Gündem Tazminat istedik ‘Kusur sende’ dediler

Tazminat istedik ‘Kusur sende’ dediler

11.07.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

Kuşadası’nda 7 yıl önce minibüsünde patlayan bombadan küçük sıyrıklarla kurtuldu Cemal Uçar. Oğlu ise bir bacağını bıraktı ceheneme dönen araçta. Yaşadıklarını “Bizi bir de kusurlu çıkardılar” diye özetleyen Uçar, “Tazminat için başvurduğumuzda gece yarısı vali yardımcısı aradı. ‘Kusur sende’ dedi

Tazminat istedik ‘Kusur sende’ dediler

“Her sabah odasına girdiğimde çocuğumun protez bacağını görüyorum, her sabah tokat yiyorum. Tam 7 yıldır. Tazminat mazminat istemem, bu protezi de kargoya koyup Ankara’ya göndereceğim. Onlar da benim çocuğumun bacağını versinler.”
Kuşadası’nda, bundan tam 7 yıl önce kendi minibüslerine konan bombanın sonucunda bir bacağı kesilen İbrahim Uçar’ın annesi Ümmü’nün titreyen bir sesle söylediği sözler bunlar.
Dün manşetlerdeydi; devlet bu patlamada “hizmet kusuru yoktur” kararı verip mağdur ailelere verilen tazminatları geri istedi.
Tıpkı bu patlamada hayatını kaybeden Deniz’in annesi Sevim Tutum gibi Ümmü Uçar da “Paranız sizin olsun” diyor; evladının canının peşinde o...

‘Abi patlattın bombayı’
Bomba konan minibüsün sahibi Cemal Uçar ve oğlu İbrahim’le Kuşadası Devlet Hastanesi’nin önündeki durakta buluştuk. Diğer şoförler gazete kağıdı üzerinde öğle yemeklerini yerken Cemal Uçar’a laf atmadan duramıyorlardı: “Cemal Abi patlattın bombayı, uğraş şimdi.”
Uçar “Devlet beni kusurlu buldu da” diyor. Nasıl olur?
“Biz Aydın Valiliği’ne tazminat için başvurduğumuzda gece yarısı dönemin vali yardımcısı aradı. ‘Kusur sende’ dedi. Devleti zarara uğratmışım. Çünkü binenlerin çantalarını kontrol etmemişim. Nasıl edeyim? Polis için bile arama izni lazım.”
Cemal ve İbrahim Uçar ile duraktan çıkıp evlerine giderken makarayı da geri sarıyoruz. 16 Temmuz 2005 sabahı, Cemal Uçar her zamanki rotasında hareket ediyordu. O zaman 15 yaşında olan İbrahim de babasına yardım için araçtaydı. Patlayan bomba 5 kişinin canını aldı, İbrahim’in de bacağını...

‘Babam öldü mü?’
Direksiyondaki Cemal Uçar oğlundan daha şanslıydı, sıyrıklar ve yanıklardan başka bir zarar görmedi. Kapının yanındaki İbrahim hastaneye zar zor yetiştirildiğinde ailesi oraya varamadan ameliyata alındı. Canı kurtulsun diye bacağı kesildi.
24 gün yoğun bakımda, dört ay hastanede yattı. Babası ancak bir buçuk ay sonra gidebildi oğlunun yanına: “İçim kaldırmadı. Bacağının kesildiğini biliyordum. ‘Babam öldü mü?’ diye soruyormuş, üzülmesin diye gittim.”
İbrahim hastaneden çıkmadan aile tazminat için Aydın Valiliği’ne başvurdu. Baktılar selam verip borçlu çıkmak üzereler, mahkemeye başvurdular. Baba oğul için 123 bin TL olan tazminat taleplerine cevap yaklaşık 9 bin TL olarak geldi.
Çünkü mahkemenin kararına göre Cemal Uçar’ın sürekli maluliyeti yoktu, İbrahim’in maluliyeti ise ancak yüzde 49’du.
Mahkeme böyle karar verdi ama Cemal Uçar iki yıl geçemedi direksiyonun başına. Zaten minibüsü paramparça olmuştu. Arkadaşları aralarında topladıkları paralarla yeni bir minibüs aldılar. Ki bu da devletin gözünden kaçmadı; “Aracını tazmin etmeyiz, zaten arkadaşların yenisini almış” dediler.

‘Hâlâ tedirgin oluyorum’
Yeniden direksiyona geçmesi kolay olmadı; “Patlamanın olduğu yerden her geçişimde fena oluyorum” diye anlatıyor. Unutmak mümkün mü?
İbrahim’in tedirginliği de yolculardan. Yarın 23 yaşına girecek olan İbrahim kimse ona iş vermediği için yine babasına yardım ediyor. “Ne zaman ‘tipi bozuk’ biri binse ya da koltuğun altına eğilse tedirgin oluyorum. Adamı mı indirsem, kendim mi insem diye düşünüyorum. Ama babam var, nasıl bırakayım?”

Annenin isyanı
Kaderini babasıyla iç içe çizmiş çoktan. Bu kadere ortak biri daha var; İbrahim’in annesi Ümmü Uçar. O herkesten daha isyankar, herkesten daha öfkeli: “Kardeşiyle İbrahim ranzada yatarlardı. Bu olaydan sonra odaları ayırdılar. Çünkü protez o kadar kötü kokuyor ki dayanmak mümkün değil.”
Ve getirip salonun ortasına atıyor İbrahim’in yedek protez bacağını. “Alsınlar” diyor, “Bir kuruşlarını istemem. Alsınlar bunları...”
Oğlunun bacağının geri geleceği yok, o sadece iş istiyor İbrahim’e...”Nereye gitse geri çevriliyor bu çocuk. Kamuda bir iş vermek çok mu zor? Yarın öbür gün evlenecek, ailesi olacak. Neyle geçinecek?”

Başkan iş verdi ama...
Bundan iki yıl önce Kuşadası Belediye Başkanı Esat Altungün gelmiş evlerine, fotoğraflar çekilmiş, neşeyle oturulup çaylar içilmiş. “Ben İbrahim’e iş veriyorum” demiş, hatta bu müjdesini belediyenin dergisinde de yayımlamış. İş verilmiş verilmesine ama 18 ay boyunca temizlik senin çaycılık benim ne iş varsa yapan İbrahim’in kadrosu çıkmamış bir türlü. Ayda 500 TL’ye gece yarılarına kadar çalışmak tak deyince ayrılmış o da, babasının yanına dönmüş.

Tazminat kadar masraf
Yedi yıldır süren hukuk mücadelelerinde son durakta Uçar ailesi. Henüz bir kuruş bile almış değiller; bu mücadelede yaptıkları masraf ise devletin önerdiği tazminat rakamını bulmuş bile. “Cebimden 8 bin 500 TL ödedim” diye isyan ediyor Cemal Uçar ama vazgeçmeye niyetli değil: “Yedi yıldır kimse bu insanlar aç mı, tok mu sormuyor. 500 bin lira da verseler benim oğlanın bacağı yerine gelmez ama gerekirse AİHM’e de gideceğiz.”

Haberin Devamı

Tazminat istedik ‘Kusur sende’ dediler

Patlamada ölen Deniz’in anne ve babası yetkililere hâlâ kızgınlar.

Kızımı şehit ilan etsinler!
“Bak bak” diyor Şahin Tutum, minibüsün içindeki maviyi görüyor musun? İşte o benim kızım.”
Patlamada hayatını kaybeden Deniz Tutum’un evindeyiz. Televizyonda 7 yıl öncesinin görüntüleri dönüyor. Minibüsün paramparça hali, cenaze, gözyaşları... O gün mavi bir elbise varmış Deniz’in üstünde; uzaktan gördüğümüz o mavi leke de Deniz’in hayattaki son anları. Çünkü ancak ambulansa binene kadar dayanabildi vücudu. Sonrasını Şahin Tutum anlatıyor: “Sabah sapasağlam minibüse bindirdim kızımı, birkaç saat sonra da morgda gördüm.”

Üste para verecekler
Deniz’in annesi Sevim Tutum ve babası Şahin Tutum patlamadan sonra tazminat davası açtıklarında 7 yıl sonra o tazminatın faiziyle geri isteneceğini tahmin bile edemezlerdi. Ama akıllarına gelmeyen başlarına geldi.
Sevim Tutum anlatıyor: “Biz 100 bin TL’lik dava açtık. Kızımızın değeri bu diye mi? Hayır. Ancak bu meblağın harcına yetti gücümüz de ondan. Devlet de 70 bin lira uygun gördü kızıma.”
Şimdi bu 70 bin TL’nin iadesi Damokles’in kılıcı gibi duruyor başlarında. Temyizden ret gelirse, bunca yılın faiziyle birlikte iade edecekler. Neredeyse üste para verecekler kısacası. “Çocuğumuz iyi ki öldü, alın üstüne para diyeceğimizi sanıyorlar herhalde...”
Sevim Tutum’un içindeki yara gözle görülecek gibi...Canının ne kadar yandığını tahmin etmek güç değil. Ne faiz umurunda aslında ne de tazminat.

Yaşasa senin kadar olacaktı
“Kızımı versinler” diyor sadece...İmkansızı dillendirdiğini bile bile. Şahin Tutum hazırlıklı iadeye: 2Evle arabanın anahtarını hazırladık. Temyizden ret geldiği anda teslim edeceğiz. Başka türlü ödeyemeyiz.” Onun da tek bir isteği var, kızının şehit ilan edilmesi. “Üzerinde resmi elbise olan şehit, olmayan şehit değil. Asker de vatan için ölüyor, benim çocuğum da vatan için öldü. Benim çocuğumu şehit kabul etsinler, maaş da istemiyorum.” Onun için o kadar önemli ki bu kelime, oturdukları sitenin önünde Şehit Deniz Tutum çeşmesini yaptırıyor Şahin Bey. Her 16 Temmuz’da yaptıkları gibi patlamanın olduğu yerde lokma dağıtıp kızlarını andıktan sonra açacak bu çeşmeyi. Sonra yine hayat devam edecek; en azından öyleymiş gibi davranacaklar. Ama hep yaraları açık kalacak. Tıpkı bana dediği gibi:
“Bak şimdi seni gördüm, burnumun direği sızladı. Yaşasa senin kadar olacaktı kızım”.