Ege Hüzünden doğan mucize

Hüzünden doğan mucize

27.10.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:

.

Hüzünden doğan mucize

"Hayat insanın cesaretine göre küçülür ya da büyür! (Gülşah Elikbank)"

İtalya’nın kuzeyindeki küçük çiftliklerinde şarap üretimi yapan Alessandro ve Edi çifti uzun süredir bekledikleri güzel haberi 1958 yılında alırlar.
Edi, hamiledir. Ancak gebeliğinin 4. ayında büyük bir sancıyla hastaneye kaldırılan Edi’ye apandisit iltihabı teşhisi konulur ve yan etkileri hayli fazla olan güçlü antibiyotikler uygulanır.

Yaklaşık 1 ay sonra Edi, hastaneden taburcu edilse de yıllardır bekledikleri bebekleri için artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktır. Birçok doktor tarafından muayene edilen Edi’nin aldığı kahreden cevap değişmez; ‘Bebekleri engelli olarak dünyaya gelecektir’ Belki kolları ya da bacakları işlevsiz olacaktır, belki de gözleri ya da kulakları.

İtalya’nın koyu Katolik bir ülke olmasından ötürü kürtaj 1978 yılında ancak yasal zemin bulabilmiştir, bu nedenle 1958 yılında kürtaj illegaldir. Ancak ceninin durumu öylesine vahimdir ki katı İtalyan yasaları bile aileye serbestlik tanımaktadır.

Doktorların aileye kürtaj tavsiyesinde bulunmasına karşın bu duruma direnir. Alessandro ve Edi çifti. Yıllardır bekledikleri çocuklarının olmayan elleri, bacakları, gözleri ya da kulakları olmayı kabul eder ve bu tavsiyeyi ret ederler.

1958 yılının Eylül ayında büyük bir cefaya hazır olarak bekledikleri bebeklerini kucaklarına alırlar.

Andrea ismini verdikleri bebeğin gözlerinden biri tamamen işlevsizdir. Diğeri ise ancak yüzde 20 kapasite ile görebilmektedir. Buna rağmen risk altındadır küçük Andrea.

En ufak travmada güçlükle görebilen gözünün de kapanacağı uyarısı yapılır doktorlar tarafından. Aslında beklenen bir akıbettir bu zira, Andrea’nın göz damarları daha annesinin rahmindeyken fazlasıyla yıpranmıştır. 12 yaşına geldiğinde beklenen son gerçekleşir ve oyun oynarken yaşanan küçük bir sarsıntı sonucu diğer gözünü de tamamen kaybeder.

Andrea artık tamamen görme özürlüdür. Bu tarihten itibaren çocuklarını olanca gücüyle destekleyen aile Andrea’nın Braille (kabartma) alfabesini öğrenmesini sağlar. Andrea 18 yaşına geldiğinde Hukuk Fakültesi’ne girmeye hak kazanır ve parmaklarındaki dokunma yetisiyle binlerce sayfalık kitapları okumayı başarır.

İlerleyen yıllarda bir süre avukatlık da yapan Andrea’nın asıl yeteneği ise bundan farklıdır. Babası Alessandro tarafından 8 yaşından itibaren çok büyük bir özveriyle müzik eğitimini almasını sağlanan Andrea görmeyen gözlerine rağmen birçok enstrümanı kullanma yetisi kazanır.

1992 yılında tesadüf eseri yollarının kesiştiği ünlü tenor Povorotti’yi kendisine hayran bırakacak kadar iyi bir müzisyen olduğu ortaya çıkar.

Celine Dion, onun için “Eğer tanrı insan suretine bürünse sesi kesinlikle Andrea’nın ki gibi olurdu” der. Henüz annesinin rahminde çok bir sınavla karşılaşan ancak pes etmeyerek inanılmaz engeller aşan bu kişi şuan dünyanın en büyük beş tenorundan biri olan Andrea Bocelli’dir.


Okuduğunuz bu sıra dışı, muhteşem ve de dramatik öz yaşam öyküsü geçtiğimiz hafta eşim Serap’ın telefonuna geldi. İyi ki de geldi. Gönderene binlerce teşekkür. Müziği severim. Dinlerim. Sesim berbat, kulağım iyidir. Üç, dört ay önce Youtube’da Andrea Bocelli’yi keşfettim. Sanatını, sesini, tanımlamakta yetersizim. Ama her gün yenilenmiş özlemle, coşkuyla dinliyorum bu muhteşem insanı. Duygularım her defasında, ‘acemi elde patlatılan şampanya’ gibi köpükleniyor. Ve sevinçle harmanlanmış bir hüzün. Göz pınarlarımda bir kaç damla.

Esen kalın iyi pazarlar.

Hayata yön veren sözler

Hüzünden doğan mucize



l İnsanın bedenini ameliyat etmek için uyutmak. Ruhunu ameliyat etmek için uyandırmak gerek. (Tolstoy)
l Mutluluk insanın kendini iyi hissetmesi. Kendisiyle uyum içinde olmasıdır. (Oscar Wilde)
l Eğer, siz tanrıyla konuşuyorsanız dua ediyorsunuz demektir. Ama tanrı sizinle konuşuyorsa şizofrensinizdir.(Thomas Szasz)
l Cehennem acı çektiğiniz yer değildir. Acı çektiğinizi kimsenin duymadığı yerdir. (Hallacı Mansur)
l Yaşam dar ayakkabıyla yürüyebilme sanatıdır. (Nazım Hikmet)

Haberin Devamı

Seviyorum seni, ekmeği tuza banıp yer gibi
Geceleyin ateşler içinde uyanarak
ağzını dayayıp musluğa su içer gibi,
ağır posta paketini, neyin nesi belirsiz,
telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi
seviyorum seni denizi ilk defa uçakla geçer gibi
İstanbul’da yumuşacık kararırken ortalık,
içimde kımıldayan şeyler gibi,
seviyorum seni ‘yaşıyoruz çok şükür’ der gibi.

Nazım Hikmet