Gündem Fatih’in ölümünde bitmeyen tartışma

Fatih’in ölümünde bitmeyen tartışma

03.05.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:

Bir sefer sırasında 3 Mayıs 1481’de yaşamını yitiren Osmanlı hükümdarı Fatih Sultan Mehmet’in ölümüne hep kuşkuyla bakıldı... Fatih’in zehirlendiğine yönelik iddia 1964 yılında Abdi İpekçi’nin İstanbul Radyosu’nda düzenlediği açık oturumda tartışıldı...

Fatih’in ölümünde bitmeyen tartışma

Fatih’in ölümünde bitmeyen tartışma


Haberin Devamı

Fatih Sultan Mehmet’in, 27 Nisan 1481’de hedefini açıklamadığı bir sefere çıkmasından sonra rahatsızlanarak, 3 Mayıs 1481’de ölmesinden bugüne “Fatih’in zehirlendiği” iddiaları tartışmaları hep sürdü. Bu tartışmalardan en önemlisi 1964 yılında yaşanır. Topkapı Müzesi Müdür Muavinliği’nden emekli olan ressam Elif Naci, araştırmaları sırasında; ölüm nedenleri konusunda tartışma bulunan Fatih Sultan Mehmet ve Genç Osman’ın mezarlarının açılarak, inceleme yapılmasını ister. Elif Naci’nin bu amaçla başvurduğu Milli Eğitim Bakanlığı, dilekçeyi Topkapı Müzesi Müdürlüğü’ne havale eder ve “Bir sakınca bulunup bulunmadığı”nı sorar. Müze Müdürlüğü’nün “sakınca bulunmadığı” yolundaki cevabı üzerine İstanbul Valisi Niyazi Akı da girişimi desteklediğini açıklar. Ancak Bakanlığın onayını almak istediği Anıtlar Yüksek Kurulu, “İncelemelerin mezarların açılmasına zaruret işaret etmediği”ne karar verir.

Haberin Devamı

Radyoda açık oturum

Basında geniş yankı uyandıran konuyla ilgili, gazeteci Abdi İpekçi yönetiminde, İstanbul Radyosu’nda, tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun ve Prof. Şahabettin Tekirdağ’ın da katıldığı bir açık oturum düzenlenir; Elif Naci konferans verir. Koçu, açık oturumda Fatih’in zehirlendiğini ve mumyalı olduğu görüşünü savunur.

Bu gelişmeler üzerine Tarih Dünyası dergisi, 1 Ocak 1965 tarihli sayısında, Elif Naci’nin bu konudaki değerlendirmesine yer ayırır. Elif Naci, dergideki yazısında, İstanbul’u alarak Doğu Roma İmparatorluğu’nu ortadan kaldıran Fatih’in, fetihlerine devam etmek istediğini anlatıyor. Elif Naci’nin yazısına göre Fatih, “muazzam bir ordunun başında” nereye yapılacağını açıklamadığı bir sefere çıkmak üzere Üsküdar’a geçer. Fatih, Gebze’de Sultan Çayırı (Hünkar Çayırı-Tekfur Çayırı) denilen yere gelindiğinde hastalanır. Fatih’i özel doktoru Yakup Paşa (Maestro Jacobo) muayene eder, ilaçlar verir. “Veziriazam Karamani Mehmed Paşa” da başhekim Acem Lari’yi gönderir. Lari, “Yakup usta”nın verdiği ilaçları beğenmez, başka ilaçlar verir; ancak bunlar da Fatih’e iyi gelmez, durumu daha da kötüleşir. Fatih de işin farkına varır; “Bana kıydılar” der.

Haberin Devamı

Elif Naci, Karamani Mehmed Paşa ile Lari’nin elbirliği yaptıklarını ve Yakup Paşa’yı da korkutarak, “bir cinayet işlediklerinin anlaşıldığı”nı, ancak Fatih’i zehirleyenin hangisi olduğunun kesin olarak bilinmediği görüşünü savunuyor.

Mezarın açılması talebi

Elif Naci, 3 Mayıs’ta ölen Fatih’in cenazesinin 22’sinde toprağa verildiğine işaret ederek, bunun mumyalanmış olabileceği iddiasını kuvvetlendirdiğini yazıyor. Aşıkpaşazade gibi dönemin tarihçilerinden Fatih’in zehirlendiğine ilişkin örnekler aktaran; “hastalıktan öldü” görüşlerine de yer veren Elif Naci, bütün iddiaların “Fatih’in zehirlenerek bir cinayete kurban gittiğini anlatmaya” yetmediğine işaret ediyor. Tarihi şüpheleri ortadan kaldırmak amacıyla “Fatih ile II. Osman’ın kabirlerinde yetkili bir ilmi heyet tarafından inceleme yapılması”nı istediğinde “kıyametler koptuğu”nu anlatan Elif Naci, bu konuda “ilmi bir zaruret yoktur”, “ilmi bir zaruret olsa da sultan mezarları açılamaz, saygısızlıktır” görüşlerinin ortaya atıldığını aktarıyor.            

Haberin Devamı

Elif Naci, bu görüşlere karşı, 13-14 Ağustos 1964 tarihli Cumhuriyet gazetelerinde olumlu görüş bildiren “Beyoğlu Müftüsü İbrahim Yayla, Sabahattin Eyuboğlu, Burhan Toprak, Ahmet Kutsi Tecer, İlhan Selçuk ve Müze Müdürü Hayrullah Örs”ün söylediklerine de yer veriyor. Ancak Elif Naci’nin çabaları, başvurduğu Milli Eğitim Bakanlığı Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün konuyu incelettiği “Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu”nun “ret” kararı vermesi nedeniyle bir sonuca ulaşmıyor.

Fatih’in ölümünde bitmeyen tartışma

Babinger: Zehirlendi

Osmanlı tarihi konusunda çalışmalarıyla ünlü Alman tarihçi Franz Babinger, “Fatih Sultan Mehmed ve Zamanı” adlı eserinde, şunları kaydediyor: “İlkbahar yaklaştığında ise Sultan son seferini başlatacak kadar iyileşmişti. Tuğlu sancakları İstanbul’un karşısındaki Anadolu kıyılarına dikildi. Herkesin bildiği gibi, bu Asya’ya yürüneceğinin işaretiydi. Ama bu yeni seferin hedefini hiç kimse, Sultan’a en yakın olan kişiler bile bilmiyordu. Görünüşe bakılırsa güneye, Memluk sultanının topraklarına gidilecekti. Ayrıca özellikle Batı’da, Mehmed’in Rodos’taki St. Jean şövalyelerine bizzat saldıracağından korkuluyordu. Üsküdar’a geçmesiyle sefer başladı. Gebze civarındaki Hünkar Çayırı’nda konaklandı. Burası Hannibal’ın mezarına yakındı. Sultan burada 1 Mayıs’ta şiddetli karın ağrıları çekmeye başlayınca hekimler çağrıldı. Eski hastalıklarının, yani damla ile romatizmanın yanı sıra yeni hastalıklar da başgöstermişti. Sultan’ı ilk tedavi etmeye çalışan hekim, Laristanlı Acem Hamideddin el-Lari oldu. Fatih’in hayatının son günlerinde oynadığı rol, ondan şüphelenilmesine yol açtı. Sultan’ın hasta yatağına eski dostu Maestro Lacopo çağrıldı. Ancak Lacopo elinden bir şey gelmeyeceğini, çünkü daha önceki hekimin yanlış bir ilaç kullanmış olduğunu ve bu ilacın etkilerini gidermenin artık mümkün olmadığını söyledi. … Can çekişen Sultan’a verilen ilaç, bağırsaklarını tıkamıştı anlaşılan. Fatih Sultan Mehmed,  3 Mayıs 1481 Perşembe günü, ikindi namazı vaktinde, öğleden sonra dört civarında 49 yaşında öldü. Osmanlı tarihçilerinin belirttiği gibi, Mars’ın etkili olduğu bir saatti bu. Mehmed’in ölüm nedeninden emin değiliz. Çok sayıda düşmanının oluşu ve ölümüne ilişkin bazı ayrıntılar, muhtemelen zehirlendiğini gösteriyor. ... Başkentinden ayrıldığında sağlığı yerinde olmalıydı. Zaten görgü tanıkları da o ölümcül bağırsak sancılarının ertesi salı günü ansızın başladığını söylemiştir. Bütün bunlar, Mehmed’in yola çıktıktan hemen sonra zehirlendiği ve hiçbir ilacın hayatını kurtarmaya yetmediği iddiasını desteklemektedir.”

Haberin Devamı

‘Zehirlendi’ iddiasında iki şüpheli

Tarihçi Erhan Afyoncu ise Popüler Tarih dergisinin Haziran 2000 tarihli sayısında, “Fatih’in ölümü”nün gerek akademik, gerekse popüler düzeydeki tarihçiler arasında bir tartışma konusu olduğuna işaret ediyor. Fatih’in ölümü konusunda genel kanaatin nikris (damla=goutte) hastalığı olduğunu kaydeden Afyoncu, ancak Alman tarihçi Franz Babinger’in, “Aşıkpaşazade Tarihi”ne ve Venedik arşivinde bulduğu bir belgeye dayanarak Fatih’in zehirlendiği kanaatine vardığını anlatıyor. Fatih’i kimin zehirlettiği konusunda iki görüş bulunduğuna işaret eden Afyoncu, şöyle devam ediyor: “Birincisi, Amasya Valisi Şehzade Bayezid’in, Sadrazam Karamani Mehmed Paşa’nın, kardeşi Cem Sultan lehindeki teşebbüsleri yüzünden başhekim Acem Lari’yi kullanarak babasını zehirlettiği şeklindedir. İkincisi ise otuz yıl Fatih’in yanında çalışıp onun itimadını kazanan ve vezir rütbesiyle önemli görevlerde bulunmuş Yahudi mühtedisi (başka dinde iken İslam’ı seçen) eski hekimbaşı Yakup Paşa’nın (Maestro Lacopo), Fatih’e karşı ondan fazla başarısız suikastta bulunan Venedikliler tarafından satın alınarak zehirlenme hadisesini gerçekleştirdiği şeklindedir.”

Fatih’in ölümünde bitmeyen tartışma

‘Ağrı kesici şurup verildi’

Erhan Afyoncu, dönemin Türk kaynakları incelendiğinde “Aşıkpaşazade Tarihi”ndeki Fatih’e şüpheli ilaç verilmiş olabileceğine dair bir imalı şiir dışında zehirlenme konusunda hiçbir bilgi bulunmadığını anlatıyor. Afyoncu, şiirde bir ima sezmek mümkünse de bunun Padişah’ın çektiği çileye ait şikâyet olmasının akla daha yatkın göründüğünü savunuyor.

Zeynep Dramalı da Hürriyet Tarih dergisinin 4 Aralık 2002 tarihli sayısında yer alan yazısında, doktorların, “çaresiz kalınca hastalarını tedavide kullandıkları Şarabı fariğ denilen ağrı kesici bir şurubu içirerek padişahın sancısını azaltma yoluna gittiklerini kaydediyor. Şurubun etki etmediğini ve Fatih’in kısa bir komadan sonra öldüğünü anlatan Dramalı, zehirlenmeyle ilgili Erhan Afyoncu’nun da sözünü ettiği iki iddiayı sıralıyor. Bunlara karşın, 2003’ün “Büyük Saatli Maarif Takvimi”nin “3 Mayıs” yaprağında, Fatih Sultan Mehmed’in, Yakup Paşa tarafından zehirlenerek öldürüldüğü yazılıyor.

Atatürk’ün Fenerbahçe ziyareti

Fatih’in ölümünde bitmeyen tartışma

Tarih 3 Mayıs 1918, öğleden sonra Moda’dan Kuşdili’ne giden yolda, parlak ilkbahar güneşi altında iki kişi yürümektedir. Bunlardan biri sivil kıyafetiyle Anafartalar Kahramanı Mirliva (Tuğgeneral) Mustafa Kemal Paşa’dır; yanında da kulübün umumi reisi (genel başkanı) olan Sabri Toprak vardır. Atatürk, Yıldırım Orduları Grubu Komutanı olarak Filistin Cephesi’ne giderken birkaç günlüğüne İstanbul’a uğramıştır. Kulübü ziyarete geleceklerini Sabri Bey önceden bildirdiği için Fenerbahçeliler onu beklemektedir. Önce yorgunluk kahvesi içilir. Ardından Dr. Hamit Hüsnü ve Elkatipzade Mustafa beyler ile lokalin ikinci katında kupaların olduğu bölüm gezilir. Daha sonra Elkatipzade Mustafa Bey, kendisine kulüp hatıra defterini uzatır. Mustafa Kemal Paşa, deftere şunları yazar: “Fenerbahçe Kulübü’nün her tarafa mazhari takdir olmuş bulunan asari mesaisini işitmiş ve bu kulübü ziyaret ve erbabı himmeti tebrik etmeyi vazife edinmiştim. Bu vazifenin ifası ancak bugün müyesser olabilmiştir. Takdirat ve tebrikatımı buraya kayd ile mübahiyim.” (3.5.1918 - Ordu Kumandanı - Mustafa Kemal.)

İkram edilen limonatayı içen Mustafa Kemal, iki saat kadar kaldığı kulüpten ayrılır. (Fenerbahçe dergisi Mart 2003)