Gündem Askeri darbenin ibretlik hikâyesi

Askeri darbenin ibretlik hikâyesi

12.09.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:

Cumhuriyet tarihinde emir komuta zinciri içindeki ilk darbe, 40 yıl önce 12 Eylül 1980’de yapıldı. Darbe öncesi ve sonrasında yaşanan gelişmeler, bir ibret öyküsü olarak tarih sahnesindeki yerini aldı

Askeri darbenin ibretlik hikâyesi

Türkiye, 40 yıl önce bugün sabahın erken saatlerinde radyodan okunan bir bildiri ile farklı bir güne başladı. Bildiride, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin emir komuta zinciri içinde yönetime el koyduğu duyuruluyordu. Asker ve tanklar sokaktaydı. Siyasi partiler kapatıldı, Meclis feshedildi. Türkiye’nin siyasal, toplumsal, ekonomik ve kültürel hayatında derin izler bırakacak sert bir müdahale ile asker yönetimi silah gücüyle eline aldı.

Haberin Devamı

Aslında askeri darbe, o dönemin şartları içinde bir anlamda göz göre göre gelmişti. 12 Eylül darbesinin tohumları, 1970’lerin son yıllarında serpilmeye başlanmıştı. Darbe öncesinde önemli gelişmelerden biri, 1977’de yaşandı. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Genelkurmay Başkanı Semih Sancar ve Milli Savunma Bakanı Sadettin Bilgiç’i İstanbul’a çağırdı.

Aradan sıyrıldı

Toplantının gündemi, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na atamada yaşanan sorundu. Kara Kuvvetleri Komutanı Namık Kemal Ersun, hükümete karşı açık tavrından dolayı emekliye sevk edilmişti. Bu göreve atanabilme özelliklerine sahip üç orgeneral vardı: Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Adnan Ersöz, İkinci Ordu Komutanı Orgeneral Şükrü Olcay ve Üçüncü Ordu Komutanı Ali Fethi Esener. Kara Kuvvetleri’ne, atama teamüllerine ve kıdem sırasına göre Birinci Ordu Komutanı’nın atanması gerekiyordu. Ancak Demirel, kendisine yakın olan Orgeneral Esener’i istiyordu. Dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, Esener’in atanmasına ilişkin kararnameyi imzalamadı. Düğüm, 3 orgeneralin de emekliye sevk edilmesiyle aşıldı. Kara Kuvvetleri’nin hiyerarşisi içinde son sıralarda yer alan Ege Ordusu Komutanı Kenan Evren, önündeki üç orgeneral emekli olunca birden kendini Kara Kuvvetleri Komutanlığı koltuğunda buldu. Böylece Evren’in Genelkurmay Başkanı olmasının da yolu açılmıştı.

Haberin Devamı

Suikastlar durmadı

1970’li yılların sonlarına doğru Türkiye, sokakta huzurun kalmadığı bir kaos içine sürükleniyordu. Ekonomi bozuktu ve temel ihtiyaç maddeleri için uzun kuyruklar oluşuyordu. Silah ve sigara başta olmak üzere her türlü kaçakçılık artmıştı. 1970’li yılların ikinci yarısı, Cumhuriyet tarihinin ülke genelinde huzursuzluğun ve terörün doruk noktaya çıktığı kabus yıllarıydı. Sağ ve sol gruplar, silahlı eylemlere yönelmişti. Sokak çatışmaları 1974’ten itibaren katlanarak tırmanışa geçti. Şiddet, 1977 ile 1980 arasında doruk noktasına çıktı. Bu dönemde, 5 binden fazla kişi terör sonucu hayatını kaybetti. 1 Mayıs 1977 kutlamalarında Taksim’de yaşanan katliamda 34 kişi öldü. 1978’de Kahramanmaraş’ta Alevi vatandaşlara yönelik saldırılarda 105 kişi yaşamını yitirdi. Bir hafta süren Maraş olayları, Çorum’a sıçradı. Çorum’da da 26 kişi öldürüldü. İlan edilen sıkıyönetim terörü durduramıyordu. Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi, Adana Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul, Gümrük ve Tekel Bakanı Gün Sazak, sendika lideri Kemal Türkler ve eski Başbakan Nihat Erim’in de aralarında olduğu farklı çevrelerden çok sayıda tanınmış kişi suikasta uğradı.

Haberin Devamı

Kod adı: Bayrak

Cumhurbaşkanı Korutürk’ün görev süresi 6 Nisan 1980’te sona erdi. Meclis’teki cumhurbaşkanlığı seçimleri krize dönüştü. Meclis yeni bir cumhurbaşkanı seçemedi. 12 Eylül darbesi ile feshedilene kadar da seçemeyecekti.

12 Eylül askeri darbesi, Türkiye’nin böylesi siyasal ve toplumsal koşulları içinde yapıldı. Darbe hazırlıklarına 1980 yılının Haziran ayından itibaren Genelkurmay Başkanlığı karargahında başlandı. Darbenin kod adı “Bayrak Harekatı”ydı. Beklenen darbe, 12 Eylül sabahı geldi. Tanklar artık sokaktaydı. Darbe, radyodan okunan bildiri ile halka duyuruldu. Bildiride; “Genelkurmay Başkanı Orgeneral Evren, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun’dan oluşan Milli Güvenlik Konseyi İç Hizmet Kanunu’nun verdiği Türkiye Cumhuriyeti’ni kollama ve koruma görevini yüce Türk milleti adına emir ve komuta zinciri içinde ve emirle yerine getirme kararını almış ve ülke yönetimine bütünüyle el koymuştur” deniliyordu.

Haberin Devamı

Siyaset sürgünde

12 Eylül sabahı saat 05.30’da dönemin Başbakanı Demirel ile önemli siyasi aktörleri olan Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan’ın kapısı, subaylar tarafından çalındı. Demirel ile Ecevit, Hamzakoy’a, Erbakan ise Uzunada’ya sürgüne gönderildi. Darbeden sonra bir süre saklanan MHP lideri Alpaslan Türkeş ise 14 Eylül’de teslim olmasından sonra Uzunada’ya sürüldü.

Darbe yönetimi, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Bülent Ulusu’yu 20 Eylül’de hükümeti kurmakla görevlendirdi. Ulusu Hükümeti, 21 Eylül’de Milli Güvenlik konseyi tarafından onaylandı. Subayların kapısını çaldığı bir isim de dönemin Başbakanlık Müsteşarı Turgut Özal’dı. Konsey üyeleri Özal’a bankalardaki mevduatların durumunu danışmıştı. Darbe yönetiminin danıştığı Özal da Ulusu Hükümeti’nde ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı olarak görev aldı.

Haberin Devamı

Darbecilere sandıkta darbe

Darbe hükümeti, görevde kaldığı yaklaşık 3 yıl içinde mevzuatta köklü düzenlemeler yaptı. Askeri yönetim tarafından oluşturulan Danışma Meclisi’nin hazırladığı anayasa 1982 yılında yapılan referandumda yüzde 92 dolayında oyla kabul edildi. Anayasanın kabulüyle darbenin lideri Kenan Evren, Cumhurbaşkanı koltuğuna oturdu.

6 Kasım 1983’te genel seçimler yapıldı. Darbe yönetiminin desteklediği ve başına emekli Orgeneral Turgut Sunalp’ın getirildiği Milliyetçi Demokrasi Partisi, seçimde ancak üçüncü olabildi. Turgut Özal’ın kurduğu ANAP ise sürpriz yaptı ve birinci parti oldu. Merkez solu temsil eden Halkçı Parti ise seçimi ikinci sırada tamamladı. Halk, sandıkta askeri dinlememiş ve tepkisini ortaya koymuştu.

50 kişi idam edildi

Türkiye’nin siyasal, toplumsal ve ekonomik hayatını yeniden dizayn etmeye yönelen darbe yönetimi, sert uygulamalarla iz bırakacak sancılara neden oldu. Bu dönemin tablosu özetle şöyle:

1 milyon 683 bin kişi fişlendi.

210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.

7 bin kişi için idam cezası istendi.

517 kişiye idam cezası verildi.

İdam cezası verilenlerden 50’si asıldı. Bunlardan 26’sının suçu siyasiydi.

171 kişi işkence sonucu hayatını kaybetti.

300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.

Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi.

71 bin kişi TCK’nin 141, 142 ve 163. maddelerinden yargılandı.

30 bin kişi sakıncalı olduğu gerekçesiyle işinden oldu.

14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı.

30 bin kişi siyasi sığınmacı olarak yurt dışına gitti.

400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi.

 Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi.

Mahkûm oldular

Evren, 12 Eylül 1980 askeri darbesinden tam 34 yıl sonra dönemin Milli Güvenlik Konseyi’nin hayatta kalan tek üyesi olan eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya ile birlikte Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yargılandı. İkisi de müebbet hapse mahkûm edildi. Yargıtay 16. Ceza Dairesinde temyiz incelemesi sürdüğü sırada Evren 9 Mayıs 2015’te, Tahsin Şahinkaya 9 Temmuz 2015’te hayatını kaybetti.

Askeri darbenin ibretlik hikâyesi

Sağdan - soldan sıralı idam

Darbe yönetimi, idamlarda bir sağdan bir soldan politikası uyguluyordu. İlk idam edilen iki kişi; 9 Ekim 1980 tarihinde ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu ile sol görüşlü Necdet Adalı oldu. Yaşı büyütülen Erdal Eren’in idam cezası da 13 Aralık 1980’de infaz edildi. Kenan Evren, bu idam konusunda, o dönemde, “Şimdi ben bunu idam etmeyeceğim, ömür boyu ona bakacağım. Bu vatan için kanını akıtan bu Mehmetçiklere silah çeken o haini ben besleyeceğim. Buna siz razı olur musunuz?” diyecekti.