En Okulu bitiren ortak oluyor

Okulu bitiren ortak oluyor

04.08.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

İpekyol yönetim Kurulu Başkanı Ayaydın'a göre bir markanın dünya modasına açılabilmesi için en önemli ölçü, her hafta mağazaya yeni mal indirebilmek. Dünya devlerinde bu sayı, 10 dakikada bire kadar inebiliyor

Okulu bitiren ortak oluyor



Okulu bitiren ortak oluyor


Aile şirketi ama babadan veya ağabeyden değil, ortancadan başlıyorlar şirketleşmeye. Ağabey Aydın Ayaydın kamu bankalarından ayrılıp, siyaset saflarında gelecek ararken; Yalçın Ayaydın hem okuyor, hem de tekstil dünyasına açılıyor. Onun bunun şirketinde satışı, pazarlamayı, finansmanı öğreniyor. 1986'nın Temmuz'unda askerden dönüyor, Ağustos'un da kendi dükkanını açıyor: İpekyol!
Kardeşler sırasıyla üniversiteyi bitiriyor... Bitiren İpekyol'a ortak oluyor. 4 kardeş, bir yiğen ortaklar.

Marka için tasarım
Tekstilcilerle sohbette iki lafın başına "marka olacağız" diye girenler, Mavi Jeans, Damat, Bil's gibi markaları örnek olarak gösteriyorlardı. Bunlara bugünlerde Altınyıldız'ın markası Network ve İpekyol da eklendi.
İhracatçı Birlikleri'nin açtığı tasarım yarışmalarında birinci olan Arzu Kaprol Network'e, Hakan Yıldırım ise İpekyol'a koleksiyon hazırlıyor.
Nihayet, Türk tekstil sanayisi tasarımın gücünü keşfetti!
Düsseldorf'ta düzenlenen CBD Fuarı'nda yabancı basın tarafından "En iyi koleksiyon" seçilen Hakan Yıldırım tasarımları, diyar diyar dolaşıyor. İpekyol'da Yıldırım'ın imzası bu yaz değil, gelecek yaz farkedilecek. Yavaş, yavaş değişim. Eski müşteri kaçmayacak, yeni müşteri sayısında patlama olacak...

Her hafta mal iniyor
Yalçın Ayaydın ölçüyü veriyor:
Marka olabilmek ve Paris, Londra, Milano, New York gibi moda merkezlerinde mağaza açabilmek için, her hafta mağazaya mal indirmek gerekiyor.
Örneğin Avrupa'nın önde gelen mağazalar zinciri H & M'in dağıtımından her 10 dakikada bir kamyon çıkıyormuş.
Müşteri her hafta mağazaya geldiğinde başka bir giysi bulacak ve tabii satın alacak.
Zaten her hafta mağazaya gelen müşteriye mal satamazlarsa, canlarını fazla üzmemeliler. Annesini ziyaretten daha çok bu mağazaya gelen müşteri için sorun sıralamasında ürün eminim en son gelir; eşi, çocuğu, rakipleri, kiloları v.s gibi meselelere bakmak lazım.
Kadına her kapıdan girişte tavşan kanı çay ikram etseler, yanında da sigara içmesine itiraz etmeseler, bir de ünlü bir mankenin üzerinde satmak istenilen elbiseyi gösterseler; kimse denediği giysiyi çıkarttıramaz!
Burada kritik nokta tezgahtarın ağzından dökülecek cümleler: "Beliniz ince ondan", "Giysiyi çok iyi taşıyorsunuz", "Zayıflarsanız, getirin daraltırız", "Ben size indirimleri bir hafta önce haber veririm", "Eltiniz geldi, ona da sattık..."

Oxford'a mağaza
Ayaydın "Bir mağazaya ayda 10 kez gelen çok müşterim var" diyor.
Herbiri biri, bir bluz alsa 40 - 50 milyon verip gidecek. 10 kere gelse aylık giyim harcaması 500 milyon liranın altına düşmeyecek.
İşte tüketim profili çizildi bile; orta düzey yönetici, kocası iyi para kazanan ve sosyal hayatı olan bir ev kadını veya baba parası harcayan gençler. İpekyol'un genç markasının da Twist olduğunu unutmadan ekleyeyim.
Yılda 1 milyon adet satış yapıyorlar, bu sayı da
İpekyol'u konfeksiyonda ilk üçe koyuyor.
Toplam 35 mağazanın 15'i Doğu ve Güneydoğu'da. Bu da diğer konfeksiyon markaları içinde İpekyol'a önemli bir hacim getiriyor.
Cirosunun yüzde 35'i ihracattan geliyor, çoğunluğu da Doğu Bloku ülkelerine...
Birleşik Arap Emirlikleri ve Kazakistan'da mağaza açan İpekyol'un 2004 yılında hedefi Londra'da Oxford Caddesi, ardından diğer Avrupa başkentleri...
Moda oturduğun yerden olmuyor; çok yer göreceksin, çok insan tanıyacaksın, flaşların altında geçen bir cemiyet hayatın olacak.
Kadının tüm dünyadaki renklerini bildiğini göstereceksin, kadın kendi için seçilmiş bir giysi aldığını hissedecek.

Nilüfer'in son hali
Tekstil markalarının mekanı Şişli Bomonti'de modern bir bina; yemek salonuna alıyorlar. Yalçın Ayaydın misafirleri ile bu uzun masada yemek yiyor; kısmet bugün bize.
Zeytinyağlılar hazırlanmış. Sağlıklı beslenmeye çalışıyor Yalçın Bey.
Siz diyorum, Hakan Yıldırım'a, "Profiterol yemeden duramam. Yalnızca Macro marketin profiterolünü yerim."
Allah, Allah nereden çıktı şimdi Macro MARKET!?
Yıldırım kendini garantiye almak için, Macro Market'in profiterolü Kurtuluş'taki Nazar pastanesi'nden aldığını da öğrenmiş. Denenecek artık; hafifmiş.
Yıldırım seçiyor, eliyor, üretiyor, kırıp geçirmeden ünlenmeye çalışıyor.
Belki de önemli bir özelliği, onun hayatında 'farketmezler' yok.
Profiterol bir istisna değil.
Rumeli Hisarı'na tüm iddalı renkleri dizen; beyazlı, kırmızılı, siyahlı Nilüfer'i farkettiniz değil mi? Göksel'i de hatırlayacaksınız; Yıldırım'ın modelleri... Modern, romantik, genç.



BUSINESS