Gündem ‘19 gün bodrumda karımla yaşadım’

‘19 gün bodrumda karımla yaşadım’

31.12.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

Diyarbakır’ın tarihi Sur ilçesi Gazi Caddesi’nde yasağın kaldırılmasının ardından ilk kez işyerlerine gidebilen vatandaşlar, yaşadıkları sıkıntıları Milliyet’e anlattı.

‘19 gün bodrumda karımla yaşadım’

Milliyet Gazetesi olarak Gazi Caddesi’ni dolaştık, esnafın ve halkın sorunlarını yerinde dinledik... Sur içine açılan kapılardaki polis barikatları kısmen kaldırılmış, üst araması yapılmadan içeri giriyoruz. Kaldırımlarını adımladığımız Gazi Caddesi, savaştan çıkmış bir halde. Silah ve patlama sesleri hâlâ geliyor. Dükkanlar yarı açık, bazıları aç-kapa yapıyor. Günler sonra kentin en işlek caddesine gelen vatandaşlar ise tedirgin.

Haberin Devamı

Fotoğraf çekmeye başlıyoruz, polis basın kartlarımızı istiyor. Sarı basın kartını gördükten sonra bu kez kimliklerimizi istiyor. Suriçine ilerliyoruz. Evlerine girmeye çalışan vatandaşın fotoğrafını çekince, bu kez onların tepkisiyle karşılaşıyoruz..

Vatandaş tepkili

Seri silah sesleri artınca koşarak bir kahvehaneye sığınıyoruz. Ulu Cami civarındaki bir kahvehaneye doluşuyoruz. Herkes şaşkın, bir birine bakıyor. “Yaralanan oldu mu?” diye sesleniyor biri. Neyse ki kimse yaralanmamış. Akli dengesi yerinde olmayan Mizgin, uzun süre görmediği bir yakınını görüp aniden boynuna sarılıyor. Kahkahası kahvehanede olanların yüzünde tebessüm oluşturuyor. Biz de o sevinci fotoğraflıyoruz.

Bir süre sonra tavşan kanı çaylarımız uzatılıyor. Tam o anda bir patlama sesi daha.. Yaşlı amca söze başlıyor; “Gençler siz ölmeyin, kimse ölmesin, size gelecek tüm kurşunlar biz yaşlılara gelsin.” Hemen yaklaşıp dinlemeye başlıyoruz. 80 yaşındaki Ahmet Ergün, bizimle ayak üstü sohbete koyuluyor.

Haberin Devamı

Meclis’e sesleniyor: “Ölerek, öldürülerek bir yere varamayız. İnsan öldürülerek bitmez. Tüm halklar tüm insanlar ölse de tekrar topraktan dünyaya geleceğiz. Kurşunlar doğmaya engel değildir.” Ahmet Amca konuştukça hikayesi de ortaya çıkıyor; gözleri yaşarıyor Sur’da evinin olduğunu söyleyince.. Elindeki bastona yüzünü dayayarak anlatıyor: “19 gün eşim Cemile ile birlikte evin bodrum katında yaşadık. Silahlar, bombalar arasında yaşam sürdük. Eşim çok hastaydı, bir anda fenalaştı. 112 ve 155’i aradım. Adresi verdim. Onlar gelemeyeceklerini söylediler, ben de ‘eşim kalp krizi geçiriyor’ dedim. Sonra ‘8 metreye kadar gelebiliriz’ dediler. Ben de eşime ait tekerlekli sandalyeyi alıp sokaktan çıkmaya çalıştım. Silahlar patlıyordu. Sokağın başına gelince eşimi hemen hastaneye kaldırdık. Devlet Hastanesi’ne gelince eşimi hemen gözetim altına aldılar.

Doktorlar çok ilgilendi. Bana bir kadın yakınını çağır, sen git dediler. Ben de kimsemin olmadığını söyledim. Doktorlar ‘amca o bize emanet merak etme, durumu iyiye gidiyor’ dediler. Sonra, eşim iyileşti, ancak ben erkek olarak odasında kalamadım.. Baktım zor durumdayım uçakla İstanbul’da olan yakınlarıma gönderdim. Durumunun iyi olduğunu söylediler. Ben de evsiz barksız geziyordum. Bir gün arkadaşıma, bir gün diğer arkadaşıma gidiyordum. Dün ev tuttum. Kirası 500 TL’den; evde erzak, eşya olmadığı için yeniden Sur içine geldim. Battaniye almak istiyorum ama giriş yasak... Dua ediyoruz, Allah için barışı getirsinler.”

Haberin Devamı

Bastonuna dayanan Ahmet amca, bodrumda karısıyla yaşadığı günleri anlatırken zaman zaman uzaklara dalıp gidiyordu.

Mizgin,coşkuyla yakınını boynuna sarıldı.