Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Irak Şii milis gücü Haşdi Şabi’nin Telafer’e doğru ilerlemesi, Irak Başbakanı Haydar el Abadi ile Türk hükümeti yetkilileri arasındaki söz düellosunun sertleşmesi ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sınır bölgesinde yığınak yapması, komşu ülkeyle bir savaş olasılığının işaretini mi veriyor?
Resmi ağızlar Irak’a karşı bir Türk askeri müdahalesinin Bağdat yönetiminin ve ona bağlı Haşdi Şabi’nin Türk hükümetinin yaptığı uyarılara uyup uymayacağına bağlı olduğunu belirtiyorlar. Yani Şii güçler Telafer’e girer ve orada hâkimiyet kurup kent halkının Türkmen ve Sünni kesimini ezmeye kalkışırsa, harekete geçmekten çekinmeyecektir.

Caydırıcı gösteri

Sınır boyunca alınan askeri tedbirler ve yapılan uyarılar, bu aşamada daha çok “caydırıcı” bir güç gösterisi sayılıyor. Ama kabul etmeli ki gerginliğin giderek tırmanması, her an çatışma riskini de taşıyor.
Şu sırada bir Türk-Irak savaşı en az arzu edilecek bir olasılıktır. Böyle bir durum, iki ülkenin de ve ilgili tüm tarafların da zararına olacaktır.
TSK’nın bu yeni cephede harekete geçmesi, Suriye’ye karşı yürütülen Fırat Kalkanı harekâtından farklı bir nitelik taşıyacaktır. Suriye’de savaşan güç, Türkiye desteğindeki Özgür Suriye Ordusu’dur; hedef de IŞİD ile Kürt PYD/YPG’dir. Yani adres Esad yönetimine bağlı Suriye Ordusu değildir.
Irak’a karşı girişilecek bir savaşın doğrudan adresi Abadi yönetimi ve ona bağlı Irak ordusu ile Haşdi Şabi gücü olacaktır. Yani bu olayda iki devlet savaş alanında karşı karşıya gelmiş olacaktır.
Bu da uyuşmazlığı daha geniş ve karmaşık bir hale getirme tehlikesini taşır...

Önleyici harekât

Kuşkusuz bu kriz yoktan ortaya çıkmış değil.
Ankara, öteden beri Bağdat’daki Şii ağırlıklı yönetimlerin (başta Maliki’nin, sonra da Abadi’nin) Irak’ta, İran’ın da aktif desteğiyle, mezhepsel politikalar uygulamasından rahatsız olmuştur. Musul’un IŞİD’den kurtarılması operasyonu, Ankara ile Bağdat arasındaki uyuşmazlığı öne çıkardı. Türkiye bu harekâta Haşdi Şabi’nin dahil olmasına karşı çıktı. Abadi Türkiye’nin daha çok Türkmen ve Sünni kökenli Iraklı savaşçıları yetiştirdiği Başika üssünü terk etmesini istedi...
Böyle bir gerilim ortamında Haşdi Şabi’nin “Türkmen kenti” sayılan Telafer’e doğru ilerlemesi, Türk hükümetini yeni ortaya koyduğu “önleyici harekât” konseptini uygulama noktasına yaklaştırdı.
Ankara’nın açısından bu duruş, Musul bölgesinin Türkiye’nin hasım gördüğü Iraklı güçlerin ve onun arkasındaki İran’ın hâkimiyeti altına düşmesini önlemek için gereklidir. Türkiye bu duruşu Irak’tan gelen PKK tehdidine karşı, kendi bekası için zorunlu görüyor.
Kısacası, gelinen kritik noktada, savaş tehlikesini azaltacak ve öncelikle şimdiki gerilimi düşürecek etkin bir “kriz yönetimi”ne ihtiyaç var...