Gündem Küçükler, büyük sorunları çözüyor

Küçükler, büyük sorunları çözüyor

19.02.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

MUN Konferanslarında, BM delegeleri rolünü üstlenerek, ülke sorunlarını ele alıyor, çözüm projeleri üretiyoruz. Bu projeler zaman zaman hayata da geçiriliyor. Kıbrıs’ın günümüzdeki durumu ve geleceğini şekillendirmiş olan “Kofi Annan Planı”nın taslağı ve ana hatları bir MUN Konferansı’nda yazılmıştı

Küçükler, büyük  sorunları çözüyor

İRLEŞMİŞ Milletler Konferansı’nın bir çeşit simülasyonu olan uluslararası MUN Konferansı, her yıl farklı yaştan yüzlerce öğrenciyi bir araya getiriyor. Öğrencilerin her ülkenin temsilci delegesi olduğu konferansta dünya sorunları masaya yatırılıyor ve çözüm yolları aranıyor. Birleşmiş Milletler’e (BM) sunulan projelerin üretildiği, dünyanın en saygın üniversitelerinden kabul gören MUN Konferansı, tüm etkinliğin İngilizce olması nedeniyle öğrencilerin dil gelişimine de büyük katkı sağlıyor.
Ben de daha önce Kapadokya’da düzenlenen 8. d’MUN Konferansı’na delege olarak ve Antalya’da düzenlenen 3. d'MUN Junior Konferansı’na da komite başkan yardımcısı olarak katıldım, benzersiz bir deneyim yaşadım. Öğrencilere önemli katkılar sağlayan MUN Konferansı ile ilgili sizlere de daha fazla bilgi verebilmek için Doğa Koleji Eğitim Yöneticisi Adem Durmuş ile bir röportaj gerçekleştirdim.

Haberin Devamı

MUN Konferansı nedir?

MUN bir çeşit Birleşmiş Milletler simülasyonudur. Burada küresel sorunlara çözüm aranır. Genellikle BM’de bulunan komiteleri içeren konferanslara, farklı ülkelerden lise ve üniversite öğrencileri delege olarak katılır. Delegeler sorumlu oldukları ülke vasıtasıyla kişisel ve milli düşünceler dışında uluslararası düşüncelere sahip olurlar. Her delegenin bir ülkeyi temsil ettiği konferanslarda ana dil İngilizcedir.

Konferanslardan elde edilen başarılar var mı?

Konferans sonunda çıkan çözüm önerileri BM’ye ulaştırılır ve böylece gençlerin bu konulardaki görüşleri bildirilmiş olur. Kıbrıs’ın günümüzdeki durumu ve geleceğini şekillendirmiş olan “Kofi Annan Planı”nın taslağı ve ana hatlarının bir MUN Konferansı’nda yazılmış olması, buna güzel bir örnek.

MUN projeleri nerelerde kabul görüyor?

Projeler, BM, Avrupa Birliği (AB) başta olmak üzere Harvard ve benzeri saygıdeğer üniversiteler tarafından kabul görmekte ve desteklenmekte. Ayrıca MUN’a dahil olarak edinilen sertifikalar kişinin CV dosyasında çok önemli bir yer tutuyor. Günümüzde de birçok örneği olduğu gibi MUN aracılığıyla üniversite eğitimini ücretsiz yani tam burslu görenler de bulunuyor.

Haberin Devamı

MUN Konferansı’na hazırlık amacıyla d’MUN konferansları da düzenleniyor. Bu konferanslarda ne gibi çalışmalar yapılıyor?

d’MUN, Doğa Koleji’nin düzenlediği, öğrencilerde dünya meseleleriyle ilgili farkındalık yaratma ve uluslararası ilişkiler konusunda ortak akıl yürütme kazanımları hedeflenerek gerçekleştirilen önemli eğitim-öğretim faaliyetlerinden biri. Buradaki amaç öğrencileri güncel olaylar, küreselleşme ve çok uluslu diploması gibi konularda bilinçlendirmek. Öğrenciler BM delegeleri rolünü üstlendikleri komitelerde ülkelerini temsilen ele aldıkları güncel meselelerle ilgili müzakereler yürütürler ve çözüm önerileri sunarlar.
Konferansın sonunda, konu ve sorunlara farklı bakış açıları ile yaklaşan ve empati yeteneklerini geliştiren öğrenciler “Pearson Assured” d'MUN katılım sertifikaları alırlar.

Haberin Devamı

Konferansa nasıl hazırlık yapılıyor?

Konferansa gitmeden önce öğrencilere komite ve işlenecek konu hakkında bilgiler veriliyor. Öğrenciler delege rolünü üstlendikleri ülkeler hakkında bilgi topluyor, araştırma yapıyor, öğretmenlerinden ve daha önce konferansa katılan arkadaşlarından bilgi alıyorlar.

d’MUN’un öğrencilerin kariyerine katkısı neler?

d'MUN, öğrencilerin kariyerlerine attığı ilk adımlardan biri. Profesyonel bir duruş sergileme, toplum karşısında konuşabilme yeteneklerini ve İngilizcelerini geliştirir. Özgüven ve olgunluk kazandırır. Dünyanın pek çok ülkesinde geçerliliği olan “Pearson Assured” sertifikasıyla bu gelişim belgelenir.

‘Önce insan olmalı’

Türkiye’de tiyatro oyunculuğunun daima ileriye gittiğini kaydeden Mustafa Alabora, resimle de ilgileniyor.
Usta sanatçı, “Tiyatrocu olmasaydım ressam olurdum” diyor

Tiyatroya çok meraklı olduğum için Doğa Koleji’nin ‘Ünlülerle Röportaj’ projesi kapsamında Mustafa Alabora ile röportaj yapma şansı yakalayınca çok heyecanlandım. Türkçe öğretmenim ve babamın yardımıyla Mustafa Alabora’yla iletişime geçtim. Röportaj bittikten sonra usta oyuncunun etkisinden kurtulamadım. Tiyatroculuğu, oyunculuğu o kadar güzel anlattı ki ileride Mustafa Alabora gibi başarılı ve kendini geliştiren bir oyuncu olmak istedim.

Haberin Devamı

Öğrenciliğinize dair unutamadığınız anınız var mı?

Benim hocam vardı; Melih Cevdet Anday... Büyük bir şair, edebiyatçı. Ben konservatuar son sınıfta tek kişi kaldım. Melih Hocamla ders yapıyoruz. Tabii tek kişi olduğum için acayip şeyler anlatıyor, müthiş zenginleştiriyor. Neyse, sonra imtihana girdik. O zamanlar sahne imtihanını geçtikten sonra, kültür imtihanı yapılıyordu. 15-20 hoca sahneye diziliyor ve size soru soruyordu. Melih Hocamın önüne geldiğimde bana hiç soru sormadan “Bu çocuk benden geçmiştir” demişti. O anı hiç unutamıyorum.

Tiyatro eğitimi konusunda ne düşünüyorsunuz?

Konservatuara gidip ciddi bir eğitim alınması gerekir.

Başladığınız dönemle şu anki oyunculuk arasında fark var mı?

Yok, çünkü dünya daima ileri gider. Sizler de babalarınızdan ileri gideceksiniz. Nazım Hikmet bir şiirinde “Babamdan ileri, doğacak çocuğumdan geri...” der. Bu, dünyanın ileriye gittiğini anlatır.

Haberin Devamı

Sizce oyunculuğun zor yanları var mı?

Var tabii ki. Tiyatro oyunculuğunun belli zorlukları var, sinemanın başka, dizi oyunculuğunun başka... Tiyatro oyunculuğu, birebir yapılır ve karşında seyirci vardır; hata kabul eden bir iş değildir. Dizi oyunculuğu uzun saatler boyunca sette kalmayı gerektirir; 20 saat, bazen 22 saat. Dizi tuttuğunda tüm hayatını ona bağlaman gerekiyor. İnsan bünyesini zorlayan bir şeydir bu. Sinema oyunculuğu da uzun sürüyor fakat hiç değilse bir süresi var. 3-4 haftada bitiyor.
Resim yapıyorum

Siz öğrencilerinize ilk olarak neyi öğretiyorsunuz?

Onlara önce iyi insan olmayı öğretmeye çalışıyorum. İyi doktor, iyi mühendis, iyi aktör olmak tabii ki önemli fakat iyi insan olmak daha önemli. Yalan söylememek, kimseyi dolandırmamak, bir yere geç kalmamak, insanlara saygılı davranmak...

Tiyatrocu olmasaydınız hangi mesleği seçerdiniz?

Ressam olurdum.

Resim yapmaya nasıl başladınız?

Müjdat Gezen 30 yıl önce bir sabah beni aradı ve “Mustafa, resim yapsana” dedi. Nasıl yapacağım dedim. “Git şu boyaları, şu tuvali al” dedi. Yaptım resmi. Sevmedim ama. “Yahu Müjdat olmadı, ben bunu yapamadım” dedim. O da “Olsun, o senin resmin” dedi. O cümle beni müthiş etkiledi ve uzun bir zamandır resim yapıyorum.

Tarhana yaparken kesirleri öğrendik

Ekoloji dersinde yaptığımız her etkinlik bize farklı bir bilgi öğretiyor. Bu hafta düzenlenen Tarhana Şenliği’nde matematik ve fen bilgisi derslerini de pratik olarak işledik. Pişirme süresi 10 dakika olan tarhananın olmasını bir hafta bekledik.
Geleneksel tarhana yapımı için önce okulumuzun bahçesinden gerekli sebzeleri topladık. Ardından bu sebzeleri bir bütünün parçalarına ayırdık. Sebzeleri doğrarken öğretmenimiz kesirlerle ilgili sorular sordu. Böylece kesirler zihnimde canlanmaya başladı. Doğranmış sebzeleri tencerede karıştırarak pişirdik. Pişen sebzeler ısının etkisiyle yumuşamaya başladı ve fiziksek değişimlerine şahit olduk. Aynı zamanda ısının maddelerin kimyasını da değişime uğrattığını gördük.

Hamurda bir yaşam var

Tenceredeki karışımımızı bir süre soğumaya bıraktık ve un ekledik. Böylece kıvamda bir yoğunlaşma oldu. Sonra bu karışıma yoğurt katarak yoğurduk ve elde ettiğimiz hamuru mayalanmaya bıraktık. Hamurumuzda bir yaşam olduğunu üzerinde oluşan deliklerden anladım.
Maya mantarları hamurun içindeki sebzeleri çürütüyor, nefes almak ve dışarıdaki oksijenden yararlanmak için hamurumuzda minik çukurlar açıyordu. Hamur mayalandıktan sonra, hamurumuzdan kopardığımız topakları, temiz bir bezin üzerine dizerek kurumaya bıraktık. Kuruduktan sonra kalburdan geçirerek daha küçük taneler halinde yaygının üzerine ufaladık. Güneşin sıcaklığıyla hamurumuz artık kurumaya hazırdı. Kuruma tamamlanınca un haline gelen tarhanamız hazırdı.
Meraklı bir bekleyiş içerisine girmiştik. Bir hafta sonra un haline gelen nefis yiyeceğimizi pişirdik. Ekoloji sınıfımızda müzik ve oyunlar eşliğinde kendimize tarhana ziyafeti çektik. Beklediğimize değmişti.

Sütten ebru yapılır mı?

Mucit atölyesi dersinde öğretmenimiz “Farklı maddelerin birbiriyle etkileşimlerinin sebebi nedir?” diye sordu. Sınıftaki herkes gibi çok heyecanlandım. Yeni bir keşif başlıyordu... Deney için bir tabağa süt koydum, farklı renkteki sıvı gıda boyalarını damlalık yardımıyla tabağın köşelerine damlattım. Kulak çubuğunu sıvı sabuna batırıp tabağın ortasına değdirdiğimde, renkler birbirine karışıp çok güzel bir görüntü oluşturdu. Buna ‘ebru’ deniyor. Nedenini sorduğumuzda öğretmenimiz: “Sıvı sabun sütün yüzeyindeki gerginliği azalttığı için renkler süt üzerinde birbirinden uzaklaşıyor. Tıpkı ellerimizi sıvı sabunla yıkarken mikropların elimizden uzaklaşması gibi” dedi. Artık ellerimi yıkadığımda bu deney geliyor aklıma.

DOĞA’DAN HABERLER

Kazağımızı giyip iklimi koruduk

Dünyamızı her geçen gün biraz daha fazla tehdit eden küresel iklim değişikliğine karşı düzenlenen sosyal sorumluluk projelerine katılarak farkındalık yaratmaya devam ediyoruz. Son olarak Uluslararası Çevre Örgütü’nün (WWF) 7 Şubat 2013’te Kanada’da başlattığı ve o günden bu yana devam eden Ulusal Kazak Günü’ne (National Sweater Day) katıldık. Türkiye genelindeki tüm arkadaşlarımız okula en sevdikleri kazaklarını giyerek gelerek çeşitli etkinlikler düzenlediler. Etkinliklerde, ısınmamız için gereken enerjinin yakıt tüketimini artırmak yerine, mevsime göre giyinerek de sağlanabileceğini fark ettik.
Ayrıca okul, ev ve iş yerlerinde ısıtma amacıyla salınan sera gazları hakkında bilgiler edindik. Fosil yakıtların yanması, ormanların yok edilmesi gibi insanların sebep olduğu şeylerin sera gazları denilen karbondioksit, metan, ozon ve diazot monoksit gibi gazların atmosferde artmasına neden olduğunu öğrendik.