Gündem Vekiller yeminden talimatla vazgeçti

Vekiller yeminden talimatla vazgeçti

20.04.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

2011 seçiminden önce BDP adayları, KCK ve PKK yöneticileri tarafından belirlendi. Aday listesini avukatlar cezaevine götürdü ve Öcalan’ın onayından geçenler milletvekili adayı gösterildi 2011’de seçilen bağımsız milletvekilleri Meclis’e girme taraftarıydı. Ancak bu milletvekilleri Duran Kalkan’la Sabri Ok’un talimatları neticesinde Meclis’e girerek, yemin etmekten vazgeçtiler

Vekiller yeminden talimatla vazgeçti

PKK terör örgütünün şehir yapılanması KCK’ya yönelik yürütülen soruşturma kapsamında, çoğunluğu avukatlardan oluşan 50 şüpheli hakkında hazırlanan ikinci iddianamede, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın uzun süre avukatlığını yapan İrfan Dündar’ın poliste verdiği ifadeler de yer aldı. İfadesinde “pişman olduğunu” ve “yeni bir hayat kurmak istediğini” söyleyen ve hakkındaki soruşturma devam eden avukat Dündar, Abdullah Öcalan’la yaptığı görüşmeleri detaylı olarak anlatırken BDP-KCK-PKK ilişkisine dair çarpıcı iddialar ortaya attı.
Dündar’ın iddiasına göre; 2011 seçimleri öncesi BDP adayları, KCK ve PKK yöneticileri tarafından belirlendi. Daha sonra bu aday listesi avukatlar tarafından cezaevine götürüldü ve Abdullah Öcalan’ın onayından geçenler milletvekili adayı gösterildi.
İrfan Dündar, “BDP milletvekilleri yaptıkları faaliyetlerin birçoğunun talimatını Sabri Ok’tan alır. 2011 seçimlerinde milletvekili seçilen bağımsız milletvekilleri Meclis’e girme taraftarıydı ancak Duran Kalkan ve Sabri Ok’un talimatları neticesinde meclise girip milletvekilliği yemini etmekten vazgeçtiler” dedi.

‘Önce Türkiye Masası sonra Dağ Komisyonu’
İddianameye göre kendisine “PKK/KONGRA-GEL terör örgütünün siyasi yapılanması içerisinde faaliyet yürütecek milletvekilleri aday adaylarının tespit edilmesi konusunda bildiklerin nelerdir?” sorusu yöneltilen Dündar şunları anlattı:
- “Bu konu ile ilgili hem Türkiye’de hem de örgütün kırsal alanında oluşturulan iki tane komisyon bulunmaktadır: Türkiye Komisyonu ve Dağ Komisyonu... Türkiye Komisyonu içerisinde BDP eş başkanları vardır. Bunlar aynı zamanda BDP milletvekilleri de olan Gültan Kışanak, Selahattin Demirtaş ve Abdullah Öcalan’ın talimatı ile DTK eş başkanı olan Ahmet Türk, Aysel Tuğluk, Türkiye yürütmesinde; Murat Nil kod adlı Mehmet Ermiş, Gül isimli soyadını hatırlamadığım Karslı olarak bildiğim cezaevi çıkışlı bayan, Abdullah Bozkoyun, ismini bilmediğim ama Diyarbakır’da basında çalışan, bir ayağı sakat Diyarbakırlı bir şahıs. Bu şahıslar milletvekili olmak isteyen şahısların başvurularını alıyorlar, daha sonra yukarıda isimlerini verdiğim şahısların bulunduğu Türkiye Masası bu şahısların müracaatlarını değerlendirerek Dağ Komisyonu’na gönderir.

‘Asrın Hukuk Bürosu Öcalan’a ulaştırır’
Dağ Komisyonu’nda; Sabri Ok ve Murat Karayılan’a gönderiyorlar. Bunlar listeleri değerlendirip son hali belirledikten sonra bu listeleri KCK/TM üyeleri aracılığı ile, bunlar arasında ismini hatırladığım Kudbettin Yazbaşı aracılığı ile Abdullah Öcalan’ın avukatlarının faliyet yürüttüğü Asrın Hukuk Bürosu’na getirilir. Burada yukarıda açıkladığım birinci halka avukatları bu milletvekili adaylarının isimleri bulunan listeyi İmralı Cezaevi’ne Abdullah Öcalan’a götürürler, burada Öcalan inceledikten sonra listeye son halini verir. Bu listedeki milletvekilleri BDP adına bağımsız milletvekili aday listelerinden seçime girerek milletvekili olurlar, bu milletvekilleri yaptıkları faaliyetlerinin bir çoğunun talimatını Sabri Ok’tan alır.
2011 seçimlerinde milletvekili seçilen bağımsız milletvekilleri Meclis’e girme taraftarıydı ancak Duran Kalkan ve Sabri Ok’un talimatları neticesinde meclise girip milletvekilliği yemini etmekten vazgeçtiler. Bu milletvekilleri zaman zaman örgütün kırsal alanına giderek siyasi eğitim ve örgütten talimat alırlar. Benim gözlemlerine göre BDP göstermelik olarak faaliyetlerini sürdürür, yaptığı faaliyetlerinin tamamının talimatını kırsal alandan alır.”

‘PKK bölgeden tamamen giderse diğerleri gelir’
“1999 yılında Abdullah Öcalan’ın yakalanması sonrasında yargılama süreci ve devamında soruşturma komisyonu adı altında resmi bir komisyon kuruldu. Bu komisyon Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun görevlendirdiği ve kurduğu komisyondur. Bu komisyon Abdullah Öcalan ile 2001 yılının Eylül ayına kadar görüştü. Bu komisyon içerisinde benim bildiğim kadarı ile ağırlıklı olarak asker kökenli görevliler bulunuyordu. Bu komisyon ile Abdullah Öcalan arasında yapılan görüşmelerde PKK örgütünün silahlı militanlarının büyük bölümü Kuzey Irak’a çekilmesi ancak 500 kadar militanın Türkiye sınırları içersinde kalması konusunda anlaşmaya varıldı.
500 militanın Türkiye’de kalmasını da Öcalan bana yapmış olduğumuz görüşme esnasında kendisine Askeri yetkililer tarafından 500 PKK militanının Türkiye de kalmasının teklif edldiğini, kendisinin de tamamının Türkiye sınırları dışında kalması gerektiğini ancak bunun Askeri yetkilerce kabul edilmediğini gerekçe olarak kendisine askeri yetkililerce Türkiye sınırlarının tamamı silahlı PKK militanlarından arındırırsak bu bölgelere diğer terör örgütleri tarafından ele geçirilebilineceği ve bölgenin kontrol edilemeyeceğinin kendisine söylediğini ifade etti.”

‘Ecevit adına Emre Taner görüşüyordu’
“Bu dönemde dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in talimatıyla bir sivil görevli kendisinin Başbakan adına geldiğini ve görüşmek istediğini söylüyor, bu şahıs ile bir kez görüşme yapılıyor, bu görüşmede bu sivil şahıs Öcalan’a ‘Kürt sorunun çözümü noktasında talepleriniz nedir?’ diye bir liste veriyor. Bu liste daha sonra Öcalan tarafından yattığımız görüşmede bize verildi ve biz de kuryeler aracılığı ile kırsal alana örgüte gönderdik. Daha sonra kırsal alandan gelen cevabı biz tekrar Öcalan‘a ilettik. Daha sonra Öcalan ile Başbakan adına görüşen sivil şahsın dönemin MİT Müsteşar Yardımcısı Emre Taner olduğunu öğrendik.”

‘2005 yılından sonra MİT görüşmeleri başladı’
“2005 yılından sonra Ahmet Türk ve Sırrı Sakık aracılığıyla MİT’te görevli ismini Afet olarak bildiğim ve müsteşar yardımcısı konumundaki bayan şahıs ile görüşmeler başladı.
Sabri Ok askerlik görevini tamamladıktan sonra Öcalan’ın talimatı ile BDP’nin Türkiye temsilcisi olduktan sonra Sabri Ok üzerinden görüşmeler devam etti ve bu süreçte Öcalan muhatap alınmadığı için belli zamanlarda ateşkes ilan edildi ama net sonuç alınamadı. Bu görüşmelerin tamamını bahsettiğim şahıslar MİT görevlileri ile yaptı.”

‘Heyet görüşmeleri Silvan saldırısı üzerine kesildi’
“2008 yılında Öcalan ile kendisi tarafından ‘Heyet’ olarak tabir edilen devlet görevlileri ile görüşmeler başladı, bu süreçte yeniden ateşkesler başladı ve bu görüşmeler 2011 yılında terör örgütü tarafından gerçekleştirilen Silvan saldırısına kadar devam etti ve bu olaydan sonra görüşmeler kesildi.
Bu süreçte MİT Başkanı Emre Taner ve MİT’te görevli PKK uzmanı olarak bilinen Afet Güneş ile Oslo görüşmeleri olarak bilinen parelel görüşmeler olarak adlandırılan, PKK’nın kırsal alanında faliyet yürüten üst düzey örgüt mensupları olan Sabri Ok, Adem Uzun, Mustafa Karasu, Zübeyr Aydar, Nuriye Kespir ile toplam 12 adet değişik yer ve tarihlerde görüşmeler yapıldı. Hatta bu görüşmelerin bazılarına ait ses kayıtları basına sızdı.
Bildiğim kadarı ile basına sızdırılan ses kayıtlarının Mustafa Karasu tarafından yapılmış olabileceğini tahmin ediyorum. Bu süreçte Öcalan kendi yazdığı protokolleri kendisi görüşen heyete verdi ve bu protokollere heyetin pozitif baktığını söyledi.

‘Öz savunma eklenince görüşmeler tıkandı’
Ancak bu protokolleri heyet örgütün kırsal alanına gönderdikten sonra örgütün kırsal alanı bu gönderilen protokollere Öcalan’ın dışında öz savunma birliklerinin kurulması yani silahlı militanların demokratik özerkliğin kabul edilmesi ile birlikte Doğu ve Güneydoğu illerinde askeri güç olarak görevlendirilmesi ve anadilde eğitim konuları eklendikten sonra devletin kabul edemeyeceği, bu şartlar karşısında görüşmeler tıkandı ve bu olaylardan sonra asker ve kamu görevlilerinin PKK tarafından kaçırılması ve Silvan saldırısı ile bu süreç sona erdi.
Bu süreç devam ederken Öcalan’a görüşme heyetinin başkanı olan Sabri Ok tarafından PKK örgütünün kırsal alanının istek, görüş ve önerilerinin yazılı olduğu bir metin gönderiliyordu. Öcalan kendisine gönderilen aynı sayfanın arkasına kendi istek ve görüşlerini yazarak MİT görevlilerine veriyordu ve bu şekilde görüşmeler devam ediyordu.”