Kültür Sanat Edebiyatın 'yeni müfredat'la imtihanı

Edebiyatın 'yeni müfredat'la imtihanı

25.09.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Bugünün gençlerinin edebiyatla ve kitapla ilişkisi nerede, nasıl başlıyor? Hiç kuşkusuz bu sorunun birden çok yanıtı sözkonusu. Milliyet Kitap olarak, yeni eğitim-öğretim yılına girilen şu günlerde, değişen Milli Eğitim müfredatı dolayısıyla yenilenen lise edebiyat ders kitaplarını bu soru ekseninde inceledik. Yazar, eleştirmen ve eğitimcilerimiz yeni kitapları değerlendirdiler.

Edebiyatın yeni müfredatla imtihanı

DEĞİŞEN ORTAÖĞRETİM MÜFREDATI TÜRK EDEBİYATI DERS KİTAPLARINI NASIL ETKİLEDİ? Peki ya okul? Okullarda öğretilen edebiyat dersleri? İşte bir soru daha: Müfredatın kaynaklık ettiği edebiyat kitapları?2005-2006 öğretim yılında Milli Eğitim müfredatının dolayısıyla ders kitaplarının değişmesi, okulların açıldığı şu günlerde son soruyu biraz daha merak edilir kıldı. Yeni müfredat uyarınca ortaöğretim kurumlarında yürütülen Türk Dili ve Edebiyatı dersi kaldırıldı. Yerine Türk Edebiyatı ve Dil ve Anlatım programları uygulamaya kondu. İki yıldır çalışması süren kitaplar, ancak bu öğretim yılına yetişti.Kitapları henüz öğrencilerin eline ulaşmadan edinmek kolay olmadı. Bir hafta sonra yüz binlerce öğrenciye ücretsiz olarak dağıtılacak kitaplardan birer adet istememiz, Milli Eğitim Müdürlükleri ve kitapları basan matbaalar tarafından kuşkuyla karşılandı. Kitaplar gazeteye gelene kadar belki de Osmanlı arşivlerini açtırmak için uğraşacağımızdan daha fazla uğraştık. Sonunda vuslat Milli Eğitim Bakanlığı Yayımlar Dairesi Başkanı Aziz Zeren'in devreye girmesiyle gerçekleşti ve ancak birer kopyasını edinebildiğimiz kitapları bizim için incelemeleri için yazar, eleştirmen ve eğitimcilerimize fotokopilerle çoğaltarak gönderdik. İlk okuduğunuz kitabı hatırlıyor musunuz? Ya da bugün sizi bir kitap ekini satır satır okuyacak kadar edebiyat sevdalısı yapan kitabı? Yoksa bir kitap değil de ailenin bir ferdi miydi size okuma alışkanlığı aşılayan? Ya da lisedeyken Dostoyevski'yi, Reşat Nuri'yi ya da Yahya Kemal'i ballandıra ballandıra anlatan edebiyat öğretmeniniz mi? Yazar ve eleştirmen Doğan Hızlan ve yazar Selim İleri, derin edebiyat bilgileriyle kitapların içeriğini ve 15-16 yaşlarında bir gence edebiyat sevgisini aşılayıp aşılamayacağını değerlendirdiler.Eleştirmen Semih Gümüş, içeriğe ve nelerin değiştiğine eğildi. Galatasaray Lisesi'nden emekli olan edebiyat öğretmeni Oya Adalı ise yeni kitapları geçmiş ders kitaplarıyla karşılaştırdı.Uzun yıllardır üniversitelerde edebiyat dersleri veren yazar Pınar Kür ve Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nüket Esen, gelecekteki öğrencilerinin nasıl bir edebiyat eğitiminden geçtiklerini incelediler.Dil yanlışları üzerine birçok yazı ve kitaba imza atan yazar Feyza Hepçilingirler ise hem içerik hem de dil açısından yaklaştı kitaplara.Buluşulan nokta, kitapların edebiyat sevgisi aşılamaktan uzak olduğuydu. Bazı olumlu fikirler ve beğenilen noktalar da vardı elbette. Söz gelimi kitapların görsel zenginliği çoğunluk tarafından beğenildi. Yazar ve metinlerin seçilmesine kör ideolojinin bulaşmamış olması da artılar hanesine yazılan bir diğer maddeydi. UZMANLAR YORUMLADI Bu kitapların hazırlanması sırasında edebiyatçılara danışılmaması, bir tek romanın bile bütünüyle okutulmaması ve uygulanması zor ödevler verilmesi herkesin ortak eleştirileri oldu.Bir başka ortak eleştiri ise kitaplarda Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının eksik oluşuydu. Ancak burada durup bir bilgi vermekte fayda var.Liseler 2005-2006 öğretim yılında dört yıllık programa geçti. 2007-2008 öğretim yılında 12. sınıfa geçmiş öğrenci yok. Dolayısıyla bu sınıfın Türk Edebiyatı kitabı da henüz hazırlanmış değil. Bu nedenle görüş veren değerli isimlerin bu eleştirilerinin 12. sınıf kitabında cevap bulacağını sanıyoruz. Umuyoruz.Bu yıl, incelemeye aldığımız 9., 10, ve 11. sınıf kitapları okutulacak edebiyat derslerinde. O sınıflardan iyi edebiyat okurları da çıkacak, geleceğin yazarları da... Bazıları da tek bir roman bile okumadan yaşayıp gidecek. Hazırladığımız dosyanın, 'genç okur'un geleceği ve onu bekleyen sorunların çözümü konusunda işlevsel bir pencere açmasını diliyoruz. GENÇ OKURUN GELECEĞİ Milliyet Kitap, ortaöğretim Türk Edebiyatı ders kitaplarının fotokopilerini gönderdiğinde, söze dökülmesi biraz zor bir coşku duydum. Sanki gençliği, gençliğimi andırır duygular toplamı bir coşku. Sanki yarın sabah Atatürk Erkek Lisesi'nde, yine o sınıflarda, Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenlerim Bakiye Ramazanoğlu ile, Rauf Mutluay ile...Lise sonda Nihad Sami Banarlı'nın hazırladığı ders kitabını okumuştuk. O zamanlar pek hoşlanmazdım bu kitaptan. Sonraları haksızlık ettiğimi anladım. Bu yüzden, yüz binlerce gencin okuyacağı yeni ders kitaplarına haksızlık etmek istemiyorum. Yalnız hemen ekleyeyim; araya giren zaman, edebiyat sanatını alımlayış ve algılayışta çok şeyi değiştirmiş. Banarlı olsun, ondan öncekiler (Sevük, Özon, vb) olsun, edebiyatın edebi dili gereksindiği kanısındaydılar. Şimdi test Türkçesini andırır bir söylem gelişmiş; galiba bütün ders kitaplarına da sızmış. "Edebiyat ders kitaplarına kör siyaset bulaşmamış!" Kitaplar boyunca böylesi öneriler, etkinlik olarak, sık sık tekrarlanıyor. Öğrencilerin Abdülhak Hâmid, Cahit Sıtkı ya da Salâh Birsel rolüne bürünmeleri öneriliyor. Rolü canlandıracak öğrenci, şairin, yazarın yaşamını, eserlerini araştıracak. Sonra sınıfta bir röportaj havası esecek... Bilmem uygulanabilir mi?Yıllardan beri bir hayalim var. Kırk yıl boyunca romanlar, öyküler, bir şeyler yazmaya çalışmış bir insanın, edebiyata vurulup kalmış bir kişinin hayali diyebilirsiniz. Türk edebiyatı derslerini yığma isimler ve tarihler yıkımından kurtarabilmenin hayali: Her dönemde sadece bir eser çözümlense ve o eser etrafında sonsuz gönderme olanaklarıyla hem edebiyatımıza hem dünya edebiyatına öğrenci açılıp gitse...Yeni ders kitapları isim ve tarih yığmasını yine devralmış. Bu yazarlar ve eserleri hakkıyla okunabilecek mi? Eserlerden kısacık alıntılar çerçevesindeki yorumlatma çabaları ne işe yarıyor? "Moby Dick"ten "Gün Batışı" bölümü, ardından, Tarık Buğra'nın "Bitmemiş Senfoni"sinden bir bölüm: Birkaç paragraf. "Bitmemiş Senfoni"nden alıntının altında Tarık Buğra'nın ismi, bir de "Yarın Diye Bir Şey Yoktur" yazısı. "Bitmemiş Senfoni"nin "Yarın Diye Bir Şey Yoktur" hikâye kitabındaki verimlerden biri olduğunu herhalde öğretmen söyleyecek. Melville ile (Sayfa 115'de Melvil şeklinde yazılmış) Buğra arasındaki ortak nokta: "Bir eleştirel yorumcunun, 'Bitmemiş Senfoni' adlı metni müzik sevgisini anlatan bir metin; 'Moby Dick' adlı metni de tabiat sevgisi veya deniz tutkusunu anlatan bir metin olarak değerlendirmesinin mümkün olup olamayacağını sebepleriyle birlikte tartışınız. Ulaştığınız sonuçları defterinize yazınız."Ah bu 'metin'! Ustamız Bilge Karasu onu ilk kullananlardandı. Sonra bir gün dedi ki, her şeye metin denir hale geldi, ben metinden vazgeçiyorum. İSİM VE TARİH YIĞMASI 10. sınıf ders kitabı, "Tarih İçinde Türk Edebiyatı" rotasında geziye çıkıyor. Destan dönemi, İslam uygarlığı çevresinde gelişen Türk edebiyatı, 19. yüzyıl ortalarına kadar Osmanlı edebiyatı. Renkli, güzel, incelikli, tatlı tatlı öğretici bir gezi olabilirdi. Aklıma hemen İskender Pala'nın Divan şiiri eksenindeki değerli çalışmaları, eserleri geliyor... Karşılaştırmayı, uzman kişilere bırakmak gerekir.10. sınıf kitabının 6. sayfasında bir bilgilendirme var, "İstanbul'da Hayatın Değişmesi" üzerine. Fakat kim yazmış? Kim, onca emek vererek, büyük değişimi hayatın kılgısından saptamış? Belirtilmiyor. Herhalde kitabın hazırlayıcıları diyeceksiniz. Ama Tanpınar'ın gerçek okurları diyemeyecekler...Kitaplara kör siyaset bulaşmamış. Bunu da çok sevinerek belirtiyorum. Çok dar, fakat yelpazesi geniş tutulmuş bir şairler, yazarlar öbeği. Geniş tutulan yelpaze, siyaset açısından. Farklı dünya görüşlerindeki edebiyat adamları Türkçeye katkılarıyla iç içe. Demek o eski hastalık yavaş yavaş iyileşiyor. Bir de, Nâzım Hikmet der demez Necip Fazıl'ı, Necip Fazıl der demez de Nâzım Hikmet'i ille birlikte anmak tavrından kurtulabilsek... İMZASIZ TANPINAR 11. sınıf ders kitabı, "Milli Edebiyat Dönemi"yle noktalanıyor. Çağdaş, gündeş edebiyatımız müfredat dışı mı? Gerçi Necatigil'den, Dıranas'tan, Orhan Veli'den, Hilmi Yavuz'dan, Sedat Umran'dan şiirler, Orhan Kemal'den, Kemal Tahir'den, Attilâ İlhan'dan alıntılar, bir iki çağdaş yazar, şair daha. Hepsi o kadar. Hem de kitaplar boyunca. Bu anlayışın ve tutumun çok tartışılacağını söylemem bile gereksiz.11. sınıf ders kitabının 168. sayfasında, Mehmet Emin Yurdakul'un "Bırak Beni Haykırayım" şiiri Edward Munch'un ünlü "Çığlık" eseriyle yan yana. Mehmet Emin Bey, "Bırak beni haykırayım, susarsam sen matem et; / Unutma ki şairleri haykırmayan bir millet, / Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir" diyordu. "Çığlık" ise, bilindiği gibi, büyük bir us yarılmasının çığlığıdır. Bence, talihsiz bir yan yana geliş... Fakat enikonu düşündürücü...12. sınıf kitabında dileyelim ki bu hatalar düzelsin. YURDAKUL VE MUNCH Edebiyat kitapları tartışmasına edebiyat eğitimi ve bu eğitimi yönlendiren edebiyat programından başlamak gerekir. Çünkü kitaplar MEB'nin sıkıdenetimi altında tüm ayrıntıları verilmiş bir programla birebir örtüşmek zorundadır. Kitap yazarına düşen, Bakanlığın isteklerini keşfederek bu programı Bakanlığın istediği doğrultuda gerçekleştirmektir. Yazarın yaratıcılığı, hareket alanı yoktur. Hatta bu iş Bakanlığın kullandığı sözcüklere kadar ulaşır. Bakanlık programda 'kelime' kullanmışsa kitaplar da onu kullanmalıdır, 'sözcük' diyemez. Yeni programda Bakanlık bu işi daha da sıkıya ve güvenceye alarak yalnızca kendisinin yazdırdığı kitapları piyasa sürer, bunun dışında da kitap kabul etmez. Otorite olarak tek doğrusunu, farklı anlamaların, yorumlamaların önünü tıkayarak ortaya koyar. Elimizde var olan kitaplar bunlardır. Eski ve yeni programın değişmeyen en temel noktası bu. "Nobel'e uzanan çağdaş Türk edebiyatı yeterli bir yer bulamamış!" Eski-yeni iki program arasında edebiyat dersinin amacı konusunda herhangi bir farklılık yok. İçerik açısından da eski-yeni iki program arasında bir farklılık görülmüyor. Ancak yeni programda içerik farklı bir biçimde sınıflandırılmış, farklı bir biçimde düzenlenmiş. İlla bu konular okutulacaksa bu düzen eski programdan (eleştirilerimizi saklı tutmak kaydıyla) daha derli toplu.İçerik yine yüklü ve böyle olmadığı iddiasına karşın bilgi ağırlıklı. Örneğin bir metnin incelenmesine ilk önce metinle dönemin zihniyeti arasındaki ilişki araştırılarak başlanır. Burada verilmek istenen kazanım şöyle ifade edilir: (Öğrenci) "Şiirin yazıldığı dönemdeki hakim zihniyeti fark eder." Şiiri okuyan 15 yaşındaki bir öğrenciden beklenen, okuduğu şiirde ilk önce, dönemin zihniyetini fark etmesi. (Programda, "Zihniyet terimi ile bir dönemdeki sosyal, siyasi, idari, adli, askeri, dini güçlerin, ticari hayatının, eğitim etkinliklerinin birlikte oluşturdukları ortam ve hiçbirine indirgenemeyen duygu anlayış ve zevk bütünü kastedilmektedir" açıklamasıyla verilmiş.) İÇERİK DÜZENLEMESİ DERLİ TOPLU Dersin "9. sınıfta, genellikle yakın dönem Türk edebiyatından seçilen örnekler çevresinde" gelişeceği açıklamasına yer verilmiş, herhangi bir yazar ismi belirtilmemiş. Bakanlığın lise 1 edebiyat kitabının 'modern' metotların nasıl uygulanacağını gösteren ilk bölümünde örnek olmak üzere çeşitli yazarlardan kısa şiirler ve birkaç dizelik /paragraflık parçalar alıntılanmış. Bu alıntılarda "100 Temel Eser" dizisinde kullanılan ölçütün (yaşayan yazarları dışarıda bırakmak) geniş çapta kullanılmış olduğu görülüyor. 1., 2. ve 3. sınıfları kapsayan edebiyat eğitiminin çağdaşa kapısını açan tek bölüm 9. sınıftaki bu bölüm. İçinde, yaşayan sekiz tane yazarın adına rastladım. 10. sınıf başlangıçtan Tanzimat'a kadar, 11. sınıf Tanzimat/ Servet-i Fünun/ Milli Edebiyat dönemlerini içerdiği için çağdaş yazarlara yer verilmemiş. 12 sınıf programı Cumhuriyet dönemine ayrılmış, zaten ÖSS sınavına odaklı.Görüldüğü gibi Nobel'e uzanan çağdaş Türk edebiyatı bu programda da kendine yeterli bir yer bulamamış. Bakanlığın çıkardığı bu kitap, bundan sonra farklı yazarlar tarafından hazırlanacak kitapların da sınırını belirlemiş oluyor.Bu programın en olumlu yönü, ders işleme yöntemi olarak 'öğrenci odaklı eğitim' anlayışını önermesi. Öğretmenlere bu konuda eğitim verilmemiş olması, öğretmenlerin ÖSS dolayısıyla yüklü bir içeriği yetiştirme gayretleri bu yöntemin genel olarak uygulanmamasını ya da kısmen uygulanmasını getirse de düşünce olarak programa girmiş olması önemli. 100 TEMEL ESER ÖLÇÜTÜ Kırılamaz denen tabuları kırmış gibi görünüyor yeni edebiyat kitapları. Edebiyat kitaplarına girmesi olanaksız sandığımız yazar ve şairlere yer veriyor. Bu yazar ve şairler arasında kimler yok ki! Pek de kullanmadığı Ran soyadını her seferinde peşine takarak da olsa Nâzım Hikmet, İlhan Berk, Edip Cansever, Oğuz Atay, Sabahattin Ali, Orhan Kemal, Attila İlhan, Hilmi Yavuz, Ece Ayhan, Özdemir Asaf... Metin, açıklamalar, araştırmalar, kelimeler ve yazar hakkında bilgiden oluşan sırayı hiç bozmayan eski edebiyat kitaplarındaki kuru ve sıkıcı düzene karşılık, yeni kitaplar renkli, resimli...Hazırlık, etkinlik, anlama yorumlama, ölçme değerlendirme bölümlerine ek olarak çocuğun kendisini sorgulayacağı öz eleştiri tablosu ( Elbette yine yazım konusu! Yaygın ve benimsenmiş kullanımıyla 'özeleştiri' değil, TDK'nin önerisiyle 'öz eleştiri'!)... "Çocukları mezar kazmaya özendirmek niye?" Popüler kültür öğelerinden, sözgelimi Kemal Sunal'ın fotoğraflarından yararlanma da övülecek bir özellik. Öğrencinin kendi kafasını devreye sokmasına gerek bırakmayan, eski kitaplara karşılık yeni kitaplarda yapılan karşılaştırmalar düşünce geliştirmeye yardımcı olacak nitelikte. Eski şiirleri bugünkü dile çevirmeyi şiirin açıklaması sayanlara, şiir hakkında görüş oluşturmada bunun yeterli olmadığını göstermesi bakımından, eski şiirlerden sonra "Günümüz Türkçesiyle" bölümlerinin eklenmesi çok olumlu. Kitapların görsel öğelerle zenginleştirilmesi de görsel algılamaya alışık çağımız çocuğuna seslenmek için son derece uygun. ZENGİN GÖRSELLİK Kitapların bu yıl için yeni basımları yapılırken keşke öğretmenlere, uygulama sırasında karşılaştıkları güçlükler olup olmadığı sorulsa ve bunların düzeltilmesi yoluna gidilseymiş. Çünkü MEB'in kitapları, öğretmeni neredeyse dışlayan kitaplar. Kitaplarda çok fazla örnek bulunması ilk bakışta bir zenginlik gibi görünüyor; ancak bu örneklerin tümü üzerinde durmanın olanaksızlığı, öğretmeni seçim yapma, sınırlama getirme bakımlarından zorlayacaktır. Öğrencinin edebiyat dersiyle ilk kez karşılaştığı 9. sınıf, temel edebiyat bilgilerinin aktarıldığı bir sınıftır. Burada, öğrenciye henüz öğrenmediği bilgilere dayalı örnekler sunmak riskli değil mi? Divan edebiyatı hakkında hiçbir şey bilmeyen öğrenciden Fuzuli'nin, Nedim'in şiirlerinden zevk almasını beklemek çok şey beklemek olmaz mı? "Tenasüp, telmih, hüsnütalil" gibi söz ve anlam sanatlarını ille de öğretmeye çalışmak için de benzer bir soru sorulabilir. Bunları şiirde bulmaya çalışmak, şiiri sevdirir mi, şiirden soğutur mu? "Betimleme, öykü" diye Türkçeleri olan sözcükler yerine, "tasvir, hikâye" gibi eskilerinin kullanılması, dilsel seçimin Türkçeyi fazla gözeterek yapılmadığını düşündürüyor. Kitapların görsel öğelerle zenginleştirilmiş olması, çok da albenili kılmamış onları. Tıpkı çok fazla örnek metin olmasına karşın bu metinlerin çekici olduğunun söylenemeyeceği gibi. ÖĞRETMENİ DIŞLIYOR Ayrıca öğrencinin bilgi, kültür, kavrama, algılama, benimseme, ilgilenme derecesini dikkate almak, düzeyi gözetmek konusu üzerinde de pek durulmamış. İlköğretimi yeni bitirmiş öğrenciye Ahmet Hamdi Tanpınar'ın "Huzur" romanını okutmak bile düzeyin gözetilmediği yargısını kanıtlamaya yeter. "Batı Edebiyatı" ya da "Dünya Edebiyatı" diye ayrı bir ders yoksa - ki bildiğim kadarıyla yok - Türkiye'de lise eğitimi alan bir öğrenci, Batı ya da dünya edebiyatıyla ilgili bilgiyi nereden, nasıl edinecek? "Batı Edebiyatı" eski edebiyat kitaplarında ayrı bir bölüm olarak verilirdi. Özellikle Tanzimat ve daha sonraki edebiyat dönemleri, Fransız edebiyatının doğrudan etkisiyle oluştuğuna göre, diyelim romantizm, realizm gibi akımların bizde hangi yazarları, nasıl etkilediği anlatılmadan önce, hangi Fransız yazarlarından nasıl etkilenildiği anlatılmayacak mı? DÜNYA EDEBİYATI EKSİK 10. sınıflar için hazırlanan edebiyat kitabında, her konu için bol örnek sunulmasına karşın; sözgelimi bir önceki "Âşık Tarzı Halk Şiiri" konusunda on (10) adet şiir varken, "Dini Tasavvufi Türk Şiiri" başlığı altında, biri 'hikmet' örneği, öbür ikisi 'ilahi'den alınmış, yalnızca üç adet dörtlük verilmesi, 'methiye' örneği verilirken 'şathiyat' örneği vermekten kaçınılması, çocukları dinsizlikten korumak için mi? Türk edebiyatını, dünyadan kopuk, kendi başına ele alırken, edebiyat kitabının arka sayfalarına haritalar koymak niçin? Edebiyat kitabında Türkiye haritası bulunmasının anlamı nedir? Ya Türk Dünyası Haritası niye var? DİNSİZLİKTEN KORUMAK Pablo Picasso'nun ünlü "Guernica" tablosunu, hakkında hiçbir bilgi vermeden, adını bile anmadan koyup "Yukarıdaki resim ile ilgili neler düşündüğünüzü ifade ediniz," demek, 15 yaşındaki çocuklara ressamla ve resimle dalga geçme fırsatı vermek için değilse niçin? "Guernica" tablosu için, "Picasso'nun savaşa karşı duyduğu güçlü nefreti yansıtır" gibi bir not düşmeyen zihniyet, Arif Nihat Asya'nın şiddeti kutsayan, milliyetçiliği had safhada kışkırtan "Bayrak" şiirini kitaba almakta sakınca görmüyor. Okullarda tırmanan şiddetten bir daha söz açacak olduğunuzda, "Sana benim gözümle bakmayanın Mezarını kazacağım Seni selamlamadan uçan kuşun Yuvasını bozacağım" şiirleri okuttuğunuzu aklınızdan çıkarmayın. Kuşuyla börtü böceğiyle doğayı sevmesini sağlamanız gereken 15 yaşındaki çocuklara, insan sevgisi aşılamak, savaş karşıtlığı işlemek yerine kuşların yuvasını bozmayı, insanların mezarını kazmayı öğütleyen şiirler okutursanız, toplumdaki her türlü şiddetten siz sorumlu olursunuz. Edebiyatı, insanı, doğayı, yaşamı sevdirmeye çalışmak dururken mezar kazmaya özendirmek niye? KIŞKIRTILAN MİLLİYETÇİLİK Çeşitli üniversitelerde otuz yıla yakın süredir verdiğim derslerde karşıma çıkan öğrencilerin büyük çoğunluğunun edebiyatı sevmediklerini, hattâ 'edebiyat' sözcüğünden bile korktuklarını gözlemledim. Bunun başlıca sebeplerinden birinin liselerimizdeki ders programları olduğu düşüncesindeyim. Çok yetenekli ve sıra dışı bir öğretmene düşmemişlerse ya da yabancı dilde eğitim yapan bir okuldan gelmemişlerse çocuklarımız lise çağında edebiyattan soğumuş oluyor ve gerek günlük yaşamlarında gerekse geleceklerinde hiçbir şekilde işlerine yaramayacak, gereksiz vakit kaybına yol açan zor bir ders olarak görüyor edebiyatı. Bu yaklaşım 1980'den sonra iyice yoğunlaştı. "Ömründe 'Çalıkuşu'ndan başka hiçbir romanı başından sonuna okumamış daha nice üniversite öğrencisiyle karşılaşmak zorunda kalacağım." Bu yıl yenilenen ders kitaplarına göz attığımda, eskisine oranla daha çağdaş sayılabilecek yazarlara yer verildiğini, bir bakıma güncelleştirilmeye (Nâzım Hikmet'in yanı sıra Kemal Sunal da var!), edebiyatın resim, müzik, sinema gibi başka sanat dallarıyla ilişkilendirilmeye çalışıldığını gördüm. Ancak ana prensip değişmemiş, ki edebiyat zevkinin gelişmesini engelleyen de bu zaten: Bir tema belirleniyor ve bu tema çerçevesinde birtakım yazı parçacıkları sunularak konu işleniyor. Şiir olsun, deneme olsun, öykü olsun, roman olsun, hiçbiri kendi bütünlüğü içinde verilmiyor. Oysa her eser bir bütündür ve ancak bütününe bakıldığında doğru anlamlandırılabilir. Üstelik bazı parçacıklar bağlam dışında verildiğinde anlamları tamamen değişebiliyor. NAZIM DA VAR, SUNAL DA Fazla uzatmadan tek bir örnek vereyim: Nâzım Hikmet'in "Davet" diye bir şiiri olduğunu biliyor muydunuz? Ben bilmiyordum, siz de bilmiyorsunuzdur çünkü öyle bir şiir yok. Ama dokuzuncu sınıf öğrencileri merak edip (ki kitapta bu merakı uyandıracak herhangi bir unsur yok) "Memleketimden İnsan Manzaraları"nı okumadıkça böyle bir şiir olduğunu sanacak. Ve bütünden kopuk olan bu parça yüzünden şair hakkında gerçeğin tamamen tersi bir fikir edinecekler. Buna benzer örnekleri kitabın her sayfasında bulmak mümkün. Bütünlüğü yok edilen edebiyat eserinin okurun zihninde farklı bir dünya yaratması, dolayısıyla onu kendi dünyasıyla ya da başka sanat kollarıyla ilişkilendirmesi olanaksızdır. Önce yazarın bilincinde yaratılmış dünyayı algılayacak, inceleyecek, kendisininkinden farklı nice dünyalar olduğunu öğrenecek ki eserin tadına varabilsin ve okumakla ne kadar zenginleştiğini fark etsin.Gördüğüm kadarıyla, ömründe "Çalıkuşu"ndan başka hiçbir romanı başından sonuna okumamış; onu da TV uyarlamaları sayesinde yalan yanlış aklında tutabilmiş, hiçbir şiirden zevk alamamış daha nice üniversite öğrencisiyle karşılaşmak zorunda kalacağım.*Bilgi Üniversitesi, Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü Öğretim Görevlisi MERAK UYANDIRMIYOR Ders kitaplarının temel işlevleri vardır: Öğrenciye edebiyat tarihini öğretmek, onlardan seçme metinler sunmak, metin ve yazarı üzerinde düşünmelerini sağlamak, yeteneği, isteği olan öğrenciyi yazmaya yöneltmek, öğrencide edebiyat kavramını genişletmek, zenginleştirmek ve edebiyat türlerini öğretmek.Okul sonrası okumaların altyapısını oluşturmalı bu kitaplar.Kitaplarda, çağdaş edebiyattan örnekler var, bunlar artırılabilir, başka adlar eklenebilir; bunlar kişisel tercihlerin yarattığı tartışmalar. Ben, bu bilgileri edinmemiş, edebiyat tarihini bilmeyen kişilerin, iyi bir edebiyat okuru olacağını sanmıyorum. " Kitaplarda, incelediğiniz ilâhiyi besteleyerek sınıfta okuyunuz gibi garip istekler var... " Edebiyat ders kitaplarının edebiyatı sevdirmesi konusu, bu kitapların görev alanı içinde olmayabilir.Edebiyat sevgisini yaratacak olanlar, edebiyat öğretmenleridir. Onların bu bilgiler ışığında salık vereceği kitaplar, günümüz edebiyatının iyi örnekleri, öğrencilere edebiyatı sevdirecektir.Ama öğrenci edebiyatı sevsin diye, bu bilgilerden vazgeçilmesini savunamam.Okuduğum üç kitapta, hazırlanış yöntemi üzerine bir itirazda bulunmayacağım. O kitapların birer değişmez formülü olduğundan, böyle diyorum.Başka yazarlardan, şairlerden, genç kuşağın iyi adlarından da alıntı yapılabilirdi.Görsel malzemeyi kullanmada başarısızlar. Tanınmış bazı adların tabloları uygun ama süsler, modası geçmiş bir sayfa düzeni ve süsleme anlayışını yansıtıyor. Bazı fotoğrafların altında yazı yok.Yazılıştaki bazı tanımları da yadırgadım.Sözgelimi, Ceyhun Atuf Kansu hakkındaki yazıdan bir satır: "Kansu'nun şiirindeki değerlerinden belki de en önemlisi edebiyatımızda çocuk ıstıraplarının 'şair doktoru' olmasıdır." GÖRSELLİK BAŞARISIZ Bazı garip istekler de var edebiyat kitaplarında. "İncelediğiniz ilâhiyi besteleyerek sınıfta okuyunuz," gibi... Ben hâlâ nasıl bir uygulama olabileceğini düşünüyorum.Bazı bölümler yazılırken, daha yeni kaynaklara başvurulabilirdi.11. sınıfta okunması gereken eserler listesinde yeni kitapların bulunması gerekir.Edebiyat ders kitaplarında yer alan adlarla, bizim sevdiğimiz edebiyatçılardan oluşan antolojiyi karıştırmamak lazım. İkisinin amacı da, işlevi de farklı.Tartışmaya çok açık bir konu, benim saptamalarımdan çok okuma notları bunlar. YENİ KAYNAKLAR EKSİK Bu ders kitaplarının lise öğrencilerine edebiyatı sevdirebileceğini düşünüyorum. Öncelikle yeni bir bakış açısıyla resimlenmiş olmaları, kitapları sıkıcı bir görüntüden kurtarıyor. 9. sınıf kitabı edebiyatın ayrıntılarını anlatıyor. Ancak bunu çağdaş edebiyattan örnekler vererek yapsalardı daha iyi olurdu. Burada 15-16 yaşındaki çocukların edebi terimlerin tanımlarını öğrenirken sıkılma tehlikesi var. Ayrıca bugünün edebiyatı üzerinden öğretmezseniz öğrenci edebiyatı köhne, zamanı geçmiş bir şey olarak görür; fazla ilgi duymaz. 10. sınıf kitabında Türk edebiyat tarihinin başlangıcından itibaren ele alınması güzel. 11. sınıf ise çağdaş Türk edebiyatına giriş yapıyor. Ama kitap, 1923 ile sonlanıyor. Oysa çocuklara esas canlı edebiyat hissini verecek olan daha sonraki dönemdir. Sanıyorum 12. sınıfın programında Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatı olacak. "Üç kitabı da şimdiye kadarki lise edebiyat kitaplarına göre daha iyi buldum" Cumhuriyet dönemi denince tabii ki 2000'lere kadar gelen edebiyatı kastediyorum, mesela 1950'ye kadarki edebiyatı değil. Bu çok önemli, çünkü öğrencileri okumaya yönlendirecek edebiyat o. Gündelik hayatta gidip de "Kutadgu Bilig" veya "İntibah" okumaz kimse. Kitaplarda eski şiirlerin orijinalinin yanında bugünün diline çevrilmiş hallerinin de verilmesini çok doğru buldum. Orijinalini okumalılar ve hemen yanındakini okuyup anlamalılar. Sözlüklerle okuyun demek öğrenciyi yıldıran bir şey. 11. sınıf kitabında ise karşılaştırmalar var. Söz gelimi Orhan Veli'nin "Hürriyete Doğru" şiiriyle Paul Eluard'ın "Hürriyet" şiirini karşılaştırıyor kitap. Bu çok iyi bir yaklaşım.Ben üç kitabı da şimdiye kadar ortada olan lise edebiyat kitaplarına göre daha iyi buldum. Bu kitaplar, öğrencinin bilinçli okur olmasına yardım edebilir. ORHAN VELİ VE PAUL ELUARD Kitaplar hakkında iki eleştirim var: 11. sınıf kitabında bir ayrım yapılmış: "Öğretici metinler", "coşku ve heyecanı dile getiren metinler (şiir)", bir de "olay çevresinde oluşan edebi metinler". "Coşku ve heyecanı dile getiren metinler (şiir)" dendiği gibi, "Bir olay çevresinde oluşan metinler (kurmaca)" denmeliydi. "Kurmaca" kelimesi artık yerleşti, bunu çocuklara öğretmek lazım. "Öğretici metinler" denince didaktik, parmak sallayan metinler geliyor insanın aklına. Gezi yazıları ya da hatıralar öğretici değil, yaşantı metinleridir. Edebi tenkit ya da deneme öğretici değil, düşünce belirten metinlerdir. Onlarla aynı fikirde olmak ve onların anlattığını 'öğrenmek' zorunda değilsinizdir. Metinler de öğretici olmak zorunda değildir. En önemlisi, kitaplarda yer alan parçaların romanın bütününü vermesine ve çocuklara roman okumanın keyfini tanıtmasına imkan yok. *Boğaziçi Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı TEK BİR ROMAN BİLE OKUTULMUYOR Ortaöğretim için yeni hazırlanan edebiyat ders kitaplarına bir ilk bakıştan sonra aslında hiçbir şeyin değişmediği hemen anlaşılıyor.Doğrusu, bu kitapları hazırlayanların hiçbirini tanımıyorum. Oysa hiç değilse birkaç edebiyatçının danışmanlığından yararlanılsa, kitapların üstünde nitelikli yazarların da adları olsa... Öğrencilerin bakış açısı bile değişebilir. "Bu kitaplarla Türk edebiyatı öğrenilmez" Hazırlayanların alanında uzman kişiler olduğunu varsayalım; ama yaptıkları seçimler ve niyetleri için olumlu düşünmek olanaksız. Artık tozlu raflarda tırtıklanan, aynı eskimiş anlayış, dün olduğu gibi yeni hazırlanan kitapların içeriğini de belirlemiş. Çok sayıda okuma metni var kitaplarda, ama bu metinlerin art arda ideolojik bir kurgu içinde sıralandığını görmek, kitapları daha baştan tatsızlaştırıyor. Pek çok örnek üstünde ayrı ayrı durmak olanaksız; 9. sınıf Türk Edebiyatı kitabının "2. Ünite"sinin konusu olan "Şiir" bölümünü örnek alalım. Adlarını sıraladığımızda bile geniş bir yelpazeden söz edemeyeceğimiz belli, ama kitaptaki yer alış biçimleriyle her şairden seçilenleri yakın bir gözle ayırt etmeye başlayınca, bunca çağdaş şairin şiirleriyle bile gençlerde şiir sevgisi uyandırmak olanaksızlaşıyor. İDEOLOJİK KURGU Şiirlerin metinler, yer alış biçimi de bu kitaplardaki okuma parçalarını okunmazlaştırıyor. Kitapların belli konuları dizgesel biçimde izlediği düşünülebilir, ama ilk bakışta. Yoksa başlıklar ve onların altındaki kısacık metinler gereksiz bir kargaşa içinde sunuluyor. 10. Sınıf Türk edebiyatı kitabının eski Türk edebiyatından başlayıp İslam uygarlığı içindeki Türk edebiyatı ve 19. yüzyıla kadar Osmanlı edebiyatı konularıyla tamamlanması da ürkütücü. Demek tek bir çağdaş metnin okunmayacağı 10. sınıfta, öğrenciler için katlanması kolay olmayan derslerin başında edebiyat gelecektir. Bundan önceki ders kitaplarının yapısının neredeyse aynıyla korunduğu da görülüyor ki, 10. sınıflardaki öğrencileri edebiyattan büsbütün uzaklaştırmanın kestirme yolu böylece pekiştiriliyor. Gençlerin 10. sınıfta başlayan ıstırabı 11. sınıfta da aynıyla sürüyor. KATLANMASI ZOR Bu kitapları hazırlayanların nasıl kişiler olduklarını düşünüyor insan... Edebiyat kimilerine nasıl bu denli ürkütücü gelir? Bu arada gencecik öğrencilere karşı düpedüz kötücül duygu ve düşüncelerle donanmış bu "uzmanlar"ın ahlak anlayışlarını da sorgulamak gerekir mi?Açıkçası, lise öğrencilerine edebiyat derslerinde reva görülen bu düşünsel işkencenin sorumlusu olan Milli Eğitim Bakanlığı'nı sıradan bir yurttaş olarak dava edip etmemeyi düşünüyorum. Bu kitapların artık bir suç odağı gibi öğrencilerin hayatına sokulduğunu daha güçlü biçimde dile getirmek gerekiyor... DÜŞÜNSEL İŞKENCE

Yazarlar