Gündem Gökkuşağı Savaşçısı ‘Güneşe yelken açtı’

Gökkuşağı Savaşçısı ‘Güneşe yelken açtı’

13.09.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

Efsane gemi ‘Rainbow Warrior’ (Gökkuşağı Savaşçısı) Türkiye’de. Greenpeace’in ‘Güneşe Yelken Aç’ kampanyasına dikkat çekmek için Lübnan’dan gelen gemiyle Bodrum’dan Seferihisar’a kadar 16 kişilik mürettebatla dolu dolu bir gün yaşadık

Gökkuşağı Savaşçısı ‘Güneşe yelken açtı’

Greenpeace’in efsane gemisi Rainbow Warrior’un Bodrum’dan Seferihisar’a uzanan yelkenli seyrine katıldık. 14 farklı milletten oluşan 16 kişilik mürettebatla aynı kamarada uyuyup aynı yemekleri yedik. Bir Greenpeace gemi insanının hayatı nasıl geçer, günlük rutinlerinde ne vardır, gemide işler nasıl yürür, hepsini yaşayarak öğrendik.

Haberin Devamı

Efsane odur ki; bir gün insanoğlunun hırsı ve açgözlülüğü tam dünyayı yok etmek üzereyken, dört bir yandan insanlar gökkuşağından yeryüzüne inecek ve onu kurtaracak. İşte bu insanlar, Gökkuşağı Savaşçısı (Rainbow Warrior) olarak anılacak. Adını Kızılderili Cree kabilesinin bu kehanetinden alan Greenpeace’in üç gemisinden biri olan Rainbow Warrior, tüm dünya denizlerinde çevre sorunlarına dikkat çekmek için dolaşıyor. Yaklaşık bir haftadır da Türkiye sularında. Şu anda İzmir’de bulunan gemi, Greenpeace’in güneş enerjisiyle yaşamak mümkün temalı “Güneşe Yelken Aç” kampanyasına dikkat çekmek için Lübnan’dan geldi.

Rota İstanbul

Gemi uğradığı limanlarda çok sayıda ziyaretçiye de kapılarını açıyor. Bu kapsamda gemi, bugün ve yarın Çeşme’de olacak. 16 Eylül’de Bozcaada’da kapılarını ziyaretçilere açacak Rainbow Warrior, 20-25 Eylül tarihlerinde de İstanbul’da demirleyecek.

Haberin Devamı

Rüzgar gücüyle gidiyor

Gökkuşağı Savaşçısı ‘Güneşe yelken açtı’

Demirlediği her limanda binlerce kişinin akınına uğrayan efsane gemi, bin 255 metrekarelik yelken alanı sayesinde, çok uzun mesafeleri sadece rüzgar gücü kullanarak gidebiliyor, kendi suyunu denizden kendi sağlıyor, içeride üretilen kirli suyu da biyolojik arıtmadan geçirerek karbon salınımını neredeyse sıfırda tutuyor.

Geminin kaptanı, 1985’te bombalanan ve bir mürettebatını kaybeden ilk Gökkuşağı Savaşçısı’nın da kaptanı olan Peter Willcox. 14 farklı milletten oluşan 16 kişilik mürettebat ise adeta Birleşmiş Milletler. Bodrum’dan İzmir Seferihisar’a süren yolculuğunda gemi mürettebatına biz de dahil olduk. Bir Greenpeace mürettebatının hayatı nasıl geçer, günlük rutinlerinde ne vardır, işler nasıl yürür hepsini yaşayarak öğrendik. Kısacası bir günlüğüne de olsa Gökkuşağı Savaşçısı’nda gemi hayatını deneyimledik.

Çalar saate ihtiyaç yok

Gemide gün oldukça erken başlıyor. 07.00’de uyanan ekip, 08.00’e kadar kahvaltısını ederek güne hazır oluyor. Uyanmak için herhangi bir çalar saate ise gerek yok. Mutlaka birisi kapınıza vurarak sizi uyandırıyor. Kamaralar geminin alt kısmında. Kadın ve erkek mürettebat ayrı kalıyor. Her bir kamarada tuvalet hariç ne ihtiyacınız varsa mevcut. İki yataklı bir ranza, iki elbise dolabı, masa, bir koltuk, lavabo, ayna ve bir de duş. Tuvaletler ortak kullanım.

Haberin Devamı

6 yıldır Greenpeace’te

Ranzalar oldukça rahat ancak üst katında kalmak özellikle seyirdeyken biraz zor. Yelkenle giden gemi rüzgarın yönüne göre sağa ya da sola yattığı için inip çıkmak özellikle gece uykunuzun arasında oldukça zor oluyor. Tavan oldukça basık çünkü. Ben kamaramı geminin Hintli aşçısı Willy ile paylaştım. Kamaraya girer girmez Willy, gülümseyerek elime havlularımı tutuşturdu. Kısa süreliğine konuk olacağım için ranzanın üst katı benim oldu.

Günlük işleyişteki disiplin gemide edindiğiniz ilk izlenim. Kahvaltı genellikle kızarmış ekmek üzerine sürülen tereyağı, reçel ve bir parça peynirden ibaret oluyor. Kahvaltısı biten herkes, tabağını mutfağa götürüp sıcak su bulunan leğende üstün körü temizleyerek bulaşık sepetine koyuyor. Sepette biriken bulaşık daha sonra buhar gücüyle çalışan özel bir bulaşık makinesine konuluyor. Bunun yapılmasındaki amaç ise su israfını minimuma indirmek. Gemide yemek aynı kamarayı da paylaştığım Hintli Willy Rodrigues’in maharetli ellerinden çıkıyor. Rodrigues, 6 yıldır Greenpeace’te. Yamağı ise gemideki 2 Türk mürettebattan biri olan Hazal Sıla Akduran.

Haberin Devamı

‘İşimi ciddiye alıyorum’

Kahvaltıdan sonra saat 08.30’u gösterdiğinde gemide hummalı bir temizlik başlıyor. Gemide herkes ne iş yapacağını gayet iyi bildiğinden her yer pırıl pırıl. Mürettebatın görevi zaten belli. Gönüllüler ise her sabah güvertede asılı olan panoya bakıp hangi iş boşsa ismini yazıp başlıyor temizliğe. Sabah yerlerin silinmesi işini üzerime alıyorum. Sildiğim alan ufak bir bölüm de olsa yaptığım işi ciddiye alıyorum. Gemide hemen her şey için kullanılan malzeme doğa dostu. Elbette temizlik için kullanılan malzeme de bitkisel. Çamaşır suyu gibi kimyevi ürünler ise gemiden içeri giremiyor.

İki Türk personel var

Rainbow Warrior’da her bir kişi üç aylık periyotlarla çalışıyor. Yani üç ay denizde, üç ay karada oluyorsunuz. Mürettebat sürekli değişiyor. Her sefere çıkıldığında aynı ekiple veya aynı gemide olmuyorsunuz. İngiliz Penny, güverteden sorumlu. Altında 5 kişi çalışıyor. Sorumluluğu koca bir güverte. Onu bir an elinde bir anahtarla somun sıkarken, hemen sonra da bir kapıyı yağlarken görebilirsiniz. Günün büyük bölümünü güvertenin sancak bölümündeki malzeme odasında elinde bir şeyleri tamir ederken geçiriyor.

Haberin Devamı

Gemideki iki Türk personelden biri de 22 yaşındaki Elvan Ozgan. Görev tanımı bildiğimiz anlamda miçoluk. O da güverteden sorumlu. Elvan’ı da sürekli bir iş yaparken görebilirsiniz. 4 yıldan bu yana Greenpeace gönüllüsü olduğunu söyleyen Ozgan, “Burada olmak tüm gönüllülerin hayali. Ben bunu gerçekleştirdim. Lübnan’dan Türkiye’ye sadece yelkenle geldik. Bu çok etkileyiciydi. 22 yaşında bir üniversite öğrencisiyim. Daha önce hiç gemide çalışmadım. Her şeyi burada öğrendim. Kasım ortasında evime döneceğim. Ailemi ve pofuduk ayımı özlüyorum ama burada olmak inanılmaz bir deneyim” diyor.

Geminin Hintli aşçısı Willy ise, daha önce pek çok gemide yemek yapmış. Ancak burada olmayı kendi deyimiyle ‘büyülü’ olarak yorumluyor. Willy, “Sabah kahvaltıdan sonra mutfağa giriyorum. Öğlen menüsü genellikle protein ağırlıklı. Akşam daha çok sebze ve makarna yapıyorum. Kaptanımız deniz ürünlerine bayılıyor. Ona ayrıca yemek yapıyorum. İşim çok zor değil. Keyif alarak yapıyorum” diyor.

Romanyalı Florin ise gemide bulunan 4 bottan sorumlu. Romence ile Türkçe arasında ne kadar çok ortak kelime olduğundan bahsediyor. En sevdiği yemek ise bize de oldukça aşina olan ve kendi ülkesinde de ismi aynı olan gözleme.

‘45 saniye içinde battı’

Geminin kaptanı ABD’li Peter Willcox, karizmatik, gerekmedikçe konuşmayan ve işinin ehli bir kaptan. Greenpeace’e 1981’de ilk Rainbow Warrior’un ABD ziyareti sırasında katıldığını söylüyor. Bundan tam 4 yıl sonra da ilk geminin Fransa tarafından batırıldığını anlatıyor. Gemideki isimlerden biri de o. Willcox, o geceyi anlatırken, “Gemide 12 kişiydik. Ben kamaramda uyuyordum o sırada. Fotoğrafçımız hayatını kaybetti. 45 saniye içinde battı gemi. Limana demirli olmasaydık tamamen suya gömülecekti” diyor.

Yılın genellikle yarısını gemide geçirdiğini söyleyen Willcox, “Greenpeace’te çalışıyor olmanın en önemli yanı, çevre sorunları için asla şiddete başvurmadan derdini anlatabilmen. Eğer birinin düşüncelerini değiştirmek istiyorsan şiddete başvurmadan yapmalısın. İki çocuğum var. Onların daha iyi bir dünyada yaşamasını istediğim için buradayım. Onların geleceğinden endişe ediyorum” diyor.

‘Herkes yüzünü güneşe dönüyor’

Geminin Türkiye’ye gelmesinin ise oldukça önemli bir nedeni var. Greenpeace yenilenebilir yegâne enerji kaynaklarından güneş enerjisi için yeni bir kampanya başlattı. Tüm Türkiye’de güneş enerjisi kullanımını yaygınlaştırmak için başlatılan kampanyayı Milliyet’e anlatan Greenpeace İklim ve Enerji Kampanya sorumlusu Duygu Kutluay şunları söyledi:

“Türkiye güneş enerjisi potansiyelinde Avrupa’da ikinci sırada. Ancak bu potansiyele rağmen güneş enerjisinden en az yararlanan ülkelerden biri. Almanya’dan 2.5 kat daha fazla potansiyeli varken Almanya bize nazaran güneşten daha fazla enerji üretiyor.

Ancak durum çok da karamsar değil. Türkiye, sahip olduğu potansiyelin farkına varıyor. 2015 sonunda 362 güneş enerjisi santrali bulunan Türkiye’de şu an bu sayı 733. Herkes yüzünü güneşe dönüyor. Artık bir ev, bir kasaba değil, bir ülke enerjisini yenilenebilirden sağlayabilir.

Örneğin Kosta Rika, geçtiğimiz yıl 117 günlük enerjisini bu şekilde sağladı” dedi. Kutluay, güneş enerjisiyle ilgili doğru bilinen yanlışlar olduğunu belirterek, “Güneş enerjisi pahalı değil. Depolama sorunu da yok. Para yabancıya gidecek endişesi de artık geçersiz. Panel bakımları da oldukça masrafsız. Devlet bu konuda ciddi teşvikler de sağlıyor. Tüketim fazlası enerjiyi alma sözü veriyor” ifadelerini kullandı.

İlk savaşçı değil

Greenpeace’in bu gemisi, ilk Rainbow Warrior değil aslında. İlki, 1985’te Yeni Zelanda açıklarında nükleer deneme yapan Fransa ajanları tarafından bombalanıp batırılmıştı. İkincisi ise 2011’de emekli oldu.