Kültür Sanat Oyunu bozmak için

Oyunu bozmak için

09.03.2008 - 00:00 | Son Güncellenme:

Ensest gibi, tecavüz gibi, töre cinayetleri gibi duygu istismarına da son derece açık, hassas konular, seyredeni gözyaşlarına boğmak yerine salim kafayla düşünmeye sevk eden bir mesafeyle anlatılıyor 'Oyunu Bozuyorum’da. “Oyun nasıl bozulur?” sorusuyla gidiyor herkes evine...

Oyunu bozmak için

KRİTİK / Asu Maro

Karanlık salonda yankılanan bir erkek sesi... “Bu kadınlara hiçbir şey yetmiyor, hep daha fazla, hep daha fazla, canımızı mı istiyorlar anlamıyorum ki. Abi bu kadınlara fazla yüz vermeyeceksin, kadın dediğin höt dedin mi haddini bilmeli.  Höt dedin mi... Höt!”
İlk kez duyulan şeyler değil, hayatın içinde yüzlerce kez duyduğumuz, artık kanıksadığımız cümleler söylüyor... O tekrarlarken, aynı sözler yazılı olarak da önümüzden akarken aslında 'sıradan’ cümleler olmadığını hatırlıyoruz bu duyduklarımızın. Kanıksanacak sözler hiç değiller...

Çözüm: Yeni bir dil yazmak
Her şey 'dil’de başlıyor aslında. Önce sözlere alışılıyor, sonra şiddetin kendisine. garajistanbul’da Meltem Arıkan’ın yazdığı “Oyunu Bozuyorum” sahneleniyor. Bu kez 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle ve Hürriyet  gazetesinin  “Aile İçi Şiddete Son !” kampanyası kapsamında. İzleyicilerin tamamı kadın neredeyse, birkaç da 'işbirlikçi’ erkek var. Kendi lehlerine 'gibi görünen’ oyunu bozmaya hevesli...
Onlardan ilki tabii ki Övül Avkıran’la birlikte bu oyunu sahnelemeye soyunan Mustafa Avkıran. Aynı zamanda, bir kenarda oturup elinde mikrofonla 'maço dil’in bütün vecizelerini sıralayan 'erkek sesi’ de o. Kendisini en son “Mutluluk” filminde dehşet verici bir töre hikayesinin ikiyüzlü baş aktörü olarak izlemiş olmamız ne ilginç bir tesadüf ...
“Koca, baba, erkek kardeş, hakim, psikiyatr... Herkesin benim bedenim üstünde söz söyleme hakkı var. Ama benim yok. Şehirde hakimler karar veriyor, psikiyatrlar yorum yapıyor. Köyde de aile meclisi toplanıyor. (...) Nereye kaçarsam kaçayım beni arayacaklar, bulacaklar ve öldürecekler. Ve sizler, hepiniz, bunu sadece seyredeceksiniz, tıpkı şimdi beni seyrettiğiniz gibi.”
Fuayede bir filmle açılan “Oyunu Bozuyorum”, bir kadının küçükken uğradığı tacizden başlayarak hayatın çeşitli alanlarında karşılaştığı, onu kıstıran ilişkileri, karşısına çıkan o kendisine ait olmayan 'dili’ nasıl sonunda benimsediğini anlatıyor. Çünkü, oyunu kuralına göre oynamak lazım. Ve “Bu beden benim. Hiçbir otoritenin; kocamın, babamın, erkek kardeşimin ve hatta hiçbir hakimin bedenim üzerinde söz söyleme hakkı yoktur. Yeter tenimi acıtmayın!” çığlığıyla sona eriyor. 'Oyunu bozma' kararıyla!
Zaten oyunun başında fuayede izlediğimiz filmde de, röportaj yapılan Diyarbakırlı KADER gönüllüsünün en çok altını çizdiği bu: Yıllardır süren oyunu adapte etmek değil çözüm. Tamamen bozup yeniden kurmak. Şiddet içermeyen yeni bir dil, yeni bir kültür yazmak... 
“Oyunu Bozuyorum”da kadını Övül Avkıran oynuyor. Roza Erdem, Kaan Çakır, Korhan Başaran, Meltem Arıkan, Berna Uzel, Pınar Öğün, Memet Ali Alabora, Derya Karadaş, Serkan Ercan, Görkem Yeltan, Gökçer Genç, Erkut Ertürk ve Deniz Erdem, kadının karşısına çıkan hâkim, psikiyatr, savcı ve diğer kadınlar, erkekler olarak görüntüleriyle, sesleriyle zaman zaman dahil oluyorlar 'oyun’a. Ses tasarımı Selçuk Artut’a, ışık tasarımı Yüksel Aymaz’a ait. Görüntü yönetmeni ise Veysel Tekşahin.
Meltem Arıkan’ın son derece cesur metnini, çarpıcı bir şekilde sahneye uyarlamış Avkıran çifti. Sözlerin zaman zaman perdenin üzerinden akması, etkiyi iki katına çıkarıyor. En önemlisi, ensest gibi, tecavüz gibi, töre cinayetleri gibi duygu istismarına da son derece açık, hassas konular, seyredeni gözyaşlarına boğmak yerine salim kafayla düşünmeye sevk eden bir mesafeyle anlatılıyor.

Herkeste aynı duygu
Halimize ağlamak yerine, “Neler yapabiliriz?”i düşünerek ve daha güçlü hissederek çıkıyoruz dışarı. Nitekim, oyundan sonra yapılan söyleşide, herkeste aynı duygu görülüyor. Durumun vahameti umutsuzluğa sürüklememiş kimseyi. Hürriyet gazetesinin önayak olduğu bugünün, gelenleri ciddi ciddi 'düşündürmek’ gibi bir sonucu oluyor. “Oyun nasıl bozulur?” sorusuyla gidiyor herkes evine. Galiba her şeyden önce, ortada bir oyun olduğunu ve bunun 'bizim’ oyunumuz olmadığını kabul etmekle başlıyor her şey...
“Oyunu Bozuyorum”, mart boyunca devam ediyor garajistanbul’da. Kendisini bu 'oyunun’ parçası hissetmeyenlere önerilir. Hatta hissedenlere de... (0212) 244 44 99