Kültür Sanat Küçük Prens'i okuma rehberi

Küçük Prens'i okuma rehberi

26.08.2016 - 11:29 | Son Güncellenme:

Çocukluğumuzda hayatımıza giren ve en üzel başucu kitabımız olan Küçük Prens'i bir de Merve Otçeken'den dinleyin!

Küçük Prensi okuma rehberi

1.Küçük Prens’in çocukluğunuzdan beri size yol arkadaşı ve bir rehber olduğunu belirtiyorsunuz. Hayatınızdaki yerini biraz anlatır mısınız?

Haberin Devamı

Nasıl güzel ifade ettiniz. Evet, Küçük Prens 11-12 yaşlarımda ''Mervece'' dünyama, kendi gezegenler gezisi sırasında uğradı. Ancak kitaptaki pilot gibi ben hep varlığını yıldızlara ve kalbime bakarak yaşatmayı sürdürdüm. O günden bu yana, ne zaman bir konuda desteğe ihtiyacım olsa, elime Küçük Prens'i alır, ve bir sayfa açıp okurum. Sunduğu rehberlik hizmeti işte böyle başladı... Hayat boyu, yanımda olan renkli ve minik dostumla birlikte büyüdük...

Fark ettim ki yıllar içinde en az 10 kez baştan sona okumuş, her okuduğumda farklı bir iç görü edinmişim. İşte bu zenginlik, çeşitlilik ve derinlik ona ''Rehberim'' deyişimin sebebi... Benim ufacık dünyamı zenginleştiren dostumu, daha fazla can, yakından tanısın, kendi kalpleri müsaade verirse ''sevsin'' istedim...

Haberin Devamı

2.Dünyanın en çok okunan kitaplarından biri ve pek çok dile de çevrildi. Ancak ilk defa Küçük Prens’i Okuma Rehberi yazıldı. Böyle bir rehber yazmaktaki amacınızdan bahseder misiniz?

Sorunuzun cevabını az evvel kendiliğinden vermiş oldum :) ... Her an yakınımda, elimi tutan, cesaret ve ilham veren dostumu daha fazla cana, ''Mervece'' duyurmak istedim. Esasen Küçük Prens ile ilgili makaleler, objeler biriktirip ( 4 farklı dilde kopyaları ve 1984 basımı hali elimde var:), eğitimler veren biriyken, onu anlatma fırsatının bana nasip olması ise bir nevi ''mucizem''...

Vesile olan tüm güçlere, başta bana bu projeyle gelen Muvaffak Erman Yılmaz'a şükran...

Çocuk kitabı sınıfında sıkışıp kalmasına gönlümün el vermediğini de ifade etmeden geçemeyeceğim. Birçok metafor hem çok psikolojik ögeler barındırırken hem de Şaman kültürüne atıflar yapar. Bu derinliği kahramanları yakından tanıtarak aktarmayı seçtim.

Umudum okuyanların önerdiğim reçeteleri dikkate değer bulup denemeleri ve bu vesileyle kendi özlerine ''Küçük Prens'' bir adım daha yaklaşmaları... Özlerinin değerini bilip, ''layık'' oldukları hayat için gayret göstermelerini kolaylaştırmayı amaçladım.

3.Okuma Rehberi’nin kapağında yetişkinlere “Biraz soluklanıp özünüzle buluşmaya ne dersiniz?” diye soruyorsunuz. Onlara neyi hatırlatmak istiyorsunuz? Yetişkinler büyürken neleri geride bırakıyor?

Haberin Devamı

Psikoterapi seansları ve kurumsal dünyada yaptığım eğitimler sırasında fark ettiğim çok önemsediğim birkaç konu ve soru var. Ne pahasına, ne elde etmek istiyorsun? sevdiğim bir soru.

İyi bir iş, iyi bir evlilik, güzel bir ev, kaliteli bir araba, unvan, etiket, sevilmek, parasız kalma endişesi, herkesi aynı anda memnun etmek, adına nelerden vazgeçiyorsun?

Hepimiz, güvende, sağlıklı, sevip, sevildiğimiz ortam ve ilişkilere layığız. Dünyevi yaşamın bazı gerekleri var elbette, çalışmak, üretmek ise bunun kıymetli bir parçası. Ancak fark ettiğim şu ki, kendimizi bazen yukarıda bahsettiğim güzellikleri ''elde etmek'' adına geri planda tutabiliyoruz. İçimizdeki renkleri ''kabul görmek'', ''onaylanmak'' adına soluklaştırıp '' aynılaşıyoruz''.

Kadim öğretiler ''birlik ve bütünlüğe'' hizmetin ilk adımının ''kendin bilmek'', iç bütünlüğü sağlamaktan geçtiğinin altını çizer. Buna tüm kalbimle inanıyorum. Mutsuz, değersiz ve engellenmiş hissederken, birlikte olduğum kişi ve kuruma hiçbir faydan olmayacak. Farklılıklara daha az saygılı, öfkeli hallerimiz artacaktır.

İşte büyürken geride bıraktıklarımız özgünlük,biriciklik, spontanlık, doğallık, samimiyet ve iyi niyet... Vurgu yapmaya çalıştığım ''her kimsen, onu kendin tanır, kabul eder, şefkatle dinlersen'' tüm hayat seni zaten destekleyecek. Kendini unutmadan, oyunlar oynayabilir, sosyalleşebilir ve çalışabilirsin...

Haberin Devamı

Oysa yetişkinlik cümleleri arasında ''zorunluluk'' ve ''mecburiyetler'' var. Çık Mervecim masallardan diyenler olabilir. Pek çok kez duydum eğitimlerde:) Ben ve küçük dostum ise ''seçimlerden'' yana. Seninle daha fazla zaman geçirmek için uyumadım. O işe girmek için ne derlerse evet demek zorundaydım demek dıştan denetimli olmak yani, yaşam kumandanı başkalarına vermek demek... Beraberinde yargılama, suçlama, şikayet etme gibi yaşam enerjisini azaltan davranış alışkanlıkları getirir... Uzun süreli kendini böyle kullanım ise, yaşamın bolluk ve bereketinin azalması yönünde işleyiş gösterir...

Haberin Devamı

Ah bana bırakırsanız günlerce bu konuda konuşabilirim:) Devamını kitaptaki uygulamalarla okurların fark etmesi üzere burada durayım:)

4.Bir çocuk kitabı izlenimi uyandırsa da anlattığı farklı karakterler üzerinden aslında yetişkin yaşam biçimlerini eleştiriyor. Kral, Kibirli ve diğer kahramanlar aslında neyi temsil ediyor? Sizin kahramanınız neden tilki?

Evet, bahsettiğiniz gibi, ince bir mizah ve sorgulama şekli var. Öyle masum sorular, beraberinde bir o kadar cesur tespitler yapıyor küçük dostumuz. Birkaç kahramandan örnek verecek olursam;

Kral, her şey benim kontrolümde sanrısındayken Küçük Prens güneşi erkenden batırmasını istediğinde bunu yapamaz. Hayatta her şey ''tam'' zamanında ve en hayırlı şekilde yaşanır. Oldurma çabası insanlığın işlevsel kullanmaz ise kişiyi tüketir, umutsuz ve depresif hallere zemin hazırlar.

Kibirli, alkışı seven, her yaptığı görülsün isteyen ve hep en güzelini yaptığını savunan kahraman:) Tanıdık mı? Hepimiz severiz beğenilmeyi ancak beğeni gelmediğinde gösterdiğimiz tepki veya tepkisizliği taşıma kapasitemiz ''ruhsal'' sağlığımız hakkında fikir verir.

İş adamı; yalnızca çalışıp, maddeye sahip olmanın, tüm gücü elde tutmanın mümkün olduğu sanrısındadır. Yıldızların sahibi olduğunu ciddiyetle düşünecek kadar ileri gittiğinde küçük dostumuz pek şaşırır...

İçimizdeki bazı parçalar tüm kahramanlardan azar azar barındırabilir. Bunda da sakınca ''farkında'' ve '' seçimli'' olduğu takdirde mesele yoktur.

Benim kahramanım ise en yakın hissettiğim tilki; doğası gereği biraz vahşi olsa da, naif, samimi, bağ kurmak isteyen, aidiyeti önemseyen, düzenlilik ve istikrarın bağ kurmayı kolaylaştırdığını emeğin önemi kendince anlatan kahramana yakın hissettim:)


5.Küçük Prens ile tilki arasında geçen diyalogda tilki şöyle diyor: “İnsan ancak kalbiyle tam görür. Öz, gözlere gözükmez…” Siz de insanın hayata, hakikate kalbiyle bakmasından bahsediyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız?

Bu söylem, hayatımda birçok kez karşıma farklı öğretilerde çıktı... Benim inanışıma göre; herkes herşeyi hali hazırda bilerek dünyaya geliyor. Tekamül sürecinde ise; tamamlaması gereken derslerden sınavlara giriyor ve ''yeterlilik'' tamamlıyor. İşte rehberimiz, yolu açan ve kolaylaştıran ''Kalbimiz''. Kalbi, hırstan, yoğun hazlardan, kinden, nefretten, rekabetten, öfkeden, suçluluk ve utanç duygularından temizlemek bu sebeple kıymetli. Özünü keşfetmiş ve yaşayan kişi, ''en doğal'' haliyle sevgiyi hisseder ve sunabilir. Gözünüzde her daim dingin ve sakin kişiler canlanmasın yalnızca, niyeti temiz ve birliği gözeten coşkulu, çağlayan kişilerde olabilir.

Zihnim yalnızca, ruhumun bize söylediklerini koordine edebilecek bir merkez. Eğer ona, onu aşan görevler verirsem hiç susmayan, tekrar eden, cümlelerle size sinyal verir. Görevi bana yalnızca seçenek sunmakken, ona karar merkezi gibi rol verirsem işte o zaman ''gerçekleri'' görmek zorlaşır...

Şimdiye kadar öyle yapmış olabilir veya zaman zaman roller karışıyor olabilir, o zaman hatırlatıcı cümle ''kalbini dinle'' olabilir. Ancak önemli hatırlatmam, kabı temiz tutmayı öğrendikten sonra onu dinlemek olacaktır. Yoksa hayatta gelen ilahi sinyaller bireysel kazanım arzusuyla farklı yorumlanabilir.
Benim kendime hatırlatıcı sorum '' Merve, bunu nefsin mi kalbin mi istiyor? Kalbimin isteğiyse devam ediyorum... Hakikate bir adım daha yaklaşma fırsatını kaçırmak istemem:)

İşte tilki ve küçük dostumuz bu değerli öğretiyi nasıl da zarif, duru bir anlatımla bize sunmuş. Mervece böyle yorumladığı söyleyebilirim...