Kültür Sanat İsyankâr kadınlar panayırı

İsyankâr kadınlar panayırı

20.11.2023 - 07:01 | Son Güncellenme:

Zeynep Kaçar yeni kitabında kendi olmak için uğraşan kadınlarla tanıştırıyor okuru. Yazar, ‘‘Azıcık akıl yürütebilen hangi kadın isyan etmeden, öfkelenmeden yaşayabilir? Ben de bir kız olduğumu bildiğim günden beri bu saçma ayrımcılığın baş isyankârıyım” diyor.

İsyankâr kadınlar panayırı

EFNAN ATMACA- Zeynep Kaçar’ı hâlâ okumadıysanız daha fazla vakit kaybetmeyin. “Kabuk” ve “Yalnız” romanlarıyla edebiyattaki yerini perçinleyen Kaçar bu kez bir öykü kitabıyla çıktı okurun karşısına: “Tanrı ve Memeli Hayvanlar.”

Haberin Devamı

Kitapta pek çok kadınlık hâlini anlatıyor Kaçar. İsyan eden, kaderine razı gelmeyen, eleştiren, sorgulayan, var olan kadınlar... Kendilerini ifade eden, başkalarının onların hayatına karışmasına izin vermeyen, kimseye pabuç bırakmayan kadınlar. Bir nevi “çılgın kadınlar panayırı” bu kitap.

Telaşsız ve güzel

*Yeni kitabınızda toplumsal kodları aşıp kendini var edebilme gücünü sahip kadınları anlatıyorsunuz. Bir anlamda bir başkaldırı, kadına biçilen rollere, dayatılan kurallara bir isyan mı?

Aslında yola bir isyan duygusuyla çıkmadım. Sanırım hayatı, kendimi ve kadınları algılayışımın doğal hâli içinde ironik bir isyanı barındırıyor. Var olmak, gerçek bir varlık olabilmek itirazı, başkaldırıyı gerektiriyor. Kendi yaşamı içinde yol arayan, engellere takılıp onlarla mücadele eden, saf, öfkeli, sivri dilli, epey hırçın, bazen çekingen insanların hikâyelerini yazdım. Öyküler bir araya gelirken fark ettim, hepsinin ortak noktası bu başına buyrukluk hâliydi. Ama bundan sonra başka öyküler yazsam da doğası, karakteri bu olacak. Bir konu bütünlüğü değil, bir bakma ve algılama biçimi.

Haberin Devamı

İsyankâr kadınlar panayırı

*Erkeklerin kadınların sorunları, duyguları, yaşadıkları vs üzerine ahkam kesmeleri sinir bozucu. Ne dersiniz kadınlar kendi hikâyelerini anlatamıyor mu?

Yazma işiyle, diğer tüm ev dışı işler gibi 1000 yıllardır erkekler uğraşıyor. Belki bu yüzden. Yüzyıl öncesine kadar yazmak erkeklerin tekelindeydi. Son yıllara kadar da kadını tarif edişleri konusunda hiç eleştirilmemişlerdi. Yeni yeni bu akıl veren, derinliğe inemeyen yazma ve orada burada anlatma biçimine itirazlar oluşuyor. Yazar olmamın başlıca nedenlerinden biriydi kadının içerden anlatılamaması. Bir inat meselesi gibi, ben beni sizden daha iyi anlatırım iddiası. Erkekler doğal olarak kadını kendi gözlemlerine dayanarak algılıyor, öyle anlatıyor. Bu gözlemlerin ardında yıkılması zor önyargılar ve üstenci tavır da var. En aklı başında bildiğiniz adamların içinden bile bazen çok acayip cinsiyetçi bir gulyabani çıkabiliyor maalesef. Oysa kadınlar kendi hikâyelerini usul usul, telaşsız, çok güzel anlatıyor. Artık pek çok muhteşem kadın yazar var hayatımızda. Onlarla büyüyüp genişliyoruz. Erkekler de kadını kendi dilinden, açık ve derinlemesine anlama fırsatı buluyor böylece. Umarım buluyordur.

Haberin Devamı

Bu saçma ayrımcılığın baş isyankârıyım

*Hem yazar hem oyuncu hem kadın olarak sizin yolculuğunuzda nerede kadın olmak? Canınızın yandığı, isyan ettiğiniz durumlarla karşılaştınız mı?

Kadın olmak açıkça itiraf edilmese de bitmez tükenmez bir döngüde yeryüzünün en temel ayrımcılığının hedefinde yer almak demek. Herkesin bildiği sır. Her gün dünyanın kadın yarısı, kendine bir erkeğin gözünden bakarak uyanıp, tüm günü bir erkeğin kurallarına uyarak sürdürüp, kendini bir erkeğin yargısıyla yargılayarak yatağa giriyor. Tıp, antropoloji, evrim psikolojisi gibi masum görünen pek çok alanda bile cinsiyet söz konusu olduğunda bilgi çarpıtmakta sakınca duyulmuyor. Gücü kim elinde tutarsa hayatın her alanını kendine göre yorumlar. Bu dünyada, bu ülkede yaşayan, azıcık akıl yürütebilen hangi kadın isyan etmeden, öfkelenmeden, içsel ya da dışsal kavgaya karışmadan yaşayabilir? Ben de bir kız olduğumu bildiğim günden beri bu saçma ayrımcılığın baş isyankârıyım. Ama ham öfkenin bir işe yaradığını pek görmedim. Yazarken ya da oynarken bize, içimize, bedenimize, hayatımıza olup biteni elimden geldiğince sanatsal ve tane tane anlatmaya çabalıyorum bu yüzden. Sakin ve olduğu gibi anlatmak önemli benim için.

Haberin Devamı

Kazanılmış hakları korumalıyız

*Kadınlar her daim baskı altında, camdan tavanlar, yüklenen zorunluluklar... Ne gerekiyor bu engelleri aşmak için? Sizin kitabınızdaki kadınlar gibi çılgın olmak mı?

Gençken bu sorunun cevabını çok kolay verebilirdim. Ama artık biliyorum, başka kadınlara akıl vermek haddim değil. Bazen öyle baskıcı ve zor bir çevrede yaşarsınız ki, tek amacınız öldürülmemek olabilir. Sen de biraz başkaldır demek o koşullardaki insan için anlamsız ve faydasız bir ukalalıktan ibaret. Ama geleceğe baktığımda umutluyum. Toplumlar hiçbir zaman kazanılmış haklarını geri vermiyor. Kadınlar da son yüzyılda kazandıklarını bir daha asla geri vermeyecekler. Sosyal hayatın içinde olmak, dünyada, dışarıda olmak muhteşem bir gelişim. Bundan böyle kimse en azından topluca kadınları eve kapatamaz. Evin kölesi yapamaz. Dış dünyada 100, 150 yıllık bir maceramız oldu ve bence süperdik. 40-50 yıl içinde cinsiyet konusuyla ilgili pek çok şeyin değişeceğine inanıyorum. Bugünse kazanılmış haklarımızı korumak, derdimizi sabırla, ısrarla anlatmak ve yan yana durmak önemli diye düşünüyorum.