Gündem Amasya'da kız öğrencilere ‘dini baskı’ haberini yargı da doğruladı

Amasya'da kız öğrencilere ‘dini baskı’ haberini yargı da doğruladı

09.07.2008 - 11:47 | Son Güncellenme:

.

Amasyada kız öğrencilere ‘dini baskı’  haberini yargı da doğruladı

DOĞAN Haber Ajansı'nın, Amasya Anadolu Kız Meslek Lisesi'nde ve pansiyonunda ‘dini baskı’ gördüklerini ileri süren 4 kız öğrencinin, kayıtlarını normal liseye aldırdıkları haberiyle ilgili şikayette savcılık, haberin araştırılarak ve tüm taraflarla görüşülerek hazırlandığını saptadı ve takipsizlik kararı verdi. Şikayetçi olarak DHA Yazıişleri Müdürü Mustafa Eşlmen ile Amasya Muhabiri Savaş Tutak hakkında ceza davası açılmasını isteyen Anadolu Kız Meslek Lisesi Pansiyonundan Sorumlu Müdür Yardımcısı Özlem Yılmaz'ın takipsizlik kararına yaptığı itiraz da Vezirköprü Ağır Ceza Mahkemesi'nce reddedildi.
Amasya Anadolu Kız Meslek Lisesi'ne geçen öğretim yılında sınavla giren ve yaşları 16 ile 17 arasında değişen 4 kız öğrencinin, okulda ve pansiyonda ‘dini baskı’ gördüklerini ileri sürüp kayıtlarını Aydınca Beldesi'nde düz liseye almalarıyla ilgili DHA'nın 20- 29 Kasım 2007 tarihinde yayına koyduğu haberler, geniş yankı uyandırdı. DHA'nın abonesi gazete ve televizyonların yanı sıra, bunlardan alıntı yapan tüm medya kuruluşları haberlere geniş yer verdi.

Milli Eğitim çevreleri kamuoyundan gelen tepki üzerine DHA'nın haberlerini yalanlamaya çalışırken, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'ndan Amasya'ya giden AKP'li Zafer Üskül başkanlığında 4 kişilik heyet de ‘Öğrencilerin okuldan ayrılmasının okul yönetimi ve öğretmenlerin dini baskısından kaynaklanmadığını’ iddia ederek rapor hazırladı.

DHA'YA CEZA DAVASI AÇILMASI İSTENDİ
Anadolu Kız Meslek Lisesi'nden kayıtlarını alan kız öğrencilerin suçladığı yönetici ve öğretmenlerden Pansiyondan Sorumlu Müdür Yardımcısı Özlem Yılmaz, avukatı Bahadır Özsaraç aracılığı ile 17 Mart 2008 tarihinde Amasya Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurarak DHA Yazıişleri Müdürü Mustafa Eşmen ve Amasya muhabiri Savaş Tutak hakkında dava açılmasını istedi. Şikayet dilekçesinde DHA'nın haberinin yalan olduğu, Özlem Yılmaz'a hakaret edildiği, küçük düşürüldüğü ve iftira atıldığı ileri sürüldü.
Amasya Cumhuriyet Başsavcılığı gerekli incelemeyi yaptıktan sonra 21 Mayıs 2008 tarihinde takipsizlik kararı verdi. Gerekçesinde, haberin araştırılıp taraflarla görüşülerek hazırlandığı, iddia edildiği gibi hakaret, iftira ve aşağılamanın söz konusu olmadığı ve basın özgürlüğü sınırları içinde kaldığı vurgulanan savcılığın takipsizlik kararında, “Bu haliyle ortada şüphelilere yönelik bir suç ya da suç unsuru bulunmamaktadır” denildi.

İTİRAZ DA REDDEDİLDİ

Amasya Cumhuriyet Başsavcılığı'nın DHA sorumluları için verdiği takipsizlik kararına Anadolu Kız Meslek Lisesi Pansiyonundan Sorumlu Müdür Yardımcısı Özlem Yılmaz'ın avukatı Bahadır Özsaraç, en yakın Ağır Ceza Mahkemesi'nde 6 Haziran 2008 tarihinde itirazda bulundu.
Vezirköprü Ağır Ceza Mahkemesi de 26 Haziran 2008 tarihinde verdiği kararda itirazı reddetti. Mahkemenin kararında, haberde öğrenci beyanlarına ulaşılmasının yeterli olduğu, olayın güncel ve yayınlanmasında kamu yararı bulunduğu, hakaret içermediği vurgulandı.
Böylece aralarında TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu heyetinin de bulunduğu bazı yetkililerle, dinci gazetelerin günlerce ‘yalan’ olduğunu ileri sürdüğü DHA'nın Amasya'da kız öğrencilere ‘dini baskı’ yapıldığına ilişkin haberi, yargı tarafından da doğrulanmış oldu.

Savcılığın takipsizlik kararı

AMASYA Cumhuriyet Başsavcılığı'na yapılan şikayetle ilgili Cumhuriyet Savcısı Can Şükrü Gençkan imzasıyla 21 Mayıs 2008 tarihinde verilen takipsizlik kararında şu ifadeler yer aldı:
“Müşteki vekili Cumhuriyet Başsavcılığımıza vermiş olduğu 17.03.2008 tarihli şikayet dilekçesinde, şüphelilerin müvekkilesine yönelik olarak iftira nitelikli haber yaptığından bahisle davacı ve şikayetçi olmuş ise de, bu yazının içeriği anayasa ve yasaların tanıdığı fikir ve düşünce özgürlüğü ve bunun bir yansıması olan basın özgürlüğü içerisinde düşünülebilir. Hatta Yargıtay'ın yerleşik içtihat ve görüşlerine göre yazının suç sayılmayan ağır eleştiri niteliğinde dahi görülmesi mümkün olmayıp bütünüyle temel hak ve hürriyetler bağlamında fikir, düşünce ve inanç, ifade ve ifadeyi yayma hürriyeti bağlamında olduğu, özelinde de basın hürriyeti kapsamında düşünülmelidir. Zira şüphelilerin herhangi bir şekilde müştekiyi hakir görme, iftira etme kastı bulunmamaktadır. Kendilerine intikal etmiş olan bu haberi araştırmışlardır. Herhangi bir inceleme yapmadan yazmış değillerdir. Bu araştırma kapsamında Amasya ili Böke Köyü'nde okuyan kız öğrencilerle konuşmuşlardır. Onlardan aldıkları bilgiyi haber yapmışlardır. Kız öğrenciler olan Hatice Demirci, Zekiye Çanakçı ve Şermin Dağ ile görüşmelerde bulunulduğu anlaşılmıştır.
Yukarıda açıklandığı üzere kişi, kurum ya da grupları günümüz Türk toplumunda geçerli ve kabul edilmiş olan toplumsal değer yargıları kıyaslamasında küçük düşürücü, aşağılayıcı, hakir ve tahkir edici bir olgu, isnat (dayandırma) ve yakıştırma şüphelilerden Savaş Tutak'ın kaleme aldığı ve diğer şüpheli Mustafa Eşmen'in yayınladığı yazıda yer almamakta, öz cümle yazı hakaret amacı ve kastı taşmamaktadır.
Bu haliyle ortada şüphelilere yönelik bir suç ya da suç unsuru bulunmamaktadır.
SONUÇ- NETİCE: Yukarıda açıklandığı üzere şüphelilere yüklenebilecek herhangi bir suç ya da suç unsuru bulunmadığından, unsurları oluşmayan suç nedeniyle şüpheliler hakkında ayrı ayrı KAMU ADINA KOVUŞTURMA YAPILMASINA YER OLMADIĞINA,
Karardan bir suretin müşteki vekiline ve şüphelilere tebliğine, Suçtan zarar görenin kararın tebliğinden 15 gün içinde Vezirköprü Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na itiraz hakkı bulunmak üzere CMK'nın 172- 173 maddeleri uyarınca karar verildi.”

Ağır Ceza Mahkemesi'nden itiraza ret kararı

VEZİRKÖPRÜ Ağır Ceza Mahkemesi'nin, takipsizlik kararına itirazı reddeden, 26 Haziran 2008 tarihindeki kararında da şöyle denildi:
“İtiraz kapsamında dosyanın incelenmesinden 21.11.2007 tarihinde yayınlanan haber üzerine Basın Kanunu'nun 26'ncı maddesindeki 2 aylık süre içinde kamu davası açılabileceği, bu sürenin geçmiş olduğu, söz konusu haber içeriği ve dosyadaki görüntü kayıtları da dikkate alındığında olayın şüpheli Savaş Tutak'ça araştırıldığı tarihte gerçek olup olmadığının cezai anlamda araştırılmasının söz konu olmayacağı, bu iddialar konusunda bir kısım öğrenci ve beyanlarına ulaşılmasının haberin yapılması için yeterli olduğu, somut gerçeğin araştırılmasının olayın güncel ve haberin yayınlanmasında kamu yararı olması, haber ile ifadeler arasında bağlantının söz konusu olması nazara alındığında, doğrudan hakaret içermeyen ifadelerle haber yapılmasında kast unsurunun söz konusu olmadığı, hukuki (tazminat) sorumluluğu için kast unsurunun zorunlu bulunmadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde, yerinde olmayan itirazın CMK 173. maddesi uyarınca reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yakarıda açıklanan nedenlerle;
İtiraz eden müşteki vekilinin itirazının REDDİNE,
Karardan bir suretin Amasya C. Başsavcılığı'nca itiraz edene
Posta masrafının itiraz eden taraftan tahsili ile hazineye irat kaydedilmesine karar verildi.”


TBMM Komisyonu basını, veliler onları suçladı

AMASYA'da, Anadolu Kız Meslek Lisesi'nde okuyan kız öğrencilerin ‘dini baskı’ nedeniyle kayıtlarını düz liseye aldırmalarıyla ilgili DHA'nın haberi kamuoyunda geniş yankı uyandırınca, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'ndan bir heyet görevlendirildi.
Amasya'ya giden AKP Mersin Milletvekili Zafer Üskül başkanlığındaki 4 kişilik heyetin hazırladığı 28 Kasım 2007 tarihli raporunda, kız öğrencilerin Anadolu Kız Meslek Lisesi'nden kayıtlarını almalarının ‘okul yönetimi ve öğretmenlerin dini baskısından kaynaklanmadığı’ ileri sürüldü.
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyeleri Mersin Milletvekili Zafer Üskül, Denizli Milletvekili Mithat Ekinci ile İstanbul milletvekilleri Halide İncekere ve Mustafa Ataş imzasını taşıyan 12 sayfalık raporun sonuç bölümünde, sanki suçlu DHA ve haberi yayınlayan medyaymış gibi şu ifadeler yer aldı:
“Sonuç olarak, dört öğrencinin okuldan ayrılmasının okul yönetimi ve öğretmenlerin dini baskısından kaynaklanmadığı, dikkate alınması gereken bir arkadaşlık baskısının var olduğu, basının tutumunun okul yönetimi, öğretmen, öğrenci, veli çevrelerini rahatsız ettiği, başta haberi ilk kez yayınlayan gazeteci (DHA) olmak üzere olaya yer veren basın organlarının sorumsuz, yanlı, yanlış, toplumu bölmeye götürebilecek yayında bulundukları ve böylece halkın doğru bilgi edinme hakkını ihlal ettikleri tespit edilmiştir.”
VELİLER KOMİSYONU SUÇLADI
TBMM Komisyonu'nun bu raporuna tepki gösteren öğrenci velileri, “Komisyon buraya kendi adamlarını aklamaya gelmiş. Aldıkları karardan memnun değiliz” dedi.
Komisyon üyeleriyle görüşmesini anlatan velilerden Cafer D. “Bana ‘Bu olayı büyütmeyin. Medyayı içeri almayın, kapatın artık bu olayı. Bunda bir şey yok’ diye baskı yaptılar. Ben de onlara ‘Siz buraya çözüm için değil olayı kapatmaya geldiniz’ dedim. Onlara bu şekilde tepki gösterdim. Bunlar parti kanalıyla buraya gelmişler. Kendi adamlarını aklamaya gelmişler. Kendi kendilerine bir karar almışlar. Ben alınan bu karardan memnun değilim. Komisyon tabi ki bu olayı yalanlayacak. Ben gerçekleri konuşuyorum.”