Mehmet Soysal

Mehmet Soysal

mehmet.soysal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bir zamanlar herkesin alay edercesine dilinden düşürmediği bir söz vardı:
- Eğitim şart!
Her fırsatta “eğitim” ile alay edenler 15 Temmuz akşamı ülkenin felaketin eşiğine gelmesiyle gördü ki, ihanete giden tüm yolların taşları eğitimle döşenmiş...
Ve sızıntının ilk hamlesi de eğitim ve kültür oyunlarıyla başlamış...
*
2010 yılıydı...
Ankara’daydık...
Televizyon programındaki konuğumuz dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’dı.
TBMM’deki odasında yaptığımız programda ilk sorum dershanelerdi... Dershane sorusunu sorarken de aklımda ne FETÖ örgütüne mensup bir yapı vardı ne de bir savaşın fitilini ateşlemek gibi bir niyet...
Ülkenin ve dünyanın birçok yerinde eğitim gerekçesiyle kurulan adreslerde büyük oyunların döndürüldüğünü az çok biliyorduk ama meselenin ülkeyi kanlı bir darbeyle ele geçirme noktasına kadar gelebileceğini de o dönem hiç tahmin etmiyorduk.
Biz sadece etrafımızda çocuklarını dershaneye yazdırabilmek için maddi zorluklar çeken birçok ailenin dramına şahit olduğumuz için dershaneler sorusunu sormuştuk...
*
Ve dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ilk defa canlı yayında dershaneler konusunda net mesajlar verdi ve son noktayı koydu:
- Dershanelere karşıyım!
*
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bizlerin, en azından benim farkına varamadığım tehlikenin boyutunu demek ki o dönemde bile belki de en derin detayına kadar biliyordu...
Ve devletin kılcal damarlarına kadar sızan yapının bir gün ülkeye ne kadar büyük bir kötülük yapabileceğini de...
Biliyordu ki, bu kötülüğün ana damarı olan dershanelere şiddetle karşı çıkıyordu ve kapatılması gerektiğini ısrarla söylüyordu...
Devletin, özel sektörün ve medyanın en kritik noktalarına kadar sızan zehirli sarmaşığın kökünü kurutmayı bu yüzden ısrarla isteyen Erdoğan’ı o dönem kendi bakanları ve yanındaki kurmayları bile anlamıyordu ve anlamak istemiyordu...
*
O dönem birçoğu da bize olağanüstü düşman oldu, düşmanca davrandı ve kırk türlü yalanlarla itibarsızlaştırma operasyonları yürüttü...
Biz gülüp geçtik hepsine...
Çünkü yalan yolculuğunun uzun süreli olmayacağını biliyorduk, yollarda kimin kim olduğu da eninde sonunda gözükecekti...
17-25 Aralık’ta herkesin gerçek yüzünü gördük...
Ve 15 Temmuz akşamında ise ihanet yolunun son durağında, yani köprü başında maskeli ihanet balosu sona erdi...
Müzik bitti ama aklını ve yüreğini çaldırmış yığınla insan maskeli baloda dans etmeye devam ediyor...
*
Eğitimle yıllarca alay edenler bir ülkeyi korumanın da, yıkmanın da yolunun eğitimden geçtiğini daha yeni anlayabildi.
Demek ki, eğitim şartmış!
Komedi kısmı bitti ve şimdi trajedi zamanı...