Gündem Atatürkün elinden madalya aldı

Atatürkün elinden madalya aldı

04.03.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

Önce cephe gerisine verilen Artin, "Asker değil miyim?" diye sordu. "Evet" yanıtını alınca "O halde ben de düşmanla çarpışmak, gerekirse kanımı akıtmak istiyorum" dedi, komutanın cevabı Peki oldu...

Atatürkün elinden  madalya aldı

axgun011.jpg "Osmanlı Sağlık Hizmetlerinde Ermeniler" kitabının yazarı Arsen Yarman şöyle diyor: "Tüm Osmanlı-Rus savaşlarında Osmanlı ordusu mensubu Ermeniler ile Rusya ordusu içindeki Ermeniler kendi ülkelerinin, vatanlarının müdafaaları için birbirleriyle çarpışmışlardır. Buna 1828deki savaştan, Kurtuluş Savaşına kadar olan tüm savaşlarda tanık olunmaktadır." Fedonun dedesi Kleanti Kalyoncu Üsküdarda seccadecilik yaparken, vakti geldiğinde Osmanlı askeri olur. Rum Kleanti, Çanakkaleye gider, çarpışır ve şehit düşer. Geride daha hayatının baharında eşi Polikseniyi ve kucağına alıp doya doya sevemediği oğlu Nikoyu bırakır. Tek çocukla dul kalan Polikseni bir daha evlenmez ve devletin kendisine bağladığı şehit maaşıyla geçinir.Niko da bu ülkede 6 yıl kahverengi üniformayla askerlik yapar. Nikonun oğlu, şehit torunu Fedon da Amasyada askerlik yaparken, Kıbrıs hadiseleri patlak verir. Fedon, komutanına Kıbrısa gitmek istiyorum der. Gayrimüslim askerler Kıbrısa gitmeyecek denir. Ben gerçek bir Türk askeriysem beni Kıbrısa gönderin diye üstlerine yazıyla müracaat eder, ama sonuç değişmez. Fedonun şehit dedesi Rafael Kasavi, 1894te İstanbulda doğdu. Fransızca, Türkçe, Almanca ve İspanyolcayı çok iyi konuşurdu. Hayata atılmadan önce askerlik vazifesini yapmak için müracaatta bulundu. Talim süresinden sonra tercümanlık yapmak üzere görevlendirildi. Terhis günleri iyice yaklaşmıştı ki, I. Dünya Harbi patladı. Müttefikimiz Almanya tarafından Osmanlı ordusuna takviye olarak verilen Alman Ağır Mitralyöz Tabur Komutanına tercüman olarak görevlendirildi ve Güney cephesine gönderildi. Tabur, çölde pusuya düşürüldü. Bütün askerler öldürüldü. 2 gün sonra silahları toplamak ve ölüleri gömmek için gelen askerlerin içinde bulunan Kızılhaç mensubu hastabakıcı, bir askerin ağır yaralı olduğunu fark etti. Yaralı asker, Kahiredeki hastaneye sevk edildi. Kalbinin çevresindeki şarapnel parçaları hariç yüzündeki parçalar temizlendi. Ancak gözlerindeki tahribat giderilemedi. İstanbuldaki akrabalarına yaşadığı bilgisi 2 yıl sonra ulaştı. 1. derece er malul gazi olarak ömür boyu maaşa bağlandı. Musevi Kasavi 83 yaşında vefat edene kadar yakasındaki malul gazi rozetiyle iftihar etti. Rozetiyle gururlandı Artin, 1914te asker oldu, Çanakkale ve İstiklal Harbine katıldı. Cephede, yanında daima bir Kuranıkerim taşıdı. Gayrimüslim olduğu halde askerlerle zaman zaman namaz kıldı. Artini önce cephe gerisine verdiler. Komutanının huzuruna çıkıp, "Ben asker değil miyim?" diye sordu. "Evet" yanıtını alınca "O halde ben de cepheye gitmek, düşmanla çarpışmak, gerekirse kanımı akıtmak istiyorum" dedi. Komutan Peki dedi. Atatürkün elinden madalya ve takdirname alan Artin, Bilecike izne geldiğinde evde anne ve babasını bulamaz. Üstelik evde bir yabancı oturmaktadır. Artin tekrar cepheye döner. 1919da terhis olarak İstanbula gelir. Bilecikte kaybettiği ailesini bir süre sonra Konyada bulur. Devlet gazi maaşı bağlamak ister. Artin, "Ne maaşı ben vatanım için gittim. Hiç tenezzül edilir mi?" der ve kabul etmez. Evlenir ve 2 çocuğu olur. Kapalıçarşıda açtığı dükkân, Artinin 1979da vefat etmesiyle oğlu Agop ve kızı Armineye kalır. Ne maaşı! Oraya vatanım için gittim 1960 ihtilalinden hemen sonra Kurtuluşta bir cenaze töreni. Cenaze bir Rum ere aittir. Resmi tören yapılıyor (şehitlere uygulanan devlet töreni). Türk bayrağına sarılı cenaze, bando eşliğinde ilerliyor. Onu askerler, protokol, ailesi ve halk takip ediyor. Rum mezarlığında toprağa veriliyor. Protokolde İstanbul Valisi General Refik Tulga da vardır. O günlerde CHP ekalliyet (azınlık) işleri tedbir komisyonu sekreteri, 500. yıl vakfı başkanı Harry Ojalvo da protokolde hazır bulunur. Rum ere Kurtuluşta devlet töreni Rum erin hikâyesi 2 şekilde rivayet ediliyor: 1. Erzurum orduevinde bir yangın çıkar. Yangından 3 askeri kurtaran Rum er, 4. de kurtarmak için alevlerin arasına daldığında çıkamaz ve ölür. Cenazesi İstanbula nakledilir. 2. Cemal Gürsele suikast girişiminde bulunulur. Rum er de Gürseli bu olayda kurtarır, fakat o esnada aldığı yara ile ölür... 2 ayrı senaryo İzmir Musevilerinden yazar Avram Venturadan dinledim Musevi Hayim Alkulumbrenin hikâyesini. Çevresinde Hayati olarak bilinirmiş. İzmirli olmasına karşın İstanbulda yaşamayı tercih etmiş.Ventura "Başından ayağına 19 mermi yarası vardı. O mermi çekirdeklerinin bir kısmı neredeyse 40 yıldır çıkartılamamıştı" diyor. Ventura anlatıyor: Savaşta aldığı yaralar yüzünden tanınamaz haldeydi "Korede çarpışıp kurtulan birkaç kişiden biri. Öldü diye savaş alanında bırakırlar. Amerikalılar ölüleri toplarken onun yaşadığını fark eder. Kaç ameliyat geçirdiğini, kaç ay şuursuzca yattığını bilmiyordur. Tek bildiği 2 yıl hastanede yattığıdır. Uçakla İzmire gönderilir. Koreye giderken geride 2 yıl önce evlendiği eşini ve karnındaki bebeğini bırakmıştır. İzmire indiğinde heyecanla evinin yolunu tutar. Kapı açıktır, içeride mevlit okunuyordur. Usulca bir kenara oturur. Aldığı yaralar ve geçirdiği ameliyatlar onu öylesine değiştirmiştir ki babası dahil kimse onu tanımaz. Bir süre sonra adı geçince, kendi mevlidinin okunduğunu anlar. 2 yıl önce öldüğü haberi gelir. Çocuğu da doğar. Acısını unutturmak için eşini bir başkasıyla evlendirirler. Hayati, ölmediğini kanıtlamak için büyük çaba harcar. Eşi ve çocuğu karşısındadır, fakat yapacak bir şey yoktur. Hahambaşının da sözleriyle onların hayatlarına bir daha girmez." Ailesine artık yabancıdır mgundem@milliyet.com.tr BİTTİ