Kültür Sanat Bir atraksiyon yapalım!

Bir atraksiyon yapalım!

10.08.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bir atraksiyon yapalım!

Bir atraksiyon yapalım


Urla’da bulunan Klazomenai zeytinyağı işliği 20 kişilik bir ekibin çalışmalarıyla ayağa kalkmaya hazırlanıyor


       Uzun yaşamanın sırrını şöyle formüle etmiş filozof: “İçimizi balla, dışımızı zeytinyağıyla yuğalım" (Demokritos) Şarabın da hakkını vermeli: Plinius, “insan vücuduna iyi gelen iki tür sıvı vardır, içsel olarak şarap, dışsal olarak da zeytinyağı; her ikisi de ağaçlardan elde ediliyor..." dediği vakit, ağaçlar bu hızla yanıyor muydu?
       3 - 4 Ağustos tarihlerinde Urla’nın İskele mahallesinde yer alan ve M. Ö. 6. yüzyıldan kalma bir zeytinyağı işliğini günışığına çıkarma çalışmalarını izlerken, diğer taraftan da helikopterlerle denizden nasıl su taşındığına tanık oluyorduk. Bu işlemin elbette kazı çalışmalarıyla bir ilgisi yoktu; üç ayrı noktada çıkan orman yangınını söndürme çalışmasıydı sürdürülen.

       Destek yetersiz
       İyonların M. Ö. 10. yüzyılda kurdukları antik kent Klazomenai, zeytinyağı üretim tesisinin de kurulduğu yer. Kültür Bakanlığı’nın 1979 tarihinde bir kurtarma kazısı olarak başlattığı Klazomenai kazısı 21 yılını geride bıraktı. Kazı ekibi, aralarında Ege, İstanbul, Marmara, Bilkent, Dokuz Eylül, Isparta, Muğla Üniversiteleri’nden öğretim görevlilerinin de bulunduğu 20 kişiden oluşuyor. 1981 yılında Ege Üniversitesi’nin üstlendiği kazı çalışmalarına son üç yıldır Komili Firması da destek veriyor. Proje, Komili’nin kendi ürünleriyle de örtüştüğünden, Ege Üniversitesi ve Urla Belediyesi ortaklığının bir ucundan da Komili tutmuş. Proje başkanı Prof. Dr. Güven Bakır, sponsorlara olan ihtiyacı vurguluyor: “Kamunun arkeolojik kazılara desteği maalesef yetersiz."
       Sabahın çok erken saatlerinde start alan kazı ekibi, kalan sınırlı zamanlarını basın daveti nedeniyle bir gün için biraz cömertçe kullanıyorlar. Modern bir zeytinyağı üretim atölyesinin nasıl çalıştığını hiç görmemiş olsak da Bakır, Anadolu’da hâlâ Klazomenai zeytinyağı işliği için geçerli olan tekniğe benzer yapıda işliklerin bulunduğuna işaret ediyor: “30 - 40 yıl önce ülkemizde kullanılan teknikle bu zeytinyağı atölyesinde kullanılan teknik arasında hiçbir fark yok. Bir tek araya elektrik motoru girmiş, ama prensipte sistem aynı. "
       Klazomenai zeytinyağı işliği, kestirilemeyen ya da kestirilse bile bize söylenmeyen bir zamanda -“daha çook çalışmamız gerek", diyor Bakır- üretime geçecek. Tabii sembolik olarak. “Amacımız bu zeytinyağı atölyesini ayağa kaldırmak ve kullanılabilir duruma getirmek. Ürün mevsiminde sembolik olarak burada zeytinyağı üreteceğiz. İnsanlara 2 bin 500 yıl önce zeytinyağının nasıl elde edildiğini göstermek ve bir atraksiyon yapmak istiyoruz."

       “Bu işi yapabilirim!"
       Keyifli, heyecanlı bir ekip, kazı ekibi. Çok genç elemanları var. Örneğin Mert, 14 yaşında. Ama sabahın çok erken saatlerinden gece geç saatlere kadar kazı ekibiyle birlikte çalışıyor. Elinde fırçası ve spatulası, anlatıyor: “Yaklaşık bir aydır kazılara geliyorum. Bundan önce herhangi bir kazıya gelmedim ama hep bir merakım vardı. Zevkli olduğu için yorucu olmuyor. Hemen sorumluluk verdiler. `Burası ince iş, dikkatli olmalısın’ dediler, ben de kendime güveniyorum ve yapabilirim dedim."
       Bir de yöre halkının yaklaşımını merak ediyoruz. Güven Bakır’a bunu sorduğumuzda da ince bir konuya çarptığımızı anlıyoruz hemen: “İnsanlar bize çok sorun çıkartmıyorlar ama huzursuzluk da var. Deniz kenarında bir yerde arsa değeri yüksek olan arazilerini bizden dolayı satamıyorlar. Mağdur olduklarını iddia ediyorlar; haklılar tabii ki. Burada devletin bu işe bakışında bir yavaşlık ve bir gariplik var. Mesela baraj ya da bir karayolu yaptığı zaman devlet, hangi arazileri alıyorsa onları hemen kamulaştırıyor. Fakat kültür meselesi olunca öyle yapmıyor, inşaat yasağı koyuyor. Ama mağdur olan insana da hiçbir şey vermiyor."
       Biz, Klazomenai zeytinyağı işliğinin maketinden bir damla da olsa zeytinyağı üretebilir miyiz diye düşünmekteydik, ama kimbilir belki de çok fazla beklememize gerek kalmadan Urla’da düzenlenen bir panayır haberini alırız; arkeologlar bir atraksiyon yaparlar...