Gündem Kamplar rahat ama geçim derdi bitmiyor

Kamplar rahat ama geçim derdi bitmiyor

27.12.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:

Türkiye’ye sığınan Suriyeliler, yaşadıkları kamplarda barınma, ısınma, eğitim, sağlık gibi ihtiyaçları için para ödemiyorlar. Kampta kişi başına ayda 100 TL yüklenen kartlar dağıtılmış. Kimi bu kartları sermaye yapıp kampta tezgâh açıyor, kimileri de ailesini daha rahat ettirmek için kamp dışında çalışıyor

Kamplar rahat ama geçim derdi bitmiyor

Başlarken...

Haberin Devamı

Yaklaşık 4 yıl önce iç savaşla tüm hayatları tepetaklak olan Suriyelilerin eimi ailesiyle gösterişli bir evde huzur içerisinde yaşayan bir avukat, kimi mühendis olmak isteyen henüz 13 yaşında bir çocuk, kimi sevdiği erkekle aşkla bir yuva kurma hayalleri taşıyan 16 yaşında gencecik bir kızdı. Bugün o avukat fabrika fabrika iş arıyor, o çocuk bir dönercide çıraklık yapıyor, o genç kadın bir adamla kuma olarak yaşıyor...
Canlarını kurtarabilmek için hiçbir şeyleri olmadan evlerini, geçmişlerini, tüm hayatlarını arkalarında bırakarak Türkiye’ye kaçan Suriyelilerin, Türkiye’de kurdukları ‘yeni’ hayatlarına misafir olduk. Ve gördük ki zengin-fakir, okumuş-okumamış, kadın-erkek, genç-yaşlı, hepsinin derdi ortak, hayali tek. Dertleri karınlarını doyurabilmek, hayalleri vatanlarına dönebilmek...

Haberin Devamı


Ülkelerindeki iç savaştan kaçarak Türkiye’ye yerleşen Suriyelilerin ortak derdi geçim olsa da mücadeleleri birbirinden çok farklı... Çadır ve konteyner kentlerde yaşayanlar ile ‘dışarıda’ kalanların hayatları ve mücadeleleri arasında neredeyse uçurum var.
Gaziantep’in Nizip ilçesindeki çadırkentte yaşayan bir Suriyelinin “Dışarıda yaşam zor, burada en azından güvendeyiz” dediği gibi, burada yaşam ilçe merkezlerine kıyasla daha ‘rahat’. Kamplarda kalan Suriyeliler barınma, ısınma, eğitim, sağlık gibi temel ihtiyaçları için para ödemiyorlar. Çadırkentlerde paranın geçtiği iki yer var. İlki kamp içinde kurulmuş marketler, ikincisi de Suriyelilerin kamp içerisinde yaptıkları satışlar... Suriyelilerin, “Sizin bize getirdiğiniz yemekler damak tadımıza uymuyor” diyerek şikayetçi olmaları ile çadırkentlerde market alanları kurulmuş. Suriyelilere de çadırlarında kendi yemeklerini pişirebilmeleri için marketlerden alışveriş yapmalarını sağlayacak kartlar verilmiş. Kişi başına ayda 100 TL yüklenen kartlar ile Suriyeliler bu marketlerden alışveriş yaparak, kamp yönetimlerinin kendilerine dağıttıkları elektrikli ocaklarda yemeklerini pişiriyorlar. Fakat işin rengi bir süre sonra değişiyor. Nizip 1 çadırkentindeki 3 marketin işletmecilerinden İbrahim Canpolat, kartların bir süre önce dışarıda da kullanıma açıldığını ve bunun kendi işlerini baltaladığını anlatıyor:
“Daha önceden kartlarla sadece burada alışveriş yapabiliyorlardı. Çadırlar kalabalık. Bir çadırda 10 kişi kalıyorsa bu ayda 1000 TL demek... Fakat şimdi kartlar dışarıya da açıldı. O zamandan beri şeker, un gibi temel gıdalara talep azaldı. Çünkü şeker ve unu kamp dışından, toptancılardan daha ucuza alıyor, hem kendileri tüketiyor hem de üzerine kar koyarak satıyorlar. Biz burada 3 market için ayda 230 bin TL kira ödüyoruz. İş bu hale geldiğinden beri zorlanıyoruz.”

Parayı işi bulan ‘çavuş’ alıyor
Kamplarda çadırları gezip Suriyelilerle muhabbet ettikçe ‘uyanıklık’ yapanların sadece Suriyeliler olmadığını görüyoruz. Şanlıurfa’da resmi adı “Akçakale Süleyman Şah Konaklama Tesisi” olan kampta ailesiyle kalan 16 yaşındaki Abdullah’ın yaşadıkları dikkat çekici. Belindeki sorun nedeniyle babası çalışamayan Abdullah’ın omuzlarına bu yaşta para kazanma sorumluluğu yüklenmiş. Abdullah önce demircide ardından da bakkalda çalışmış. Sonra yaz aylarında kampta ‘çavuş’ adlı Suriyelilerden, Antalya’da mevsimlik işçi aradıklarını duyuyor. Onların aracılığıyla Antalya yoluna düşüyor. Ama evdeki hesap ‘tarla’ya uymuyor. ‘Çavuş’lara işi veren Türkler, günlük 100 TL yövmiyenin 40 TL’sini alıyor. Kalan 60 TL’nin yarısını çavuşlar alırken 30 TL de Abdullah’a veriliyor. Buna da razı olan Abdullah bir sonraki ay ise hiç para alamıyor ve kampa geri dönüyor. 2 sene önce geldikleri kampta yaklaşık 1 sene önce doğum yapan ve ‘tamamen Türk’ dediği kızına ‘İslam’ adını veren Abdullah’ın annesinin en büyük isteği “Çocukları için meslek edindirme kursları” açılması ve vatanına dönmek. “Suriye’yi özlediniz mi?” sorusuyla gözleri dolan annenin ağzından şiir gibi şu sözler dökülüyor: “Suriye’yi havanın esmesi, güneşin doğması, su ihtiyacı gibi özlüyoruz.”

‘Elektrik kesilmese ısınıyoruz’
Kamplarda hayat herhangi bir kasabadan farksız. Çocuklar sabahları kamptaki okullara, işi olan erkekler işe, kadınlar dikiş-el işi merkezlerine gidiyor. Düğünler oluyor, cenazeler kalkıyor. Akçakale’deki 31 bin nüfuslu Türkiye’nin en büyük çadırkentinde, çadırlar arasında beslediği güvercinlerini seyreden 86 yaşındaki Muhammed Zeyda’ya diğer tarafta ise yağmur suları girmesin diye çadır kenarına toprak yığan 13 yaşındaki Ali Muhammed’e denk geliyoruz.
Suriyeliler ısınma konusunda kıştan o kadar da şikayetçi değiller. Kamp yönetimlerinin dağıttığı elektrikli radyatörlerle ısınabildiklerini söylüyorlar. Tek şikayetleri her gün en az bir defa kesilen elektrikler. “İşte o zaman üşüyoruz” diyen Suriyelilerin bir kısmı yaşanan yangın vakaları nedeniyle yasaklanan elektrik sobalarından da vazgeçemiyorlar.
Fakat elektrik sobaları çocuklar için büyük tehlike arz ediyor. Nizip’teki kampta bulunan hastanenin doktorları kendilerine üst solunum yolu enfeksiyonlarının ardından en fazla yanık vakası geldiğini anlatıyorlar. “Günde en az 5-6 çocuk yanık vakası ile getiriliyor. Kiminin üzerine su kiminin yağ dökülüyor. Kimi de çadırdaki sobaların üzerine düşüyor” diyen doktorlar, “Her gün 100’ü aşkın kişi de soğuk algınlığı şikayetiyle kapımızı çalıyor” diyor.

Haberin Devamı

Kamplar rahat ama geçim derdi bitmiyor

Haberin Devamı

Yeni evlenenlere otelde balayı

Haberin Devamı

Akçakale kampında kadınlar için bir dikiş çadırı kurulmuş. Burada 10 kadını kışla birlikte yardım olarak gelen kumaşlarla 110 lise öğrencisi için palto dikerken yakalıyoruz. Kadınlar burada 3 gün kendileri için çalışarak para kazanıyor, kalan 4 günde de kamp için çalışıyorlar. Başlarında ise 50 yaşındaki Cemila Salih var. Salih, Suriye’de de terzilik ve bir halk eğitim merkezinde müdür yardımcılığı yaptığını anlatıyor. Kamp yönetiminin kapısını günlerce içeriye dikiş makinesi sokabilmek için aşındıran Salih, sonunda böyle bir düzen kurulmasından son derece memnun.
Salih’le konuşurken birden yan tarafta duran gelinlik dikkatimizi çekiyor. Salih, gelinliği kampta evlenen kadınlar için diktiklerini anlatıyor. Yeni evlenen kadına 3 günlüğüne gelinlik verilirken, düğünleri de kampta düzenleniyor ve ardından yeni evli çift 3 günlüğüne bir otele balayına gönderiliyor. Bugüne kadar kampta evlenen 60 çift bu imkanlardan yararlanmış.

Kamplar rahat ama geçim derdi bitmiyor

En büyük umut çocuklar

Kamplardaki okullarına devam eden çocuklar, okul çıkışı çadırların arasında oynuyorlar. Nizip’te okul alanının düzenlenmesine yardım eden çocuklar, teneffüs zilinin çalmasıyla etrafımızı sarıyorlar. Fotoğraf makinesine poz vermek için birbirleriyle yarışıyorlar. Peşimizden “Ablaaa”, “Ağabeeey” diye koşturuyorlar. 7 yaşındaki Nadir Bistani de bu çocuklardan biri... Bistani babasını savaşta kaybetmiş. Kamp yaşamına alışsa da en büyük hayali savaş nedeniyle arkalarında bıraktığı evini bir kez daha olsun görebilmek. Yaşadıkları her şeye rağmen çocukların parlayan gözleri insanı umuda inandırıyor.

Lübnan’da mültecilerin sadece battaniyesi var

4.5 milyon nüfusu olan Lübnan’da Suriyeli 2 milyon mülteci var. Ekonomisi mülteci akınından aşırı etkilenen ülkede, mülteciler zor koşullar altında yaşıyor. 60 yaşındaki Ebu Ali ve 14 çocuğunun kış ayazından korunmak için sadece battaniyesi var.
DIŞ HABERLER

Akıllı telefon sevdası
Suriyelilerin kamptaki günlük rutinlerinden birisi de ülkelerindeki son gelişmeleri takip etmek. Fakat bunu yaparken sadece televizyon ile yetinmiyorlar. Her ne kadar geçim sıkıntısından yakınsalar da hemen hepsinde akıllı telefon var. Akıllı telefonları ve internet sayesinde Suriye’deki yakınlarından olup bitenleri haber alıyorlar. Kamp yetkilileri, “Biz akıllı telefon uygulamalarını onlardan öğreniyoruz” diyorlar.
Akıllı telefonlara olan ilgi, kamp içerisinde cep telefonu tezgâhlarının kurulmasına da neden olmuş. Urfa merkezden getirdiği akıllı telefonları kampta kurduğu tezgâhta satan Ali İsmail, günde en az 1 telefon sattığını söylüyor.

‘Türkiye ikinci evimiz’
Ziyaret ettiğimiz 2 kampta da en çok duyduğumuz söz, “Türkiye bizim ikinci evimiz. Ürdün’de, Lübnan’da ve diğer ülkelerdeki akrabalarımız çok zorluk yaşıyor, biz burada çok mutluyuz” oluyor. Bu ‘mutluluk’ kamplardaki yoğunluğun artmasına da neden olmuş. Nüfusu 33 bin olan Akçakale’nin 31 bin nüfuslu çadırkentine yapılan başvurulardaki yoğunluk nedeniyle kamp yetkilileri çadırlar arasındaki 1.5 metrelik boşluğu yarım metreye indirdiklerini buna rağmen hâlâ ellerinde upuzun bir ‘bekleyenler’ listesi olduğunu anlatıyorlar.

YARIN: TÜRK ERKEKLERİNE KUMA OLAN SURİYELİ GENÇ KIZLAR