi reddetmiş bir oyuncu. Onun adı ‘Buldozer’ Fevzi Zemzem...

Göztepeyi asla terk etmedim

Milliyet Ege Spor Müdürü Mehmet Demirtaş ve usta kalem Fatih Tanfer, “Geçmişten Günümüze Değerlerimiz Konuşuyor” köşesi ile Türk futboluna hizmet etmiş, İzmir sporuna adını altın harflerle yazdırmış isimlerin hikayelerini siz sporseverlerle buluşturmayı sürdürüyor. Bugünkü konukları, 1962-1973 yılları arası 11 sezon boyunca 220 maça çıkan ve 144 gol atmayı başaran, sadece Göztepe’nin değil aynı zamanda milli takımın da vazgeçilmezi ve çok büyük bir Lefter hayranı olan, Fenerbahçe’den teklif almasına rağmen Göztepe’yi bırakmak istemeyen, dönemin Fenerbahçe Başkanı Faruk Ilgaz açık çek vermesine rağmen ona “Beni takımımdan ayırma” diyecek kadar Göztepe’yi sahiplenen ‘Buldozer’ lakaplı Fevzi Zemzem. İşte Zemzem’in spor yaşantısı, günümüz futbolu hakkındaki görüşleri ve unutulmayan hikayeleri...

Haberin Devamı

- Sevgili ‘Buldozer’ Fevzi Zemzem, bize kendinizden bahseder misiniz?

1941 yılında İskenderun’da dünyaya geldim. On altı yaşımda Antakya’ya gittim. Burada futbol oynamaya başladım. Kurtuluşspor’da oynuyordum. Bu takım, Hatayspor olarak yoluna devam etti. Antrenörüm Nazım Koka‘ydı. Daha sonra genç milli takımda da antrenörlük görevini üstlendi. Bölgeler arası genç karmalar maçları oluyordu. Beni de o karmaya seçmişti. O zamanın şartlarına göre ondan iyi bir eğitim aldığımı söylemeliyim. On yedi yaşlarımdayken Gündüz Kılıç beni İstanbul’a çağırdı. Eski Galatasaraylı futbolcu Katır Cemil ise onun yardımcısıydı. Golcülüğümü biri iletmiş olacak. Tam uçak biletim alındı, İstanbul’a gitmek üzereyken evde telefonla konuştum. Tabii daha küçüğüm o zaman. Onlar “Hayır İstanbul’a gitmeyeceksin” deyince ben de gitmekten vazgeçtim. Gitseydim belki Galatasaray’da oynayacaktım. Ancak kısmetimde Göztepe varmış. Liseyi bitirince de Mersin İdman Yurdu’na transfer oldum. Hem Çukurova bez fabrikasında muhasebe yardımcısı olarak çalışıyor hem de top oynuyordum. Ardından askerlik zamanım geldi. Yedek subay öğretmen olarak Bursa Karacabey’e gittim. 27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra yedek subay futbolcular bulundukları garnizonda top oynayacak diye bir yasa çıkmıştı. 2. Amatör’den 1. Amatör Küme’ye çıkmayı hedefliyorlardı. Bana takımda oynamam için çok ısrar ettiler. Bütün komutanlar tekrar okula gelerek, “Sana lisans çıkartalım” dediler. Futboldan uzaklaşmamak düşüncesiyle kabul ettim. Maçlara antrenmansız çıktığım halde altı maçta yirmi sekiz gol attım ve takımımı şampiyonluğa taşıdım. Askerliğim bittikten sonra tekrar Mersin’e gittim. Adana Demirspor beni transfer etmek istiyordu. Sonra bir haber daha aldım. Adana Yün Mensucat aracılığıyla Göztepe istiyor dediler. Göztepeliler oyuncu seçmek için Bursa’da yapılan terfi tenzil maçlarına gitmişler. Havagücü’nden sorumlu Özcan Üsteğmen diye bir subay Göztepelilere “Burada hiç futbolcu aramayın, bir asteğmen vardı, ortalığı kasıp kavurdu” demiş ve adresimi vermiş. Göztepeliler öyle bulmuştu beni. O zaman doğrudan uçak yok, Adana’dan İstanbul’a, oradan İzmir’e geldim. Göztepe hikayem böyle başladı. Göztepe’de 11 sene futbol oynadım. Daha sonra 20 yılımı da teknik direktör olarak geçirdim. Göztepe, Samsunspor, Orduspor, Alanyaspor, Diyarbakırspor gibi takımların başında görev aldım.

Haberin Devamı

- Unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?

Haberin Devamı

Göztepe iyi bir takımdı ancak golcü eksiği vardı. Göztepe’de ilk yıl amatör olarak oynadım. İkinci yılımda ise profesyonel hayata geçtim. Milli takım aday kadrosuna çağrıldım. Bu seneler içerisinde yaşadığım anlar ve attığım goller unutulmazdı benim için. Altı senede yirmi bir milli maç oynadım. İlk maçımda Portekiz’e 5-1 yenildik ama golü ben atmıştım. O maçla ilgili olarak Halit Kıvanç, “İzmir Fevzi’yle iftihar edebilir” diye bir yazı kaleme almıştı. Altı sene devamlı milli takımda oynadım. İzmir takımlarında oynayan futbolcular içinde ligde en fazla golü ben attım ve A Milli formayı ben giydim. Bu anılarım benim için unutulmazdır. 1966 yılında Rusya’yı Moskova’da 2-0 yenmiştik. Milli Takım’ım adına orada bir gol sevinci yaşamıştım. O gol hala hafızamdadır. Ayrıca, Metin Oktay ve ben bir sezon 19 gol atmıştık. Ben de gol krallığını onun benden çok hak ettiğini söyledim. Ancak o, gol krallığı kupasını bana yollayarak büyük bir jeste imza atmıştı.

Haberin Devamı

Göztepeyi asla terk etmedim

1967-68 sezonunun ilk yarısını lider bitiren Göztepe... Ayaktakiler: Mehmet Aydın (B. Mehmet), Hüseyin Yazıcı, Nevzat Güzelırmak, Fevzi Zemzem, Çağlayan Derebaşı, Ali Artuner. Oturanlar: Ertan Öznur, Nihat Yayöz, Mehmet Işıkal (K. Mehmet), Gürsel Aksel, Halil Kiraz.

- Yeni nesile önerileriniz var mı?

Tabi ki dönemlerimiz arasında ciddi farkların olduğunu söylemeliyim. Bizim dönemimizde yetenek ön plandaydı. Bence bu dönemde takımdaşlık üzerinde durulmalı. Kendi yeteneklerini geliştirerek takım olmayı bilmeliler. Metin Oktay, Can Bartu, Lefter gibi yetenekler bence bir daha gelmeyecek. Çünkü o zaman ki çalışma temposunu yakalayan oyuncular yok denecek kadar az. Yeteneği olan oyuncular çalışkan değil. Biz cefayı çektik, şimdikiler sefayı sürüyor. Sahalar topraktı ama güzel günler yaşadık. Şimdi vasat oyuncular çok. Öte yandan yıldız yalnız takım oyunuyla, antrenman yapmayla olunmaz. Özel çalışma yapmayan hiç kimse yıldız ve elit futbolcu olamaz. Ben hep özel çalışmayla yakaladım milli formayı. Eğer ki hedef büyük oyuncu olmaksa özel antrenmanlarla kendilerini geliştirmeliler.

Haberin Devamı

- Türk futbolunun bugünkü durumunu değerlendirir misiniz?

Para ve olanak bakımından inanılmaz bir sektör haline geldi. Ancak Dünya’da ve ülkemizde yaşanan koronavirüs belası sonrası çok şey değişecek gibi duruyor. Zaten kötü yönetimler yüzünden Türk futbolu can çekişiyordu. Bütün kulüpler borç batağında. Federasyon ivedilikle önlem almazsa ülkemizde futbol iflas edebilir.

‘Lanet olsun bu işe!’

Teknik direktörlük kariyerim iyi gidiyordu ancak erken veda etmek zorunda kaldım. Çünkü piyasa, futbolculuk yaptığım dönemden çok farklı hale gelmişti. Hem yöneticiler, hem de taraftarlar son derece sabırsız ve tahammülsüzdü. Kendim gibi futbolcular da kalmamıştı artık piyasada. Futbolcular oyunu zevk için değil para için oynar hale gelmişti. Baktığımız zaman hala da öyle. Gönlüm el vermedi. Bu durumu görmeye dayanamadım ve bir gün “Lanet olsun böyle işe” diyerek mesleği bıraktım...

‘Buldozer’ lakabının hikayesi nedir?

Antrenmandan önce sahaya gidip fazladan yüzlerce şut ve onlarca depar atardım. Bu çalışma şekli sayesinde savunma oyuncularını yıkıp geçmeye başlamıştım. Bir Altınordu maçından sonra, Yeni Asır Gazetesi’nden Ceyhan Gür’ün “Bir buldozer gibi aldı götürdü, golünü yaptı” diye yazmasıyla bu lakap takıldı ve o günden bu yana değişmedi.