22.06.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:
Gökhan Karakaş - İstanbul
Erol’un kişisel koleksiyonunun yanı sıra bağışçıların desteğiyle sayısı 400’ü geçen eşyalar, Türk sivil denizciliğinin günümüze nasıl geldiğini anlatıyor. Yandan çarklı vapurlarla başlayıp kömürle çalışan şehir hatları gemilerine daha sonra da modern yakıtlı gemilere dönüşen sivil denizciliğimizin evrimi, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin deniz yollarına verdiği önemi de kanıtlıyor. 1843 yılından 2006 yılına kadar geçen süreci nostalji duygusuyla anlatan ‘Seyr-i Sefain İdaresi’nden Türkiye Denizcilik İşletmeleri’ne’ adlı sergi, Seyri Sefain Dairesi, Şirketi Hayriye, Denizbank, Devlet Deniz Yolları ve Denizcilik Bankası gibi devlet kurumlarının görsel hafızasını ortaya koyuyor.
Zengin koleksiyon
Babası Celalettin Erol’dan kendisine kalan eserleri çocukluğunda inceleyerek ilgi duyduğu deniz yollarını anlatmayı istediğini söyleyen Mehmet Reşit Erol, “Annem beni Kabataş-Üsküdar hattında çalışan Karamürsel adlı vapurla doğuma götürmüş. Gemide doğmak üzereyken hastaneye yetiştirilmişim. Bu yolculuğun bileti de sergide. Sergiyle aile geçmişim ve aile yadigarı eserleri halka tanıtmak istedim. Hurdacılardan ve müzayedelerden topladığım objelerin yanı sıra bağışçılarla zenginleşen bir koleksiyon sergileniyor” dedi.
Tutkuya dönüştü
Sergiyi Ali Bozoğlu’nun desteğiyle hazırladığını söyleyen Erol şöyle devam etti:
“Gemi inşaatı yüksek mühendisi babamın görevli olduğu Japonya’da beni tersaneye götürmesi denizcilik tutkusuna dönüştü. Aileme ait arşivi incelemeye ve araştırmalar yapmaya başladım Sayın Rahmi Koç bu sergiyi açarak bizi çok mutlu etti. İstanbul’da denizden yeteri kadar faydalanılmadığını düşünüyorum. Denize gereken önemi vermemiz lazım. Çünkü gemi nereye giderse gitsin Türk toprağıdır, bayrağını taşır.”