Gündem Bir dinledim bin ah işittim

Bir dinledim bin ah işittim

30.08.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bir dinledim bin ah işittim

Bir dinledim bin ah işittim





Bir dinledim bin ah işittim
Geçen seçim Eskişehirli "Halkçı Ecevit"e oy vermiş Ecevit’in listeye ismini yazdığı 6 kişi milletvekili seçilmiş. Ama Ecevit listesinden milletvekili olan o 6 kişi Eskişehir’e uğramamış. Eskişehir ile ilgilenmemiş. "Hocam" diyorlar, "Hadi Ecevit’in seçtikleri boş çıktı... Ya o "Halkçı Ecevit"?
Zeynel Bayram diyor ki: "Ecevit’e Halkçı diye oy verdik. O ‘Holdingci’ oldu. Hırsıza, uğursuza göz yumdu. Çoban sürüye sahip çıkamaz ise sürü telef olur. Ecevit, kendi milletvekillerine, bakanlarına sahip çıkamadı..."

DSP’nin oyları CHP’ye kayar
Bu tabloda Ecevit’in oylarının CHP’ye kayacağı söyleniyor. Eskişehirlilerin tahminlerine göre, CHP 3, AKP 2 milletvekili çıkarır. Kalan bir milletvekilliğini de ya MHP ya DYP alır. Bazıları da CHP’den kalacak 3 milletvekilliğinin AKP, MHP, DYP arasında paylaşılacağını tahmin ediyor.
Mahir Özaydınlı AKP’yi büyük gazetelerin pompaladığına - şişirdiğine inanıyor. "Seçim için AKP’nin bol keseden sarf ettiği paranın kaynağını merak etmeyen medya, AKP iktidara geldi geliyor havasını yayıyor" diyor.

Seçim değil oyun
Nazmi Kurtyılmaz, "Önseçimsiz seçim ile halkın temsilcileri değil, parti başkanlarının askerleri seçilecek. Bu bir seçim değil oyun" diyor.
Mustafa Özkan da aynı görüşte. "Bu parlamento halkın temsilcilerinden değil, parti başkanlarının listelere isimlerini sıraladığı ve de kendilerine kayıtsız şartsız itaat edeceğine inandıkları insanlardan oluşacak. Böyle bir seçim ile oluşacak Meclis halkı temsil edemez. Böyle bir Meclis ile ülkeyi halkın yönettiği söylenemez" diyor.

Umudumuz gençler ‘işsiz’
Eskişehir’de genç nüfus çoğunlukta. Salih Demir, "Umudumuz gençler" diyor. Ama "umudumuz" gençler işsiz. Rıdvan Damar, "Torpilsiz işe girmek imkânsız" diyor. Aysun Göver, işletme mezunu, Esin Oytan sosyoloji mezunu. İkisi de iki yıldır iş arıyor. Torpilli olanlar Hava İkmal’de (uçak fabrikasında), DDY’de (lokomotif fabrikasında), şansı olanlar Arçelik’te (buzdolabı fabrikasında), Otosan’da (motor ve ticari araç fabrikasında) iş bulma peşinde.
Organize Sanayi Bölgesi’nde 200’e yakın üretim tesisi faal durumda. Bunların 36’sı makine imalat, 37’si metal eşya imalat, 35’i kimya plastik, 25’i orman ürünleri, 18’i gıda, 18’i tekstil ve giyim tesisi. Kriz nedeniyle bu tesislerden çok sayıda işçi çıkarılmış.

Zor ayakta duruyoruz
Zeliha Açık, eşini kaybetmiş, iki çocuğunu okutuyor. "Her şeyin fiyatı, her gün artıyor. Ondan kes, bundan kes... Zar zor ayakta duruyoruz. Halimizi, hatırımızı soran yok. Eskiden seçim dönemi politikacılar halk arasında dolanır, yalandan da olsa hal hatır sorardı. Şimdi halkın yüzüne bakacak durumda olmadıklarından onlar da görünmez oldu" diyerek yakınıyor.
Kısacası, "Bir dinle bin ah işit Eskişehir’den!"

Gençler patır patır planlarını döküyorlar ortaya. Çok net kafaları. Sonra bir kadın geliyor ve... Hayat planlanabilir bir şey mi acaba? Ya da planları bu kadar takar mı?


Özgür, Pınar ve Aysun... Üçü birlikte oturdular masaya, bambaşka meselelerden bahsetmek üzere. Özgür konservatuvar tiyatro bölümüne nasıl gireceğini düşünüyor fena halde; Aysun işletme mezunu olup üç yıldır işsiz kaldığı bu hayatta nasıl tutunacağını; Pınar üçüncü kez gireceği üniversite sınavında bu sefer Bilgisayar’ı tutturup tutturamayacağını... Hepsinin net planları var kafalarında; gerçekleşmesi konusunda umutları parçalı bulutlu olsa da... Üniversitenin hayatı değiştirdiğinden bahsediyorlar Eskişehir’de, ama...
"Aslında Adalar semtine takılıp kalıyor gençler" diyor Pınar ve soruyor:
"Genç olmak cafe’lere gidip oturmak demek midir yalnızca? Başka yapacak bir şey yok ki!"

‘Tıpkı Laila gibi’
Hayal Kahvesi’nin Eskişehir şubesinden, Buda Bar’dan bahsediyorlar:
"Tıpkı İstanbul’un taklidi gibi yani" diyor Özgür, "Laila filan gibi"...
Aslında her Anadolu şehri, gücü yettiğince televizyon aracılığıyla İstanbul’dan pompalanan kültürün bir taklidini yaratmaya çalışıyor; elbette "kendi çapında"! Yani gençlik de, üniversite de kolay kolay başka bir damar açamıyor buralarda... Genç insanlar, bütünleşemedikleri şehir halkının kenarında bir semtte, bir "cafe hayatı" içinde duruyor sanki.
Hızlı hızlı konuşmaları, neler yapacaklarını patır patır ortalara dökmeleri... Hayat bu kadar planlanabilen bir şey mi? Ya da yapılan planları bu kadar takar mı? Takmıyor işte. Çünkü Nurcan Hanım gelip oturuyor masaya ve 10 yaşındaki kızı Burcu. Burcu, otistik.

Çocuğu uyut öyle gel
"Niye bu kadar ayrımcılık var bu ülkede? Burcu’yla birlikte sokağa çıkamıyorum ben. ‘Niye bu çocuğu dışarı çıkardın?’ diyorlar. Misafirlikte bile ‘Çocuğu uyut öyle gel’ diyorlar. Ne yapalım, ölelim mi yani?"
Burcu’nun gözleri şahane ve kalabalığa karşı alkış yapıyor elleriyle. İnsan protesto alkışlarını hatırlıyor ona bakınca.
"Otistik anneleri grubumuz var. Çocuk otistik diye karılarını terk eden kocalar var. Anneler çekiyor bunun acısını, babalar dışarıda nasılsa..."
Burcu’dan utanmamaya çalışıyor annesi. Kısık sesle söylüyor:
"İnsan, olmaması lazım tabii ama, kocasına karşı bile eksik hissediyor kendini. Çocuk böyle diye yani."
Hayat planlanabilen bir şey mi? Eskişehir’de, öyle tuhaf bir tesadüfle anlaşılıyor ki...
Burcu, elini havaya kaldırınca gayri ihtiyari irkiliyorum. "Bir şey yapmaz" diyor annesi. Müthiş utanıyorum.



Eskişehir dendiğinde aklıma ilk gelen kenti ikiye bölen Sakarya’nın bir kolu olan Porsuk Çayı, 70’li yılların "Es es es ki ki ki eski eski es" sloganıyla unutulmaz ve ligde fırtınalar gibi esen Eskişehirspor’u, sabahları sert ayazı ve yine 70’lerin en güçlü jetlerinden olan Fantom’ların o kulakları sağır eden gürültüsü... Nedense bir de Alpullu Şeker Fabrikası...

Çok şey değişmiş
Şimdi Eskişehirspor birinci ligde yok, Porsuk Çayı - eskiden kanalizasyon ve atık sularına dere ve çay denmezdi - alabildiğine kirli, Fantom’ların yerini ise F - 16’lar almış.
Adının başında eski var ama yeni bir şehir Eskişehir. Kente bu yeni görünümünü kazandıran da hiç kuşkusuz buradaki başta Anadolu ve Osmangazi üniversiteleri...
Tabii bütün kentler gibi o da sorunlarla dolu... Ulaşım, sağlık, ısınma gibi temel sorunlarının yanında üniversiteli gençler için kira sorunu var. Öğrenciler kiraların pahalılığından şikâyetçi, "Biz olmasak kentin ekonomisi çöker, o nedenle bize evler daha uygun kiraya verilsin" diyorlar.
DSP’li Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen yaptığı çalışmalarla takdir ediliyor. Porsuk Çayı’nın temizlenmesi konusunda gösterdiği çabalar da beğeniliyor.

Seçimler, seçimler
Kent meydanında park eden Milliyet TIR’ının önünde vatandaşlarla sohbet ediyoruz. Sorunlarını ve tabii önümüzdeki seçimler için görüşlerini aktarıyorlar.
Emekli asker Ergun Bayırlı, daha önce DSP’nin kazandığını ancak bu kez iktidar partilerinin Eskişehir’e uğrayamayacağını düşünüyor. Yeni Türkiye Partisi’ne sıcak baktığını, ancak Kemal Derviş’in kendilerini şaşırttığını söylüyor, "Derviş’e bu yüzden kırgınım" diyor. AKP’ye ise hiç gönlü yok.
Bir başka emekli memur Osman Postacı, Rahşan Hanım yüzünden Ecevit’e sempatisinin olmadığını belirtiyor. Ve seçimlerde oy vermek için sonuna kadar bekleyeceğini anlatıyor. YTP konusunda baraj endişesi var Postacı’nın, "Oyların AKP’ye gitmesini istemiyorum" diye ekliyor.



Bozüyük’ten Eskişehir’e yaklaşırken gördüğümüz çimenler arasındaki lüks evlerdi ilk dikkatimizi çeken. Atışkan Otel’de ilk nefesi aldığımızda az trafikli, bol kornalı bir gürültü karşıladı bizi. Buranın şoförleri direksiyondan çok korna kullanmayı tercih ediyor, çok güzel anlaşıyorlardı.

Siyasi temizlik
Milliyet TIR’ı Oduncu Meydanı’nda yine ilgi odağıydı.
Seçim heyecanı Eskişehir’i sarmış durumda. Herkes intikam saatini bekler gibi. Doğrusu iyi bir "siyasi temizlik" yapacaklar. Eskişehir milletvekillerinin hiç birinden memnun değiller. Mail Büyükerman için insanların gülmesine yol açan bir sanat kolunun elemanı bahsi geçiyor. Sadri Yıldırım muhalefette olduğu için durumu kurtarıyor. Mahmut Erdir ile Necati Albay’ı ise tanıyan yok. Bağımsız aday Eşref Çakal’ın "5.5 milyarlık maaşımı vilayette sosyal hizmetlere bağışlayacağım. Diğer adaylar da öyle yapsın" çağrısı rağbet görmüş durumda. Burada milletvekili olmak isteyenin çok düşünmesinin yanı sıra halkı da oy almak için razı etmesi gerekecek. Çünkü dürüstlüğü ön plana almışlar. Bu kez partilere değil isimlere oy vermekte kararlılar. Partiden çok aday peşinden gidecek gibiler.
Siyaset ile ekonomi bir araya gelince de ilginç saptamalar çıkıyor. Ev kiraları 150 - 200 milyon lira civarında. Hayat büyük şehirlerin pahalılık tuzağına tam düşmemiş... 500 milyon maaşı ve evi olan herkesin rahat geçineceği belirtiliyor. Ama şikayetçi olanlar da çok. Samet Uzun geçen kışı 800 milyon lira yakıt parası vererek geçirdiğini söyleyip, "Burnumuzun dibinde Tunçbilek madenleri var. Kömürün tonu 80 milyon lira. Ama bize 200 - 250 milyonluk Sibirya kömürü kullandırtıyorlar. İthali pahalılıktan yakamıyoruz, yerli yaksak hava kirleniyor" diye ekledi.
Ali Ekber Kapıkıran üniversitede memur. Atatürk fotoğrafları biriktiriyor ve sergi açıyor. Aileden CHP’li. Bu yüzden oyları böleceği gerekçesi ile YTP’ye öfkeli. Alevi olduğunu belirterek, "Bütün sergileri Sünni işadamlarının davetleri ile açtım. Hacı Bektaş Kültür Dernekleri’nden tek çağrı almadım. İzzettin Doğan şatosundan çıkmıyor. Aleviler oyunu kendi inandıklarına verirler, onunkilere değil" diye iddia ediyor.

Bu inat niye?
Son seçimlerde DSP Eskişehir’de birinci parti oldu. Ama bu kez çok büyük tepki var. Zeynel Bayram emekli PTT müdürü. Ecevit’in inatçı tavrının sola zarar verdiğini söyleyip, ekliyor: "DSP’ye oy verdiğime yüz kere pişman oldum. Ecevit ‘hırsız’ değildir diye düşünmüştük. Ama mecali kalmadığı halde bu inat niye? Asker irticaya prim tanımayacağını açıkladı. Bu yüzden kimin dürüst olduğuna karar verip, oylarımızı bir yerde toplamalıyız."
Süreyya Özkefe 1961 - 71 yılları arasında Beşiktaş’ın yıldızlarından. Eskişehir’e gelmiş, kalmış. Eskişehirspor’un iddialı bir takım kurduğunu, ancak kriz işadamlarını vurunca, takımın da etkilediğini söylüyor. Özkefe, Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in Celal Doğan ve Sefa Sirmen gibi takıma sahip çıkması gerektiğini savunarak, "Eğer futbol takımının ödemeleri zamanında yapılırsa, yine eski günlerimize dönebiliriz" diyor.