Gündem İftarın dört yıldızı

İftarın dört yıldızı

28.10.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

Ramazanla birlikte assolistler inzivaya çekilirken, birçok fasıl grubu yine iftarların aranılanları arasına girdi

İftarın dört yıldızı

İstanbul'da 5 yıldızlı bir otel. Hazırlanan ilanda sıralanan zengin mönünün sonunda bir cümle var; "Çeşmibülbül Fasıl Grubu eşliğinde" diye. Her akşam iftar vakti sahne alarak klasik Türk müziği icra ediyor okumuş dört genç kızdan oluşan fasıl grubu.Dördü de İstanbul Teknik Üniversitesi Konservatuvarı'nda (İTÜ) bu işin eğitimini almışlar. İkisi mezun olmuş, ikisi hâlâ okuyor. Didem, Esra, Nevra, Görkem... Tambur, bendir, kanun ve ut çalıyorlar. Ramazan gelince unuttuğumuz, "eski"ye dair ne varsa hepsi birden giriyor hayatımıza. Şenlenen sofralar daha bir kalabalık ve daha çok insanla paylaşılıyor, mabetler canlanıyor, vicdanlar her zamankinden daha duyarlı, insan daha cömert oluveriyor. Bir de her türlü müziğin yerini musiki alıyor ramazanlarda... Eskimeyen eski musikişinaslar yâd ediliyor, eserleri yeniden ses buluyor... Esra Okur, bendir çalıyor, aynı zamanda grubun solisti. Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde başladığı eğitimini İTÜ'de devam ettiriyor, ses eğitimi alıyor. "Klasik Türk müziğini yeni kuşaklara sevdiren bir ses olmak istiyorum, Nesrin Sipahi, Melihat Gülses gibi" diyor. Didem Ezgi Kurt, 11 yıldır tambur çalıyor. İTÜ Konservatuvarı'nda kompozisyon bölümünden mezun. İyi bir besteci olmak istiyor. Bu yolculukta Dede Efendi, Hacı Arif Bey, Selahattin İçli, Erol Sayan'ın izinde yürümek istediğini belirtiyor. Nevra Erensoy da İTÜ'de Çalgı Yüksek Bölümü'nde okuyor. Beş yaşında piyano çalmaya başlamış. On senedir de kanun çalıyor. İdealinde Göksel Baktagir gibi olmak var. Görkem Bülbül, ilkokuldan beri ut çalıyor. Kızların özgeçmişleriyle başlayan konuşma ilerliyor..."Gazinocular Kralı olarak bilinen Fahrettin Aslan öldü" diyorum, tepkilerini almak için. Birisi "Çok üzüldüm. Çok insanın elinden tutup bir yerlere getirmiş" diyor. Diğeri ise, "Uzun zamandır köşesine çekilmişti. Maksim de kapalı zaten. Bence kendi devrinde yapacağını yaptı. Bugüne getireceği bir şey kalmamıştı" diye konuşuyor. Okumuş kızlar "Eskiden bir yere gelmek 'şöhret olmak' demekti. Şöhret için de şans ve o şansı tetikleyen güzellik yetiyordu. Şimdi eğitim lazım, akıl lazım" diyor kızlar grup halinde. İftardan 10 dakika önce başlayıp 25 dakika sahne alıyorlar. On dakika aradan sonra 40 dakika, sonra bir ara daha ve 30 dakika daha sahne devam ediyor. İlk bölümde "Ben yanarım yane yane", "Sordum sarı çiçeğe" gibi ilahiler seslendiriliyor. Ardından saz eserleri geliyor bir bir... Grup istek parçalara da yer veriyor. Her isteğe cevap vermek elbette çok zor. Zorda kalınca başka bir parça çalıp unutturmaya çalışıyorlar, ısrar edilince de "Repertuvarımızda yok" diyorlar. Her akşam aynı kişi tarafından istenen "O ağacın altını" şarkısını da çalmadan sahneden inmiyorlar. Her akşam 40'a yakın eser seslendiriyorlar. İlgi nasıl diye sorduğumda, "İlk yarım saat kendimiz için çalıyoruz. Çünkü o anda ilgi masadaki yemeklere yoğunlaşıyor. Fakat sonra iş düzeliyor, istekler de gelmeye başlıyor. Ama yine de alkış yeterli gelmiyor. Bizim insanımız biraz şaşırıyor, hak edeni yeterince alkışlamıyor, etmeyeni ise göklere çıkarıyor..." diyorlar. Kızlara sık sık hediyeler de geliyor. Çiçek en çok gönderilen hediye... Ama bir firma gibi diş fırçası, tarak gönderenler de var...Bir on kişi de var ki, her akşam orada sahneye yakın masalarda yerlerini alıyorlar...Ramazan onlar için bir fırsatla gelmiş ve yıllardır arkadaş oldukları halde grup fikri akıllarına yeni düşmüş. Kızların bireysel hedefleri olduğu gibi artık grup olarak de hedefleri var. Sahnede uyumu yakalamışlar, bundan sonra grup olarak var olmak istiyorlar. Tıpkı eskimeyen eskiler gibi... Şöhret olmak Unutmadan söyleyeyim; Çeşmibülbül kızların seçtiği bir isim değil. Bu isim onlara verilmiş. Yeni bir isim arıyorlar; geçmişin izini taşıyıp da onları geleceğe sürükleyebilecek bir isim... Dilerim, sonraki ramazana kadar beklemez, yol almaya devam eder ve hayata "kalıcı" eserlerle tutunur eğitim görmüş bu dört genç kız...Dilerim hızlı bir fasıl gibi geçmezler bu hayattan... İsim arıyorlar