Gündem Peker: Bir ananın doğurduğu hiçbir canlı bu hainliği yapamaz

Peker: Bir ananın doğurduğu hiçbir canlı bu hainliği yapamaz

16.03.2015 - 16:29 | Son Güncellenme:

Dün paralel yapı polislerinin kendisine kumpas kurarak, gizlice yatak odasına kamera yerleştirdiğini açıklayan Sedat Peker bugün bomba bir açıklamada daha bulundu. Sedat Peker, yıllar önce çıkan "Rus uyruklu kadına zorla tecavüz" haberinin perde arkasını tüm detaylarıyla anlattı.

Peker: Bir ananın doğurduğu hiçbir canlı bu hainliği yapamaz

İŞTE O AÇIKLAMA
Bugünkü paylaşımımda sizlere dünyada bir anne tarafından doğurulmuş hiçbir canlının yapması mümkün olmayan, yaşadığım bir vak’ayı anlatmak isterim.
Rahmetli Komando Mustafa’nın yardımıyla, eski adıyla cemaat yeni adıyla paralel yapının Mossad ile ilişkisini öğrendikten sonra zincirleme olarak bana yapılan insanlık dışı hainliklerin en önemli olanlarından bir tanesini bugün sizlerle paylaşmak istiyorum.
Yatak odama kamera koyulmasını anlatan paylaşımıma çok aşırı tepki gösterdiğiniz için bugünkü paylaşımı okuyunca ne diyeceğinizi gerçekten bende merak ediyorum.
Benim tarafımdan kurulan öztürkler.com internet sitesinin yöneticileri, dönemin İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun yaptığı uygulamalara karşı aldıkları tavır gereği Avşa adasında küçük bir yürüyüş düzenlemişler.
Ertesi gün arkadaşlarım tarafından uyandırıldığımda Hürriyet gazetesindeki bir haberi gördüğümde beynimdeki kan basıncının bir anda arttığını hissettim.
Sayfanın yarısında Avşa’da yapılan mitingden bahsedilirken, kalan yarısında ise Sedat Peker yabancı uyruklu bir kadına tecavüz ettiği gerekçesiyle aranıyor diye haber yapmışlardı.
Hemen avukatıma Hürriyet gazetesini aramasını, benim aranmadığımı, şu an İstanbul’da evimde olduğumu, bu yüzden haberi düzeltmelerini istedim.
Onlarda cevaben bu haberi organize şubeden aldıkları için bir emniyet veya savcılık açıklaması olmadan düzeltemeyeceklerini söylemişler. Haberi hangi muhabirin yaptığını avukatım sorduğunda ise muhabir tarafından yapılmadığını belirtmişler.
Habere göre bir tane Rus uyruklu kadına zorla tecavüz etmişim. Bu kadında benim hakkımda şikayetçi olduğuna dair şikayet dilekçesi vermiş. Kadının halen daha da hastane de tedavi gördüğünü yazmışlar.
O dönem paralel yapının elindeki organize şubeden, Sedat Peker bu olaydan aranmamaktadır diye bir yazı alamayacağımız için( Çünkü Hürriyet gazetesine haberi onlar yaptırmışlar.) tahkikatı yapan Cumhuriyet Savcısı’nın yanına avukatlarım giderek müvekkilimiz Sedat Peker’in bu konuyla ilgisi yoktur, diye resmi belge istemişler. Savcı Bey şu an dosya bana gelmedi, ben bu konuyla ilgili bir çalışma yaparak size bilgi vereceğim diyerek, avukatlarımı yolcu etmiş.
O an akıl sağlığımı kaybetmeden düşünebildiğim anlarda haberin sadece Ertuğrul Özkök’ün genel yayın yönetmeni olduğu Hürriyet gazetesinde çıkmış olduğunu değerlendirdiğimde büyük bir komplo projesiyle karşı karşıya kaldığımı anlamıştım. Çünkü o dönem Hürriyet gazetesi bazı insanları itibarsızlaştırma çalışmalarında hep başrol oyuncusuydu. Gazetenin başında da Aydın Doğan’ın sağ kolu Ertuğrul Özkök vardı.
O dönemlerde Aydın Doğan dönemin başbakanını çizgili pijamayla karşılar. Ertuğrul Özkök’te onun emirlerini yerine getiren Pitbulllar’ından biri olarak görev yapardı. O dönem ülke de kanunda onlardı, nizamda onlardı.
Hatırlarsanız cezaevinden çıktığım zaman sosyal medyadaki takipçilerim birden fazlalaşınca yine aynı gazete de bu tip sayfaların kapatılması yönünde iki sayfalık bir haber çıkmıştı. Oysaki benim bu sayfalarda aleyhine yazı yazdığım kişiler ve gruplar zaten belliydi.
Ülkenin birliğine göz dikmiş paralel yapının üyeleri ve ülkücülüğün hakkını veremeyen MHP üst yönetimindeki Şefkat Çetin ve arkadaşlarının haricinde kimsenin aleyhinde bir şeyler yazmıyordum.
Bu tecavüz iddiasını haber yaptıran o zamanki organize şube müdürünün kim olduğunu biliyor musunuz? Paralel yapının adamı olduğu gerekçesiyle merkeze alındığı için hükümet aleyhine suçlayıcı konuşmalar yaparak, istifa eden Ayhan Buran’dır.
Peki, o dönemki şube müdürü Ayhan Buran’ın yardımcısı kim biliyor musunuz? O da paralel yapı soruşturmalarında açığa alınan eski organize şube müdürü Nazmi Ardıç’tır.
Yine bu aşağılık tahkikatta görev yapan diğer kişilerde Ergenekon soruşturmalarında başrol oynayan paralel yapının elemanları İbrahim Emre ve Serdar Akça (Bunlar o dönem emniyet amiriydi.)…
İçişleri eski bakanı Abdülkadir Aksu’nun, Cumhurbaşkanlığı seçiminde Ekmelettin İhsanoğlu’nun ortak aday gösterilmesi için gizli görüşmeleri yapan, hatta bu kişiyi aday olması için ikna eden kişi olduğunu zannederim ki o dönem basından takip etmişsinizdir(yani paralel yapının politikacılarından).
Kıymetli dostlarım, bu kadar açıklayıcı bilgi verdikten sonra yapılan tecavüz haberine tekrardan dönmek istiyorum.
Tahkikatın savcısı bugüne kadar hiç uygulanmamış bir şekilde organize şubeye yazı yazarak, tecavüze uğrayan bayanın delillerle beraber kendisine getirilmesini istediğinde avukatlarımla beraber hepimiz çok şaşırmıştık (Bizim tek korkumuz bu kızı memleketine yollarlar, bu sebeple de bu iftiranın üzerimizde kimse inanmasa da leke olarak kalacak olduğuydu.).
Yabancı bayan ifade için savcılığa getirildiğinde Beykoz Adliyesi organize şubenin o dönemki polisleri tarafından kuşatılmıştı. Kızın arkadaşı olan benim tanıdığım kişi de avukatıyla savcılığa gitmişti.
Savcı Bey, polislere ifadenin altında imzası olan tercümanın nerede olduğunu sorduğunda, polislerin gösterdiği tavırdan rahatsız olmuş olacak ki Ukrayna konsolosluğundan başka bir tercüman istetti.
İşte o andan sonra yeni tercümanın gelmesiyle beraber bütün rezillikler ortaya çıktı.
Yeni gelen konsolosluk tercümanı huzurunda alınan ifade de Rus bayan, beni hiç tanımadığını, benle ilgili hiç bir ifade vermediğini, kendisinin bir erkek arkadaşı olduğunu, mevcut durumunda erkek arkadaşıyla beraber olurken yaşandığını söylemesi üzerine dışarıda bekleyen benim avukatımda konuya dahil olup, ifadenin altında ki tercümanın yüzleşme için getirilmesini istiyoruz, dediğinde adliye de büyük çaplı bir kıyamet kopmuştu.
Tercüman olarak kullandıkları kişi meğerse organize şube de sahte para operasyonundan gözaltına alınan bir kişiymiş (Herhalde yaptığı yalancı tercümanlığın karşılığı olarak oradan serbest bırakılmış.).
Tüm bu gelişmeler üzerine Savcı Bey, yabancılar şubesini çağırarak, Rus bayanı teslim etme isteği üzerine o dönemki paralel yapının organize şubede ki polisleri yeniçeri isyanı gibi Beykoz Adliyesi’nde isyan çıkarmışlardı. Koridorlarda bağırıp, çağırıp küfür ediyorlardı.
Belki inanmayacaksınız ama Savcı Bey, Beykoz emniyet müdürlüğüne telefon açarak (herhalde kendi can güvenliği için), gece saatlerinde paralel yapının polislerinin haricinde hiç kimsenin olmadığı Beykoz Adliyesi’ne bol miktarda resmi polis çağırmıştı.
NOT: Paylaşımın devamı 18 Mart Çarşamba günü yayınlanacaktır.
BİR UMUTTUR YAŞAMAK
Sedat Peker'den bir bomba iddia daha!


2002 yılında Paralel yapı polisleri tarafından gözaltına alındığını belirten Sedat Peker, nezarette tutulduğu süre içinde evine de kamera yerleştirildiğini iddia etti.

Haberin Devamı

İŞTE O AÇIKLAMA!

Kıymetli dostlarım,

Geçtiğimiz günlerde yapmış olduğum bir paylaşımımda, Rahmetli Komando Mustafa Ok tarafından cemaatin Mossad’la ilişkisini öğrendikten sonra 2002 yılında akıl almaz kalitesizlikteki bir komployla nasıl tutuklandığımı yazmıştım.

O tarihteki yaşanan olayları tam olarak anlayabilmeniz için çok önemli bir detayı eksik olarak anlattığımı fark ettim. Bugünkü paylaşımımda bu önemli detayı sizlerle paylaşmak istiyorum.

2002 yılının Ekim ayında cezaevine girmeden bir kaç ay önce evime polisler geldi. Gelen polisler geçtiğimiz aylarda yapılanan paralel yapı soruşturmalarında pasifize edilen isimlerdi. Hakkımda ihbar olduğunu söyleyerek beni ve evde bulunan arkadaşlarımı organize şubeye getirdiler. Ancak o kadar saçma bir sebeple getirmişlerdi ki kanundan bir parça anlayan insan bile bizim serbest bırakılacağımızı zaten öngörebilirdi.

Haberin Devamı

Tahmin ettiğimiz gibi de oldu. 2-3 gün nezarette kaldıktan sonra serbest bırakıldık. O zamanki gazeteleri hatırlıyorum da devamlı gözaltına alınmam ile ilgili artık makara haberler yapmaya başlamışlardı. ‘’Sedat PEKER gözaltında değil, el altında tutuluyor.’’ şeklinde karikatürler çiziyorlardı.

Arkadaşlarla beraber eve döndüğümüzde hepimizin aklında; ‘’Bu işte bir şey var, organize şube böyle bir sebeple insanı gözaltına almaz.’’ soruları vardı. Bu konuyu kendi aramızda tartışırken teknolojik cihazlardan yetkili olan arkadaşımız koşarak yanıma gelip; ‘’Reis evde gizli kamera buldum.’’ dedi. Bende kameranın nerede olduğunu sorduğumda toplantı yaptığımız odadaki televizyonun içine gizlendiğini söyledi.

Kendisinden evin diğer noktalarını da aramasını varsa onlarıda bulmasını rica ettim. Bu arkadaşımız elindeki teknik cihazların yardımıyla bir başka gizli kamerayı da benim yatak odamda ki klimanın içine yerleştirilmiş şekilde buldu. Kameranın objektifi direk olarak yatağıma yönelik vaziyetteydi. O anda çok sinirlenip bağırıp çağırmaya başladığımda avukat arkadaşlarımızdan bir tanesi kameraları sökerken kayıt yapalım, bu kayıtları ileride delil olarak kullanabiliriz dedi.

Haberin Devamı

Gizli kameraların sökülmesi kayda alındıktan sonra cihazlar avukatlar vasıtasıyla organize şubeye gönderildi. Teslim edilmesi karşılığında da tutanak istendi. Daha sonra dönemin yetkili savcısına giderek konu anlatıldı. Ancak sayın savcı bırakın bize şikayetçi olun demeyi, konuyu kapatmamızın daha doğru olacağı yönünde telkinlerde bulundu.

Tabi ki ben bu durumu kabullenmedim. Hemen akabinde bir basın açıklaması yaptım. Basın açıklamamda ‘’Acaba polisler yatak odamda, yani yattığım yatakta nasıl bir delil bulmayı umuyorlardı ki benim yatak odama gizli kamera koydular.’’ dedim.

Kişisel kinlerini devlet görevlerinin önüne alan insanların bu ülkeye hiç bir şey katamayacaklarını taa o tarihlerde söyledim. Geçmiş zaman olduğu için yanlış hatırlamıyorsam bir tek televizyon kanalı açıklamamı ana haberlerde yayınlamıştı. O kanal ya Show TV ya da TGRT’ydi.

Yetkililer kendi aralarında sohbet ederken birbirlerine; ‘’Böyle iş mi olur, bu nasıl bir saçmalık.’’ diyorlardı. Fakat bu alçaklık Sedat PEKER’e yapıldığı için olayı normal bir durummuş gibi karşılıyorlardı. Benim o zamanki haklı isyanıma destek olmayanlar, paralel yapı tarafından yatak odalarında en mahrem noktalarına kadar kameraya çekilince ise insan hakları diye bağırmaya başladılar.

Haberin Devamı

Ben geçmişte yaşanan bu olayı Ergenekon Mahkemesi’nde de anlattım. ‘’Bana bunu Adil Serdar Saçan’ın başında olduğu ekip yaptı.’’ dediğimde, Organize Şube Eski Müdürü Adil Serdar Saçan söz alıp; ‘’Kamera olayı doğrudur, ancak ben yapmadım. Şuan ki Diyarbakır İl Emniyet Müdürü Recep Güven o zaman istihbarat şube müdürüydü, o yaptı.’’ dedi. (Recep Güven isimli emniyet müdürüde paralel yapının adamı olduğu için açığa alınan müdürlerden biridir.)

Ben bu gelişme üzerine cezaevinden insan hakları komisyonu başkanına mektup yazarak; ‘’Komisyonunuza ifade vererek yaşadıklarımı anlatmak istiyorum. Benim yatak odama 2002 senesinde gizli kamera koyuldu, Yasadışı telefon ve ortam dinleme çalışmalarınıza ilk olarak buradan başlarsanız doğru hedefe varırsınız.’’ dememe rağmen, ortada kayıtlı suç olduğu halde ifademi almadılar.

Haberin Devamı

Hayatım boyunca Adil Serdar Saçan’ın galiba sadece bir kere hakkını yedim. Bu gizli kayıt işini paralel yapının adamı Recep Güven’in değil, Adil Serdar Saçan müdürün yaptığına inanıyordum. Demekki Adil Serdar Saçan’ın bile masum olduğu olaylar gerçekten olabiliyormuş.

Kıymetli dostlarım dünyada ki hangi tür sapıklar topluluğu insanların yatak odasında, cinsel organlarını çekmenin peşine düşebilir. Bunu gerçekten anlayamıyorum. Bunu yapan insanın normal bir ruh haline sahip olduğunu bana kimse anlatamaz. (Öyle ya bu cinsel organ görme takıntıları, acaba kendilerinin cinsel yetersizliğinden mi kaynaklanıyor.)

Yüce Allah biliyor ya; ben polislik mesleğini ülkemizde Adil Serdar Saçan’ın öldürdüğüne, yok ettiğine inanırdım. Ancak o bile paralel yapı olarak söylenen ve bilinen polislerin vallahide billahide yaptıklarının binde birini bile yapmadı.

Bizim gençliğimizin ilk yıllarında rütbesiz bir polis memuru bir söz verirse, o sözde eğer biraz hata bile olsa emniyet müdürü dahi o sözün dışına çıkmazdı. ‘’Polis devleti temsil eder, devletin sözü yerde kalamaz.’’ derlerdi. Gerekirse sonrasında o hatalı sözü veren polis memuruna işlem yaparlardı.

Adil Serdar Saçan organize şube müdürü olduktan sonra yıpranan şerefli polislik mesleği, maalesef ki paralel yapı polisleri yüzünden şuan tam olarak dibe vurmuş durumdadır. MİT’in tırlarını durduran, ülkesinin bakanlarını, genel kurmay başkanını, başbakanını, cumhurbaşkanını, ve tüm yöneticilerini dinleyen, yurt dışındaki kendi organizasyonlarının rahatlığı ve korunması için bunları yabancı ülke istihbarat birimlerine servis eden bir yapıya dönüşmüştü.

Tarihte bir çok kez bu tip badireler atlatan devletimiz, milletimiz ve polis teşkilatımız şükürler olsunki kısa sürede toparlanıp şanlı yolculuğuna devam etmektedir.

Bu yazıyı okuduğunuzda canınızın sıkıldığını düşünüyorum. Bir an için ailenizle yatakta yatarken gizli bir kameranın sizi kaydettiğini düşündüğünüzü tahmin ediyorum. Ancak şu yaptıkları olay bile, bana reva gördükleri alçaklıklara göre orta derecede nitelendirebileceğim bir vakadır. Ben daha size neler anlatacağım.

Bu anlattığım olaylardan dolayı hiç kimse sağa sola yalpa yapamayacak. Çünkü anlattığım her şey devletin resmi raporlarıyla, kişilerle, yaşanan yerlerle çok net durumdadır.

Yatak odama yerleştirdikleri gizli kamerayı bulunca ve hemen akabinde basın açıklaması yapınca, size daha önceki paylaşımlarımda anlattığım komployu gerçekleştirerek beni 6,5 aylığına Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Cezaevi’ne gönderdiler.

Kıymetli dostlarım eski bilginlerin sözlerine her zaman kulak vermeliyiz. Onlar bu tip durumlarda şöyle derler; ‘’Çok akıllı ve başarılı olsak da düşmanlarımızı ve hainleri affetmek gibi aşırı merhametten kaynaklanan bir zaafımız varsa, uzun hayat maratonunda yenilgi ve başarısızlık bizim için kaçınılmaz olacaktır.’’

BİR UMUTTUR YAŞAMAK

SEDAT PEKER