Kültür Sanat Hayaller ve hayatlar

Hayaller ve hayatlar

28.05.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:

“Fairfly”, işsiz kalmak üzere olan dört meslektaşın hayatları üzerinden girişimcilik, dünyayı değiştirme arzusu ve neoliberal söylemlerin sorgulandığı başarılı bir kara komedi.

Hayaller ve hayatlar

Seyhan Akıncı - Kaçınılmaz son dendiğinde aklımıza ölüm gelir. Oysa ölüm gibi bir şey olan ve çoğunlukla ölenlerin kayda alınmadığı işsizlik de kaçınılmaz sondur hemen herkes için. Dünya Ekonomi Forumu’nun yayımladığı Mesleklerin Geleceği Raporu 2023’e bakılırsa endişelenecek bir şey yok, zira yapay zekâ sayesinde bir gün herkes sözleşmeli işçi olacak. Yani öyle kovulma kaygısı, prim günü hesabı falan hak getire. Hem rakip yapay olunca dayanışma sahici olur belki...

Haberin Devamı

Alan Kadıköy’de “Fairfly” oyununun sezonun son gösterimini seyrederken günlerce debelendiğim bu raporun söyledikleri de dolaşıyor zihnimde. Oyun, raporun ortaya koyduklarına karşı ağlanacak hâlimize çokça güldüğümüz buruk bir hiciv esasında. Metnin Katalan yazarı Joan Yago, giderek bir mite dönüşen hayallerimizi gerçekleştirme, kendi işimizi kurma idealleri hususunda neden çoğunlukla çuvalladığımızı ve birçoğumuzun Che Guevara olarak başladığı yolu ayın sonunu getirebilme kaygısını yönetebilmek için psikiyatra para yetiştirmek zorunda olan yetişkinler olarak tamamladığımızı anlatıyor. 2010’ların ortasından itibaren büyüyen ve özellikle Akdeniz ülkelerini etkileyen ekonomik krizi düşününce Joan Yago’nun metninin sahiciliği daha da anlam kazanıyor. Yago bu metinle 2018’de En İyi Yeni Yazar Max Ödülü’ne layık görüldü. Mark Levitas’ın yönettiği “Fairfly”, ülkemizde düzenlenen 10. Yeni Metin Festivali’nin ardından bu sezon seyirciyle buluşmaya başladı. Galata Perform’un sahneye taşıdığı “Fairfly”da Atakan Akarsu, Barış Gönenen, Begüm Akkaya ve Tuğçe Altuğ’u izliyoruz.

Haberin Devamı

Dünyayı değiştirmek istiyor(uz) muyuz?

Çalıştıkları şirkette gidilecek küçülme nedeniyle masa başındadır dört arkadaş. Yıllar boyunca her şeylerini verdikleri şirket için artık vazgeçilebilirdirler. Yapmaları gereken elbette ne kadar değerli olduklarını hatırlatmaktır; önce kendilerine, sonra da patrona. Ama nasıl? İlk cevap dayanışmadır. Pek çok beyaz yakalı gibi uzak oldukları bu kavram etrafında tartıştıkça masanın ne zaman dağılacağı üzerine bahis açarsınız. Bu küçülme karşısında emekçileri bir araya getirmek için kaleme aldıkları metinde biraz ileriye gitmiş olabilirler mi? “Dünyayı değiştirmek istiyoruz!” Hayatımızın bir döneminde hangimiz istemedik ki? Sonrası malum; ya gidip saçımızı kestirdik ya da pazartesi diyete başladık. Bu dört arkadaş da o kadar ileriye gitmek istemediğini anlar kısa sürede. Hem gıda endüstrisinde çalışan insanlarsanız pazarlık payı her zaman vardır. İşsiz kalmak üzere olan bu dört gencin masaya toplandıklarındaki endişeli ruh hâlleri, aralarındaki tartışmalar ve birbirlerini motive etmeleriyle yavaş yavaş dağılır.

Haberin Devamı

Bir süre sonra işsizlik masası girişimcilik masasına dönüşür. Yıllar önce, şimdilerde kovulmak üzere oldukları iş yerlerine önerdikleri dâhiyane proje ile sektöre girecek, hem zengin olacak hem de dünyayı değiştireceklerdir. Kim demiş bir çocuk maması dünyayı değiştiremez diye. Bu dört arkadaş arasında diyen oluyor, “Hem canım yeterince sağlıklı mı?”, “Peki, ya bu işin muhasebesi ne olacak?” Tazminatlardı, krediydi derken neredeyse senesine koyduğun parayı aldığın yatırıma kim hayır diyebilir ki? Üç kuruş tazminatımızı yakmayalımlar arasında Joan Yago büyülü bir şey yapar ve seyirciyi beş yıllık bir fikir geliştirme sürecine taşır.

“An”dan “Fairfly”a bir emek köprüsü

Oyunda hem iş arkadaşı hem eş olarak izlediğimiz Atakan Akarsu, Barış Gönenen, Begüm Akkaya ve Tuğçe Altuğ’a ayrı bir parantez açmakta fayda var. Her biri güçsüzlere karşı giderek daha acımasız hâle gelen bir toplumda, bireysel olarak ‘yırtmanın’ mümkün olduğuna inanan ve ilerleyebilmek için mücadele eden bir neslin çok sahici temsilleriyle karşımızda. Geleceğe yönelik umutlarını ve dünyalarını değiştirme arzularını dile getiren karakterlerini her biri çok sevmiş, özümsemiş ki sahnede en ufak anlarda bile devleşmenin mümkünatını ortaya koyuyorlar performanslarıyla. Seyirciyi hayalle gerçek arasında başarıyla gezdirdiği ve oyunculara detayları seyirciye gösterme imkânı sunduğu için rejinin hakkını da atlamadan vermek gerek. “Fairfly”, Yunan aktör, yönetmen ve senarist Christoforos Papakaliatis’in senaryosunu yazıp yönettiği ve oynadığı “An” filmiyle tuhaf bir ruhdaşlık taşıyor. Belki iklimi birbirine yakın ülkelerin içinden geçtikleri ekonomik krize sanatsal bir karşı duruşu anlattığı ya da seçimlerimizin ne kadar önemli olduğunu anımsattığı için.