Kariyer ‘Vücut dili bana çok şey ifade ediyor’

‘Vücut dili bana çok şey ifade ediyor’

19.05.2008 - 19:38 | Son Güncellenme:

Vepa Group Yönetim Kurulu Başkanı A. Önder Öztarhan, “İkinci jenerasyon olarak şirketi kuran büyüklerimizden çok daha başarılı olmak mecburiyetindeyiz” diyor

‘Vücut dili bana çok şey ifade ediyor’

Kulağımda Dvoràk’la kaybolduğum ara sokaklarda çıkış yolunu ararken geç kaldığım röportaja biraz mahcup başlıyorum. O da sanki biraz tedirgin ama yine de rahat görünüyor. Sonra anlıyorum ki, sorabileceğimi düşündüğü tüm sorulara hazırlanmış; elinde tuttuğu kâğıtlardaki yazılar, dersine özenle hazırlanmış bir öğrencinin notlarına benziyor. Bu itina için hissettiğim saygı bir an yüzümde küçük bir tebessümle beliriveriyor. Benden birkaç yaş büyük, genç bir yöneticiyle röportajın nasıl akacağını merak ediyorum. Karşımda, kariyeri belki doğmadan çizilmiş ve sonra hep bu yol için hazırlanmış, sorumluluk hissetmiş biri var.

Haberin Devamı

Ekonomi ve pazarlama okumuşsunuz. Aile şirketinde çalışacağınız için atılmış bi-linçli bir adım mıydı bu?
Evet... Benim en baştan beri aile şirketinde çalışacağım belliydi. Zaten aile şirketlerinde tercihin dışında kaçınılmaz bir yol oluyor. Ama kendimi şöyle şanslı hissediyorum: Zaten çalışmak istediğim bir işi yapıyordu ailem. Bir de lisede, üniversitede okurken yaz tatillerinde, babamın zoruyla, şirkette farklı kademelerde çalışıyordum. Yani öğrenimim sırasında o yol belliydi...

Babamın zoruyla, dediniz...
O yaşlarda çok isteyerek çalıştım dersem doğru olmaz. Çünkü o yaşlarda yaz tatillerinde çalışmayı değil, arkadaşlarınızla birlikte olmayı istiyorsunuz. Ama bugün babamın ne kadar doğru yaptığını görüyorum. Onun sayesinde iş hayatına erken atılmış olduk.

Haberin Devamı

Başka bir meslek geçmedi mi hiç aklınızdan?
Ben film seyretmekten inanılmaz keyif alıyorum. Üniversitenin ikinci, üçüncü sınıfında bir ara düşündüm, çok kısa bir hayaldi; acaba filmle ilgili bir şey yapabilir miyim diye. Yönetmenlik vardı aklımda. Tabii babamın kurmuş olduğu bir iş vardı ve sorumluluk duyarak kendimi o yöne kanalize ettim.

Pek çok insan sizin konumunuzdaki kişileri şanlı bulur ama sanki arka planda başka şeyler de yaşanıyor. Özgür ve rahat bir seçme ortamı yok, diye düşününce mi bana böyle geliyor bilmiyorum...
Yoo, o çok doğru. Size çok açık söylüyorum. Üniversitede böyle bir şey hayal ettiğimi belki bir eşimle paylaştım bugüne kadar. Orada sorumluluk duygusu insana daha ağır basıyor.

Vazgeçmiş görünüyorsunuz bu hayalden...
Şu an bana çok uzak. Seyirci ve izleyiciyim ama belli olmaz. Daha genç olduğumu düşünüyorum, belki bir gün...

Babanız şirketi kurduğunda bu kadar büyüyeceğini tahmin etmedi belki... Bu süreci değerlendirdiğinizde kendinizi şanslı da sayıyorsunuzdur sanırım...
Tabii ki... Ayrıca şansın ticarette çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ne kadar çalışırsanız çalışın, şansınızın da olması gerekir. Babamın da doğru zamanlarda hep şansı yüzüne gülmüş. Talihsizlikler de yaşamış. Uzun süre çalışıp birikim elde ettikten sonra onların çoğunu bir yangında kaybetmiş. Sonra tekrar sıfırdan çalışmaya başlamış.

Haberin Devamı

Sözü şuraya getirmek istedim aslında: Bu şirket olmasaydı Önder Öztarhan nerede olurdu? Hiç bunun muhasebesini böyle yaptınız mı?
Evet, yaptım... Belki üniversitedeki hayalimin peşinden koşardım. Yurtdışında öğrenim gördüm, belki bir müddet orada kalıp iş imkânı yaratmayı düşünürdüm. Çok daha başa dönerseniz onu hayal etmek çok zor; çünkü insanların ideallerinde yaşadıkları yerin, oradaki kültürün, arkadaşlıkların da etkili olduğunu düşünüyorum.

Şirkette farklı bölümlerde görevler almışsınız...
Aile şirketi olduğu için bu çok önemli. Çalışanların sizi kabul etmesi, sizi doğal bir patron olarak görmemeleri için bir takım şeyleri hak etmeniz gerekiyor. Babamızın da bize verdiği kültür buydu; En alttan bu işi öğrenip sindire sindire, yani her kademeyi öğrenip zorluklarını görerek, ilerlememizi istiyordu. Zaten lise, üniversite dönemlerinde kardeşimle depoda da, sevkıyatta da çalıştık, tüm ürün ve satış müdürleriyle beraber bayileri, müşterileri de gezdik. Hepsini görmek, zorlukları yaşamak üst düzey bir konuma geldiğinizde ekibinizle olan diyalogunuzun daha sağlıklı olmasını sağlıyor.

Haberin Devamı

Aile şirketinde çalışmanın zorlukları neler size göre?
Çok zorluk yaşadığımı söyleyemem. Hem babam hem amcam bana çok yardımcı oldu. İşi hızla öğrenmemiz, başarılı olmamız için gerekli tüm fırsatlar verildi. Genel anlamda aile şirketinde çalışmanın en büyük sorumluluğu ise şu: Sıfırdan bir şey yaratmadığınız için kurulmuş bir işi daha iyiye, daha farklı bir yöne götürmek zorundasınız. Hep birileriyle kıyaslanıyorsunuz. Bizim bugün şöyle bir misyonumuz var; ikinci jenerasyon olarak şirketi kuran büyüklerimizden çok daha başarılı olmak mecburiyetindeyiz.

Vepa’nın sizinle birlikte bir atılım dönemine girdiği de belirtiliyor... Geçen süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çok talihsiz bir jenerasyonuz, çünkü görülebilecek tüm krizleri gördük. İş hayatına 1996’da başladım ve geçen süreçte, büyüklerim 5-6 kriz yaşadıysa ben 4’üne şahit oldum. Bu anlamda olanı korumakla, çok zarar görmemeye çalışmakla zaman kaybettiğimi düşünüyorum. Sonra ‘şirketi nasıl geliştirebiliriz, hangi sektörlere yatırım yapabiliriz ?’ diye bir süreç başladı. Perakendecilikle büyümüş, sonra ithalata kanalize olmuştuk. Distribütörlüğünü, mümessilliğini yaptığımız bazı markalar Türkiye’ye kendileri gelmek isteyince kabuk değiştirmeye başladık.  Markalarla kazandığımız tecrübeyi perakendecilik yönünde devam ettirmeye karar verdik; Nike’taki distribütörlük tecrübemizi, Nike’ın perakendeciliğiyle devam ettirdik. Aynı şekilde Estee’nin distribütörlük sürecinde edindiğimiz kozmetik tecrübemizi Mac’in Türkiye’deki perakendeci ortağı olarak sürdürdük. Tabii halen distribütör olduğumuz markalar var: New Balance, Shiseido... Geçen sene çok yeni bir marka yarattık; Cho isimli mağazalar açmaya başladık. Bu mağazalarda sattığımız ayakkabılar yurtdışından geliyor; burada distribütörlük ile perakendecilik birlikte yürüyor. Yeni görüşmelerimiz var. Farklı sektörlere de bakmaya çalışıyoruz.

Haberin Devamı

Sizi klasik bir patron tiplemesinden ayıran özellikler neler?
Ben kendimi patron olarak göremiyorum, takımın kaptanıyım. İkna edilmeye çok açık biri olarak görüyorum kendimi ve bunun da çok önemli olduğunu düşünüyorum. Şirketlerin en büyük ve en pahalı yatırımı insan kaynakları. Bu nedenle onların fikirlerine çok önem veriyorum. Ama biraz daha eleştiriye açık olmalıyım. Eleştiriyi doğru algılamadığım zamanlar oluyor; kendi kendime yaptığım bir özeleştiri bu.

Ölçülebilir riski almayı tercih eden yöneticilerden misiniz?
Riski paylaşmayı seviyorum. Aile şirketindeki yönetim kurulu üyeleri, ailenin fertleri... Riski onlarla beraber almayı, paylaşmayı ve onların inandığı riski almayı seviyorum.

Babanızla hep aynı fikirleri mi paylaşırsınız yoksa çatıştığınız dönemler de oluyor mu?
Bugün iş hayatında doğru yaptığım her şeyi babamdan öğrendim, yanlışlarım bana ait... Babam girişimci, inovatif bir kişiliğe sahip ve hep yarını düşünen, uzun vadeli kararlar veren bir yapısı var; babamdan bana sirayet etmiş en önemli özellik bu belki. Bugün aramız her zamankinden iyi. Oğullar büyüdükçe, babalarının ne kadar haklı olduğunu görüyor. Olgunlaştıkça, tecrübe kazandıkça babamın bizi ne kadar doğru yönlendirdiğini düşünüyorum.
Babam emekli oldu tabii, amcam hâlâ şirketin içinde. Aynı şekilde amcam da öyle... O da her sıkıştığımızda gidip fikrini aldığımız, kendine has sakin ve objektif bakış açısıyla bizi yönlendiren bir büyüğümüz. İşi kuranlardan birinin başımızda olması bizim için çok büyük bir avantaj; hem babamın hem de amcamın fikirlerine danışabilmemiz çok büyük bir şans.

‘Denizle aramda farklı bir bağ var’

Sizin için ‘iyi bir aile babası’ da deniyor? Ailenize yeterince vakit ayırabiliyor musunuz?
Kızlarımla, eşimle birlikte zaman geçirmeyi çok seviyorum. Ama çocuklarınız belli bir yaşa gelinceye kadar, özellikle 0-7 yaş arasında, yeterli zamanın ölçüsü ne olabilir ki... Ben yeterli zamanı ayıramıyorum. Bir de eşim en yakın arkadaşım da olduğu için vakit ayırmak resmi bir laf gibi geliyor. O benim hayatımın her anında var.

Kız babası olmak zordur, diyorlar...
Bu anlamda ahkâm kesmek için daha çok yeniyim. En büyük kızım 2.5 yaşında ama baba olduktan sonra hayata bakış açım, önceliklerim değişti.

Spora da vakit ayırıyorsunuz değil mi?
Spor yapmayı çok seviyorum. Nabzımı yükselten her sporu yapmaktan büyük keyif alıyorum. Denize çok aşığım. Çocukluktan beri denizle aramda farklı bir bağ var. Denizde ufacık bir kayığın içinde bırakın beni -yemeğimi, suyumu
verin- hiçbir lüks aramadan yaşayabilirim.

‘Değer yargılarıma çok bağlıyım’

‘Vücut dili bana çok şey ifade ediyor’
Bir yerde sizin için “Mülayim bir kişiliğe sahip” yazılmıştı. Öyle mi gerçekten? Bu iş hayatınıza nasıl yansıyor?
Mülayim mi? Aslında şöyle, çok uyumlu bir insan olduğumu düşünmüyorum. Çok zor bir yapım var. Kolay değil, zor bir insanım ama gün geçtikçe daha uyumlu olmaya çalışıyorum. Mülayimi çok sevmedim...

‘Zor bir insanım’ derken...
Şöyle toparlayayım; Çok fazla değer yargım var ve onlara çok bağlıyım, belki bu zor bir insan olmamda etken.

Birlikte çalışacağınız insanlarda aradığınız ilk özellik nedir?
İlk intiba benim için önemli. Aslında önemli olmaması gerekiyor ama bu beni etkiliyor maalesef. İnsanın vücut dili bana çok şey ifade ediyor; bakışı, konuşması, elinizi sıkışı... Bu anlamda çok da sabırlıyım, yani ilk intiba beni etkilediği halde insanlara hep zaman tanıyorum. Çünkü bazen elektriği çok düşük, kendisini anlatamayan bir insanın bir süre sonra ne kadar değerli olduğunu görebiliyorsunuz, bunun tam tersi de olabiliyor. Ayrıca kendini geliştirmeye açık olması çok önemli. Çünkü ben de öğrenmeye açığım ve kendimi geliştirmeye önem veriyorum.

‘İş hayatında geçen zamanda çıkardığım ders’, cümlesini nasıl tamamlardınız?
Şöyle bir özeleştiri yapabilirim:  Yurtdışında okuyup Türkiye’ye geldikten ve hemen çalışmaya başladıktan sonra yaşadığım ve çalıştığım bölgeyle çok kapalı kaldım. 
İstanbul’u ve Türkiye’yi çok daha erken yaşta tanımış olmayı isterdim. Bunun iş hayatımda çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Herhalde bundan sonra şirketi gidebileceği en iyi yere götürmeyi hedefliyorsunuz. İş hayatınızda, aile şirketinden ayrılmak gibi, beklenmedik kararlar alabilir misiniz peki?
Olabilir... Ben değişime çok açık bir insanım ve hızla da adapte olurum. Rutinden kaçmayı severim, bu anlamda sürüden ayrılmayı seven bir insanım. Hem iş hem özel hayatımı rutinden çıkartmaya çalışıyorum. Bu yüzden söylediğiniz bana uzak değil, yakın geliyor; hayatımda o anlamda, öyle bir değişiklik olabilir.

Yazarlar