Ekonomi Ayağıma kurşun sıktım ama çağdaş resmi galeriden alın

Ayağıma kurşun sıktım ama çağdaş resmi galeriden alın

31.12.2010 - 02:37 | Son Güncellenme:

Raffi Portakal, iş dünyasının müze kurma merakından galerici - müzayedeci çekişmesine kadar sanatın ‘ekonomi’sini anlattı

Ayağıma kurşun sıktım ama çağdaş resmi galeriden alın

Türkiye’de müzayede denildiğinde akla ilk gelen isim Raffi Portakal... Dedesi Yervant Portakal ve babası Aret Portakal’dan devraldığı antikacılık mirasını bir markaya dönüştüren Raffi Portakal, Türkiye’deki bir çok özel müze ve koleksiyonu da yönlendiren kişi. ‘Sanat serüveni’ne 1964’de başlayan Portakal, iş dünyasının sanatla ilgilenen hemen her üyesini yakından tanıyor. Kurucuları arasında yer aldığı Sabancı Müzesi’nde sanatın daha çok ‘ekonomik’ yönünü konuştuğumuz Portakal iş dünyasının müze kurma merakından, galerici - müzayedeci çekişmesine, en sıkı koleksiyonerlerden, sanatta sahteciliğe görüşlerini aktardı.

‘Sanat futbola benzer...’
- Sanat piyasasında fiyatlar çok yüksek. Bir balon mu var?
Batıda birçok ressam zaman zaman büyük patlamalar yapıyor. Eserleri büyük fiyatlara satılıyor. Ama çok azı o fiyatta kalıyor. Türkiye’de de sanatçıların kaderinin böyle olmaması için zamana ihtiyaç var. Fiyatlar balon mu, değil mi önümüzdeki 1 - 1.5 senede anlaşılır. Çünkü üreten sanatçıların daha sonra nasıl satılacağı son derece önemli.
Örneğin futbolda nasıl belirli dereceye gelenler, Şampiyonlar Ligi’ne katılıyor, orada esas güçlerini görüyorsa, sanat da öyle bir şey. Siz ‘burada, kendi aramızda alıp veriyoruz’ diyebilirsizin. Sanatçılarımız çok değerli diyoruz. Elbette gerçeklik payı var. Ama muhakkak sanatçıların dışarıda kalıcı işler yapabilmesi lazım. İşler sabun köpüğü gibi olmamalı. Yurtdışına iyi sanatçıları ahbap çavuş ilişkisiyle değil, sanat değeri olan işlerle götürmek lazım.
- Sanata yatırım aracı olarak bakanlar var. Türkiye’de bu durum nasıl işliyor?
Sanat eserlerini yatırım aracı olarak görmektense kim alacaksa sevdiği için alsın. Danışarak alsın. Yatırım amacıyla alıyorsa şunu söyleyeyim: Türkiye’de özellikle klasik dönem sanatçılarının fiyatının hiç geriye gittiğini görmedik. Kabul görmüş sanatçıların da fiyatının geriye düşeceğini zannetmem. Bütün mesele bir şaheser alabilmek. Onun ilerlemesi hiçbirine benzemez. Kat be kat fiyatı artar. Yeni eser alacaklar, yatırım amaçlıysa, şaheser seçsinler. Sanatta garanti yoktur. Genç sanatçıda risk de, kâr da çoktur. Kabul görmüş sanatçıda ise risk de, kazanç da azdır.
- Sahte sanat eserlerinin piyasada dolaştığı konuşuluyor.
Sanatın olduğu yerde mutlaka şüphe de vardır. Bunun bir bacağı da sahte olup olamayacağıdır. Paranın olduğu yerde, insan ahlakının bozuk olduğu yerde sahte tablo da olur. Bu 400 sene önce de yapılıyordu. Yaşayan sanatçıların da sahteleri yapılıyor. İnsan bilgili değilse, her şeyi alır. Bir boya laboratuarı kurmak için araştırma yaptık. Ancak galiba olamayacak. Bizdeki sanatçılar batıdakiler gibi bir boyayı alıp sürekli kullanmamışlar. Batıda bu işlere en sonunda bir eksper karar verir. Türkiye’de ekspertiz çok gelişmiş değil.
- Sanatta galerilerden çok müzayedelerin ön plana çıkması şikâyet konusu.
Müzayedelerin sanatı popüler kıldığı aşikar. Galeri sanatçıya yön verir. Müşteri bulur. Beklemeyi öğretir. Ancak bunun için kültür, iyi ilişkiler ve çok çalışmak lazım. Türkiye’de böyle gençler ve duayen galeriler var. Ancak sayıları çok değil. Müzayedeler biraz bu eksiklikler nedeniyle ön plana çıktı. Galeriler zamanında sanata çok sahip çıkamadı. Batıda da şimdi biraz müzayedeler ön planda ama bizde galeri ve koleksiyoner sayısına göre biraz çok oldu.
- Yeni piyasaya çıkan genç sanatçıları nasıl buluyorsunuz?
Genç sanatçılar konusunda fevkalade umutluyum. Ancak onlar için müzayedeler çok erken. Doğrusu, bir sanatçının eseri galeriden alınır. Çünkü sanatçı sergi açtığında bir söylemi vardır. Bu roman yazmaya benzer. Ancak bir sözünüz varsa yeni sergi açarsanız. Yoksa kendini tekrarlamak gibi olur açtığınız sergiler. Bana göre müzayedelerde yaşayan sanatçıların, kabul görmüş sanatçıların eserlerinin satılması sanat piyasasını harekete geçiriyor. Genç sanatçıların müzayedelere katılması çok riskli. Bu biraz kendi ayağıma kurşun sıkmaya benziyor ama esas itibariyle çağdaş resim sergilerden alınır.
- Türkiye’de Eczacıbaşı ve Sabancı ailesi dışında en meraklı koleksiyonerler kimler?
Erdoğan Demirören büyük bir koleksiyoner. Müthiş bir sanat aşkı var. Sanatın arkasından koşar. Fevkalade gözü olan Kemal Bilginsoy ve Mustafa Taviloğlu var. Murat Ülker’in de Türk sanatına büyük katkısı olacak. Cengiz Çetindoğan’ın da koleksiyonu büyük. Özel müze de kuracak. Can Has, Asım Kibar, İbrahim İper de bildiğim, iyi koleksiyonu olan isimler.

Haberin Devamı

‘İş dünyası şehir müzesi için güç birleştirsin’
- İş dünyasında özel müze merakı var. ‘Küçük olsun, benim olsun’ anlayışı yerine güçler birleştirilemez mi?
Sermaye yeni büyüyor. Sermaye sahipleri dünyayı geziyor. Konuştukları işadamlarının koleksiyonlarını görüp etkileniyorlar. Yeterince sanat eseriniz yoksa, müzeyi besleyemeyecekseniz, iyi yerde müze kuramayacaksanız, özel müze yapımını hiç tavsiye etmem. New York Metropolitan Müzesi ve MOMA gibi şehir müzelerinde eserlerin altında kimin bağışladığı yazar. Genelde eserler şehir müzelerine bağışlanır. Bizim de bu meseleyi aşmamız lazım. Güçlerin yan yana gelmesiyle daha büyük güç olunacağını bilen bir kişiyim. Ufak ufak tarlaları sürerek, gücü boşa harcamış olursunuz.
- Devlet katının sanata ilgisi nasıl?
Ben Hayrünnisa Gül Hanım’ın sanata çok meraklı olduğunu gayet iyi biliyorum. Kendisiyle sanat konusunda uzun uzun konuşmalarımız oldu.

Yazarlar