Ege Şeker var un var yağ var ama helvayı yapamıyoruz

Şeker var un var yağ var ama helvayı yapamıyoruz

15.06.2009 - 01:00 | Son Güncellenme:

İzmir Valisi, kentin potansiyelini değerlendirilemediğini belirterek, “Bir turizm şehri yaratmak istiyoruz ama sektördeki payımız sadece yüzde 4. Kruvaziyer limanı, kongre salonları ve oteller yapalım” dedi

Şeker var un var yağ var ama helvayı yapamıyoruz

Vali Konağı’nda, eşi Berrin Kıraç’la birlikte sorularımızı yanıtlayan İzmir Valisi M.Cahit Kıraç, kentle ilgili önemli saptamalarda bulundu. Yaşadığı en zor, en sıkıntılı anları anlattı. Kentin en büyük noksanlığını ve çözüm önerilerini dile getirdi. Sohbetin sonunda Berrin Hanım da bilinmeyen yönleriyle Vali Kıraç’ı anlattı.  Kıraç, gördüğü en büyük sıkıntıyı şu sözlerle ifade etti: “İzmir, ortak aklı kullanma konusunda ortaya koyduğu projeleri hayata geçirmedeki noksanlığını gidermelidir...”

İzmir’i nasıl değerlendiriyorsunuz?
- İzmir’in, potansiyeli olan bir şehir olduğunu her zaman söylüyorum. Eğitimde güzel çalışmalar yaptık. Özellikle deprem sonrası hasar görmüş okulların güçlendirilmesi bitirildi. Yıkılması gereken okullar yıkıldı, yeniden yapıldı. Hayırseverimizin de büyük katkıları oldu. Sağlıkta Türkiye’ye örnek olacak çalışmalar yaptık. Aile hekimliği projesini oturttuk. İzmir’de ilk defa tüp bebek merkezini hizmete açtık. Özellikle konuşma ve işitme özürlü vatandaşlarımızın acil servis hizmetlerinden yararlanmaları amacıyla bir proje yaptık: Sessiz Hizmet Projesi... Bu da Türkiye’ye örnektir. Gediz’le ilgili müthiş bir çalışma temposu içerisine girdik. 2012 yılı sonu itibariyle planları hazır. Hem belediyeler, hem organize sanayiler projelerini hazırladılar. Bunun bir kısmı başladı yürüyor. Kültür varlıklarına sahip çıkmak adına dile getirdiğimiz  Ege Medeniyetleri ya da İzmir Medeniyetleri Müzesi gibi bir proje mutlaka hayata geçmeli. İzmir fuarlar ve kongreler şehri olarak hep anılıyor ama fuar ve kongrelerin ev sahipliğini yapacak mekanlarımız yok. Fuar alanı Büyükşehir öncülüğünde yeni bir alana yönlendirildi. İnşallah kısa sürede tamamlanır. İzmir turizmde mutlaka hak ettiği payı almak durumunda. 

“Turist sayısı yetersiz...”

Bunun için neler yapılmalı?
- Turist sayısını artırmamız lazım. Geçen yıl kruvaziyerlerle 320 bin civarında turist gelmiş. Yaklaşık 1 milyon turist ağırlamışız. 30 milyonlara yaklaşan Türkiye turist sayısının sadece 1 milyonunun İzmir’e gelmesi kentin mevcut potansiyeliyle bağdaşmıyor. Türk turizminin yaklaşık yüzde 4’ünü alıyoruz. İlk etapta bir kruvaziyer limanına ihtiyaç var. 320 bin olan turist sayısı 1 milyona hemen çıkabilir. Zaman içerisinde bu 10 milyonlara rahatlıkla uyaşabilir. Cenova’da inceleme yaptık. 900 bin nüfuslu tarihi bir kent. Yaklaşık 3 milyon civarında turist alıyor. İzmir’in hafızalarında yer edecek önemli çalışmalardan bir tanesi EXPO süreciydi. Kaybettik ama birçok deneyim elde ettik. Geleceğe dönük projeksiyonlarda; ulaşımdan kent dönüşümüne, sağlıktan  turizme, altyapıdan denizlerin korunmasına, spor aktivitelerine, İzmir’i geleceğe taşıyacak projeler hazırlandı. Şu anda bunların peşinden giderek, hayata geçirmek adına gayret göstermemiz gerekir. 

EXPO alanıyla ilgili yeni bir gelişme var mı?
- EXPO alanı olarak düşündüğümüz İnciraltı Turizm Planlaması’nı Turizm Bakanlığı yürütüyor şu anda. Büyükşehir Belediyesi ile belli bir mütabakat içerisindeler. Öte yandan ulaşım bizim için önemli. İstanbul-İzmir otobanı ihalesi yapıldı. Ona bağlantılı olarak demiryolunda Ankara-İzmir hattı dereye girecek. Artık Türkiye’de 20 noktaya, dışarıda da 200 noktaya uçar duruma geldik. Ki 2008 yılında 6.5 milyon yolcuya ulaşan uluslararası, iftiharla takdim edeceğimiz boyutta bir havaalanımız var. Metro çalışmasını Büyükşehir Belediyesi inşallah kısa sürede bitirir. Liman da önemli. Özelleştirme kapsamında bir yargı sürecine takıldı. Ama mutlaka Alsancak Limanı’nın uluslararası standartlarda, dip derinliği ve genişliği olan, yük taşımacılığına elverecek noktaya gelmesi lazım. 

Kalkınma Ajansı bir şans

Ticareti geliştirmek için işadamı ve sanayi temsilcileriyle yurtdışı gezilerine de katılıyorsunuz...
- Kalkınma Ajansı’mız başlı başına bir artı değer oldu İzmir için. Kentin, yabancı sermaye için cazip bir yatırım merkezi olduğunu, kolay ulaşımın yapılabileceğini, iletişiminin rahalıkla sağlanabileceğini ve altyapının uluslararası yatırımlara çok uygun olduğunu her vesileyle dile getiriyoruz. Doğal kaynakları itibariyle de Türkiye’nin en verimli bölgelerinden biri. Artık günümüzün vazgeçilmezi olan yenilenebilir enerji kaynaklarının mevcudiyetine baktığımızda hem rüzgar enerjisinde hem de jeotermalde zengin bir şehir. Dolayısıyla  hem tarımsal alanda yabancı sermayenin gelip yatırım yapması hem de mevcut organize sanayilerdeki boşluk alanların kullanılması konusunda özendirici girişimlerimiz oluyor. Yabancı yatırımcıları buralara davet ediyoruz. 

Türkiye’nin, hatta dünyanın en güvenli şehirleri arasında gösteriliyor İzmir... MOBESE’nin (Kameralı güvenlik sistemi) kurulmasıyla emniyetin başarı oranının daha da artacağı söyleniyor. MOBESE ile ilgili en son gelişme nedir?
- Suç istatistiklerine bakıldığında 30 yıl öncesinin rakamlarına inmiş durumdayız. İzmir polisi başarılı bir çalışma yürütüyor. Halkın desteği; polisin ilgisi ve motivasyonu, görev şuuru içinde olması, İzmir halkıyla da güzel ilişki kurması, burayı, Türkiye’nin en güvenlikli illerinden bir tanesi haline getirdi. Suç oranlarının düşüklüğü turizm açısından da önemli bir parametredir. Yabancı ve yerli sermaye için de önemli. Buna ek olarak MOBESE’yi kuracağız. İhalesini gerçekleştirdik. Yer teslimi yaptık. Donanımlı ve teknik kapasitesi en yüksek sistemi kuruyoruz. Yıl sonunu bulur. Önemli olan bu projeye başlamaktı. Hem trafik açısından önemli hem organize suçların takibi açısından...

İzmir’de bulunduğunuz zaman içerisinde çok heyecanlandığınız ya da çok strese kapıldığınız anlardan birine örnek verebilir misiniz?
- Orman yangınları... Geçen sene Menderes’teki orman yangını çok ciddi bir yangındı. 2-3 gün boyunca bizzat ben de yerinde takip ettim. En çok ona üzüldüm. EXPO sürecini kaybetmemiz de üzdü. Hatta oylama sırasında İzmir’de kaldım. Cumhuriyet Meydanı’ndaki etkinliklerde Korhan Abay sunucuydu, ben platformda oturuyordum. O gün 30 bin kişilik bir kalabalık vardı. Güzel bir atmosfer, ümitli ve heyecanlı bir bekleyiş... TRT canlı yayında... Bir altyazı geçti “Türkiye kazandı” diye. Ondan sonra Korhan Abay beni davet etti. “Vali beyi davet ediyorum. Burada bir konuşma yapsın” dedi. Çıktık kürsüye. ‘Hayırlı olsun falan filan’ diyene kadar ondan sonra kaybettiğimiz haberi geldi. Nasıl bir moral bozukluğu içine girdim; hiç unutamam o anı. O anda en büyük sıkıntısını ben çektim. Öyle bir şansızlık oldu. Umarım bu şansızlık ya da bu deneyim bizim için ileriki yıllarda bir artımız olur. 110 ülke ekipler halinde gezildi. İzmir o süreçte çok iyi tanıtıldı. Bunun mutlaka kent turizmine, ekonomisine ve geleceğe dönük beklentilerine olumlu bir katkısı olacaktır. Bunlar boşa gitmeyecektir. Geldiğimden beri ilk defa bir bütün halinde devlet, sivil toplum örgütleri, partiler, halk ve aklınıza gelebilecek herkesin ortak hareket ettiği bir çalışma alanı doğdu. Cumhurbaşkanı’ndan Başbakan’a, ana muhalefet partisinden meclisteki tüm partilere kadar... Yereldeki tüm aktörler, basın, herkes ortak bir amaca bütün gücüyle yöneldi. 10 oyla da kaybettik. Bu izmir için, ülkemiz için önemli bir kaybedilmiş başarı diyoruz.   

İzmirlilere vermek istediğiniz bir mesaj var mı?
- İzmir’in birkaç takımının Süper Lig’e çıkmasını isterim. Geçmişte büyük başarılara imza atmış bir kentiz. Güçlü kulüpleri olan bir şehiriz. Ama bugünkü durumumuz itibariyle İzmir’e yakışmayan bir noktadayız. Bunu da düzeltmek zorundayız. Altay ve Karşıyaka; ikisi de kıl payı kaçırdılar. İnşallah seneye olur temennisindeyim. İzmir’i çok seviyoruz. Türkiye’nin hatta dünyanın önemli bir kültür merkezi. Arkasında 8 bin 500 yıllık bir tarih var. Kültür varlığı var, insan birikimi var. Zaten çağımızın en büyük sermayesi de yetişmiş insandır. İzmir yetişmiş insan kaynakları açısından da Türkiye’nin en verimli ilidir. Güçlü ve sayıca çok sivil toplum örgütleri var. Bu da tabii İzmir’de yönetici olanlara hem kolaylık getiriyor hem de onlarla birlikte hareket etmenin zevkini veriyor. Ben o açıdan İzmir’in ortak aklı kullanma konusundaki ortaya koyduğu projeleri hayat geçirmedeki noksanlığının giderilmesi kanaatindeyim.

Bu noksanlık ve giderilmesi konusunda tespitleriniz var mı?
- Orada bir oransızlık var. İzmir’in potansiyeli yüksek. Bunu çözecek irade var fakat bir türlü bir şeyleri aşamıyor. Şeker var, un var, yağ var ama helvayı yapamıyoruz nedense? Ama bunu mutlaka yapacaktır. Çünkü önemli olan mevcut potansiyelin olması, kaynağın olması, insanın olmasıdır. İzmir’in her alanda; basın yayında, sanatta, akademisyenlik alanında, sporda, ticarette yetişmiş insanları var. Bunlar bu toprağın yetiştirdiği insanlar. Dolayısıyla İzmir ümitli olmak durumunda. Tüm sorunların hoşgörü içinde, eleştiri sınırları içinde çözülmesi gerekir. Ben bu ilin valisi olarak tüm sorunların barış ve ortak akılla çözülmesi taraftarıyım. Yoksa iterek, kakarak, vurarak, kırarak, hukuk dışı yollar kullanarak hiçbir sorun çözülmez. Herkes bunu aklına koysun. Ortada bir problem varsa bu herkesin sorunudur. Ve bu kamuya ait kaynakları çarçur etme lüksümüz de yoktur. Onda yetimin, vatandaşın hakkı vardır, vergi ödeyen mükellefin hakkı vardır. Herkesin fikrinin alınması gerekir. Dolayısıyla biz “Bu iş benimdir, buna kimse karışmasın kimse” diyemeyiz. Ortada kamu hukuku varsa, kamu hakkı menfaati varsa bu herkesi ilgilendirir. Herkes fikrini görüşünü söyler, burada da kriz olmaz. Doğru olan, akıllı olan, hukuka uygun olanlar yapılır ve herkes buna uyar. 

Birkaç gündür sizin önünüzde yaşanan gerginlikler var.
- Gerginlik yok. Tabii ki İzmir’de sorunlar olacak. Onları konuşacağız, konuşarak aşacağız. Gerginlik niye olsun?
Konak önemli belediyemiz

En son yaşanan, Kemeraltı’nda Hakan Tartan’ın Büyükşehir Belediyesi’ne tepki koyduğu an vardı.
- Orada da bir gerginlik olmadı. Programı yapan biz değiliz. “Kriz varsa çare de var” programı için Kemeraltı’na çıkmıştık. Keşke Konak Belediye Başkanı da olsaydı. İlimizin önemli bir belediye başkanı. Kemeraltı gezisine iştirak etseydi ama düşünülmemiş. Biz gittiğimizde orada bir etkinlik yapıyormuş hatta... Bir kriz, bir gerginlik olarak görmüyorum. Beraber de yapabilirdik. Bir aksama olmuştur. 

Ondan önce de Kent A.Ş. çalışanlarının işten çıkarılmasının ardından ortaya çıkan sorunla ilgili Cevat Durak’la bir konuşma yaşandı...
- Ortada bir sorun var. 200-300’e yakın insan işten çıkmış. Mağduriyet var. Bu mağduriyeti kim çözecek? Belediye başkanı ve diğer muhatap belediye. Bu sadece Cevat Durak’ın sorunu değil ki. Bayraklı Belediye Başkanı’yla da toplantı yaptım. Konuştum... Biz hukuk devletiyiz. Bu sorunlar uzlaşma ile çözülmeli. Uzlaşılmazsa devlet kendi kaidelerini uygular. Haklı - haksız tespit edilir. Yargı karar verir, herkes buna uyar. Ama o aşamaya gitmeye gerek yok. Çözüm varsa bizim bulunmamız lazım. Ben bu şehrin valisiyim. Bir problem varsa kendi mecrası içinde barış içinde çözülmesini isterim. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ‘Çözün’ dedi. Milletvekilleri de öyle... Orada 300 tane işçi var. DİSK üyesi bunlar. Partisi beni ilgilendirmez. O parti, bu parti bilmem. Ama bir kamu işçisi “Problemim var” diyorsa, dinlemek zorundayım. Hak arayışlarını sürdürürken; kamuya ait bir işyerinde araç gereci de işgal edemezler. Onu da söyledim. Emniyeti de görevlendirdik. Makul süre içerisinde çalışma ortamını sağlayacağız. İşçilerle ilgili barışçıl bir ortamı bulmanın yolunu da deneyeceğiz.

Yargı kararları önemli

Baro’nun yaşadığı protokol krizi var bir de...
- O da kriz değil. Biz hep hukuktan yanayız. Ortada Danıştay’ın bir kararı var. Orada belirtilmiş; kim, nerede duracak diye. Bu, yargı kararı. Yargı kararını da en çok baro uygulamak zorunda.  Yargı kararını uygulamayacak bir merci olamaz. Ama eleştirebiliriz. Bu verilen karar, onları tatmin etmeyebilir. Bunu onlara da söyledim. Müracaat edebilirler. Yeni bir yargı sürecini başlatabilirler. 

Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Murat Gök’un açıklamalarının ardından konuyu yargıya taşıdığınız. Süreçle ilgili ne söylemek istersiniz?
- O artık yargıda yürüyor. O, Türkiye’de yaşanmış kötü bir deneyim. Bu konuya girmeye hiç gerek yok. Biz İzmir’in sorunlarını çözmekle, İzmir’deki güzellikleri paylaşmakla meşgul olalım. Bunları gündemde tutmanın bir gereği yok.

Şeker var un var yağ var ama helvayı yapamıyoruz


Berrin Kıraç: İzmir’i İzmirliler kadar seviyoruz
Bugünlerde köşe yazarları yazıyor, İzmirlileri, İzmir’i anlatıyor. Siz İzmirle ilgili ne düşünüyorsunuz?
- İzmir’i İzmirliler kadar çok seviyorum. Eşimle birlikte 26 yıllık evliyiz. 26 senedir de geziyoruz bütün şehirleri. Birçok ilde,  ilçede, birçok yurtdışı görevlerimiz oldu. Eşimin üzüntüleri, sevinçleri mutlaka  bana da yansıyor. Onunla birlikte  üzülüyorum, seviniyorum. Ama İzmir’i  çok seviyorum. İzmir her zaman güzel  yerlerde olsun istiyorum. 

Birlikte burada en çok nerede vakit geçirmekten, ne yapmaktan hoşlanıyorsunuz?
- Eşimle zaman buldukça sinemaya gideriz. Yürüyüşler yaparız sahilde. Mesela kır kahvesinde kahvaltı yapıyoruz. İzmir’de zaman geçirmek için çok güzel yerler var. Kumru ve balık yemeği seviyoruz. Yeter ki, ben Vali Bey’i bulabileyim. Çok meşgul olduğu için... 

Çocuklarınız...
- Oğlumuz uzaklarda, Ankara’da okuyor. Kızımız da SBS sınavına girdi. Onunla ilgili  bir stresimiz vardı. Vali bey olmayınca  kızımla dolaşıyorum. 

Vali Bey’i nasıl anlatırsınız?
- Vali Bey’in en büyük özelliği, işini çok fazla seven bir insan olması. Bütün hayatı işidir. En iyi şekilde yapmaya çalışıyor. Mutfak işlerinden pek anlamaz. Gençliğinde futbol oynardı. Şimdi oynayamıyor pek. Sporu seviyor. Balık yemeyi çok seviyor. Fenerbahçeli ve İzmir takımlarını tutuyor.