Gündem Türkiye barışını arıyor

Türkiye barışını arıyor

14.01.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Demokratik Barış İnisiyatifi'nin düzenlediği, 'Türkiye barışını arıyor' konulu toplantıda Kürt sorunu tartışıldı. Toplantıya akademisyen, gazeteci, yazar ve eski politikacılardan oluşan çok sayıda isim katıldı

Türkiye barışını arıyor

Ankara'daki İçkale Otel'de Demokratik Barış İnisiyatifi'nin düzenlediği, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, TBMM Başkanı Bülent Arınç ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da davet edildiği "Türkiye barışını arıyor" konulu toplantıya akademisyen, gazeteci, yazar ve eski politikacılardan oluşan çok sayıda isim katıldı. Federasyon isteyen kesimlerden katılım olmaması dikkat çekti. Toplantıya CHP'den Esat Canan ile AKP'li Kürt kökenli milletvekillerinden Adıyaman Milletvekili Faruk Ünsal katıldı. 400 kişilik salon doldu. Çok sayıda katılımcı oturumları ayakta izlerken birçoğu salona alınamadı. Türkiye'de "Kürt sorunu" ve buna bağlı gelişen şiddet ortamına dikkat çekmek amacıyla Kürt ve Türk aydınları bir araya geldi. Toplantıda eski DEP Milletvekili Orhan Doğan ile Kürt yazar Mehmet Uzun'un yapacakları konuşmaların mahkeme kararıyla izlenmesine karar verildiği ortaya çıktı. Oturumlara başkanlık eden eski DEHAP Genel Başkan Yardımcısı Orhan Miroğlu, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin konferansa katılmaları beklenen Uzun ile Doğan'ın konuşmalarını izlemek için karar aldığını, bunun kabul edilemez olduğunu belirterek "Bu kararı kınıyoruz" dedi. Konferansa katılan yerel giysili Kürt kadınlar, barışı simgeleyen beyaz tülbenti Yaşar Kemal'in boynuna asıp karanfil verdi. Yaşar Kemal'in yanına eski Yargıtay Başkanı Sami Selçuk oturdu. Kınıyoruz Yaşar Kemal: Halkıyla savaşan bir ülke olduk Mustafa Kemal Paşa, 'Kürtlere özerklik verilecektir, verilmezse ellerinden geleni yapacakları bellidir' diyor. Niye olmadı? Mustafa Kemal Paşa ölmeden önce bunu başarmak istedi, ama başaramadı. Bizim 25 yıldır süren düşük yoğunluklu çatışmalar denen "light savaşımıza" gelince birkaç kez tek taraflı ateşkes olmasına karşın bu savaşımız bir türlü bitmiyor. Savaşanlardan 30 bini öldü. Korucu 70 bini geçmiş, sivil savaşçılar bulaştı ülkenin vicdanına. Beş bin köyün birçoğunun evi yakıldı. İnsanları değişik bölgelere dağıtıldı, bir kısmı açlıktan, yoksulluktan kırıldı. Faili meçhul cinayetler olağanlaştı. İkinci Dünya Savaşı'na girseydik daha mı kötü olacaktı? Kendi halkıyla savaşan ülke olduk... Türkün Türkten başka dostu yokmuş. Bu kadar iğrenç bir şey söylenemez. Sevgili milliyetçi dostlara söyleyeyim ki, sevinsinler, rahat etsinler; Malazgirt'ten bu yana Kürtler Türklere dosttur. KONFERANSTA KİM, NE DEDİ? Prof. Dr Doğu Ergil: Yurttaşlık siyasi bir birlikteliğe işaret eder. Devleti işaret eder. Bölünmüş yurttaşlık bize bir millete ait olma duygusunu aşılar ve insanları birbirine düşürür. İşte biz tam da bu noktadayız. Yitirdiğimiz barışı arıyoruz. Önce sorunun sıkıştığı şiddetten çıkmak gerekir. Bu da silahları bırakmakla olmaz. Uluslararası boyut kazanan soruna bakış tarzımızı ve yaklaşım biçimimizi değiştirmemiz gerekiyor. Eşitsiz taraflar barış yapamaz. 'Barışı arıyoruz' Prof. Dr Fuat Keyman: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dişişleri Bakanı Abdullah Gül'ün söylediği gibi temel risk; Irak sorunu. Bu sorunun üç ayağına baktığımız zaman, Kuzey Irak, PKK, Kerkük temelinde esasında konuştuğumuzun Kürt sorunu olduğunu görüyoruz. Kürt sorununun çözümü için sadece teröre değil, yoksulluk, işsizlik, kimlik dışlanması ve hukuk dışılık sorunlarına da odaklanmalıyız. 'Temel risk Irak' Prof. Dr İbrahim Kaboğlu: Anayasal yurtseverliğin altında birbirinden farklı önermelere sahip iki kavram var. Biri milliyetçilik ise diğeri hukuk devletidir. Hukuk devletinin öngördüğü anayasal yurtseverlik herkesin pay çıkaracağı bir anasayadır. Bunda önce hak ve özgürlükler, sonra sınırlamalar belirlenmelidir. Türkiye'de bir temsili demokrasi bile oturmamıştır. Bu yüzden anayasal yurtseverlik için demokratik zeminin oluşturulması gerekir. 'Demokratik zemin' Mesut Yeğen (Yazar): Kürt halkının Abdullah Öcalan'ı siyasi irade olarak gördüğünü kabul etmem mümkün değil. Nevruz'da bir milyon insan sokağa çıkarken, İmralı'da tutuklu bulunan Abdullah Öcalan'ın doğum günü kutlamalarında daha az insan sokağa çıkıyor. Birilerinin herkesi kapsayacak bir iradeyi temsil ettiğine de inanmıyorum. Bu sorun çözülecekse herkes belli ölçüde adım atmalıdır. 'Herkes adım atmalı' Prof. Dr. Mithat Sancar: İki uç tutum olan; tamamen inkâr ve bastırma ile ayrılıkçılık soruna en kolaycı yaklaşımlardır. Ama en çok acı ve çözümsüzlük üretenler de bunlardır. Türkiye'de merkezin sağında bulunan partiler Kürt meselesine demokratik bir çözüm getirme şansını yakaladılar, ama ya demokrat değillerdi ya da demokrasiyi savunacak kadar cesur değillerdi. Bizim ise şu an cesur demokratlara ihtiyacımız var. 'Cesurlara ihtiyaç var' Süleyman Çelebi (DİSK Genel Başkanı): Ülkemizde egemen güçler kendi aralarındaki iktidar kavgasını toplumun hassas olduğu sorunlar üzerinden yürütmektedirler. Bu sorunlar bazen azınlıklar, bazen Kürtler, bazen laiklik, bazen de Kıbrıs üzerinden gündeme gelebilmektedir. Şiddetin ve silahların terk edilmediği, Kürt kimliğinin tanınmadığı bir ortamda gerçek çözüm önerilerinin dile getirilmesi, savunulması ve iyisinin seçilmesi olanağı yoktur. 'Şiddet bırakılmalı' Ece Temelkuran (Gazeteci-yazar): Ne Türk ne de Kürt aydınları ve siyasetçileri artık kendi halklarını eskisi kadar temsil ediyor. Diyarbakır'da çocuklar işkence gördüğünden beri bizler sokağı temsil etmiyoruz. Sokağın öfkesi bizim sözlerimizden daha güçlü. Barışı arayan bizler bu toprakta Kürtlerin ve Türklerin birbiri ile daha önce konuşmadığı biçimde konuşmayı keşfetmeliyiz. Cellatı hayranlıktan felç edecek bir şehrazat dili bulmalıyız. 'Şehrazat dili şart' Osman Baydemir (Diyarbakır Belediye Başkanı): Kalıcı barışı bekleme gibi bir lüksümüz yok. Bir yandan sosyal devlet olma gereklerini örgütlerken, öte yandan da toplumsal barışın altyapısının kurgulanması ve bu sürecin eşzamanlı yaşama geçirilmesi gerekir. Nasıl ki OHAL'in yaşam bulması için 100 milyar dolar kaynak harcanmışsa, yoksulluğun ortadan kaldırılması için de ekonomik OHAL uygulanabilir. 'Ekonomik OHAL' Suzan Samancı (Yazar): Yaşanan savaş kadınlar ve çocuklar üzerinde daha fazla etkili oluyor. Bu sorun Kürtlerin olduğu kadar Türkiye'nin de sorunudur. Kürt sorunu çözülmezse hiçbirimiz rahat yüzü görmeyeceğiz. Barış iradesinde fazlasıyla etkin olmak isteyen bir kesim var. Peki yaşadığımız acıların sorumluları kimler? Gerçek demokrasiyi oturtamayan bu sistemin sorgulanması gerekir. Bu sorun Kürt sorunu değil, Türkiye'nin sorunudur. 'Türkiye'nin sorunu' Handan Çağlayan (Yazar): Savaşın cinsiyeti olur mu? Kürt hareketinde 1990'lı yıllarda silahlı militanların üçte birini kadınlar oluşturmaktaydı. İrlanda mücadelesinde çok sayıda kadın vardı. Ama, barış müzakerelerinde kadınlar yoktu. Barıştan konuşacaksak ve barış sadece masa üzerinde konuşulup imza atılacak bir şey değilse yaşamı yeniden kurmak için biz kadınların deneyimlerinden çıkarılacak çok ders var. 'Kadınları dinleyin' Konferansa katılan bazı isimler şöyle: ANAP'lı eski bakan Eyüp Aşık, eski milletvekili Salih Yıldırım, sol-Müslüman çizgide parti kurma çalışmaları yapan Ertuğrul Günay, işadamı Osman Kavala, Prof. Dr Gençay Gürsoy, DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, ÖDP Genel Başkanı Hayri Kozanoğlu, EMEK Partisi Genel Başkanı Levent Tüzel, avukat Eşber Yağmurdereli, Prof. Dr. Aydın Çubukçu, Prof. Dr. Büşra Ersan, eski İHD Genel Başkanı Akın Birdal, yazar Vedat Türkali, Sadun Aren, AKP Diyarbakır İl Başkanı Abdurrahman Kurt, DYP Diyarbakır İl Başkanı Galip Ensarioğlu, eski Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Celal Doğan. n Fotoğraf: YAVUZ ÖZDEN Konferansa katılanlar