Kültür Sanat Tanıdık deprem profesörleri bu cinayetin içinde!

Tanıdık deprem profesörleri bu cinayetin içinde!

27.07.2009 - 01:09 | Son Güncellenme:

‘Nazilerle Beş Yıl’, ‘Bandırma Yolcuları’ ve ‘117 Soruda Türkler’ adlı 3 kitabı bulunan deneyimli Milliyet muhabiri Önay Yılmaz, bu kez mesleki tecrübelerini ‘Poseidon’un Laneti’ için kullandı

Tanıdık deprem profesörleri bu cinayetin içinde

“Ülkenin tanınmış deprem profesörü trafik kazasında ölmüştür. Cinayet Masası’ndan Çetin Akın ve gazeteci Ahmet Kerim bu şüpheli ölümü araştırmaya başladıklarında büyük bir sürprizle karşılaşırlar. Ne kaza, ne profesör, ne diğer kişiler, ne bulgular, olayla ilgili hiçbir şey göründüğü gibi değildir aslında. Araştırma ilerledikçe kendilerini çetrefil bir ağın içinde ve nefes kesen bir maceranın kucağında bulurlar...”
Deneyimli Milliyet muhabiri Önay Yılmaz’ın “Poseidon’un Laneti” adlı dördüncü kitabı bu cümlelerle tanıtılıyor. Deprem, çevre ve bilim haberleriyle tanınan Önay Yılmaz, “Nazilerle Beş Yıl”, “Bandırma Yolcuları” ve “117 Soruda Türkler” adlı kitaplarından sonra bu kez mesleki tecrübelerini polisiye türünde bir romanda kullandı. Yılmaz, kitabı için, “Hırs ve intikam duygusunun, eldekiyle yetinmemenin insanı nasıl geri dönüşü bulunmayan büyük hata ve pişmanlıklara sürükleyebileceğini irdeliyorum. Gazetecilik, korkuyla beklenen Marmara depremi, çevre, aşk ve mitoloji de romanın önemli unsurları oldu” diyor.

Tanıdık deprem profesörleri bu cinayetin içinde

Yılmaz’la kitabı hakkında konuştuk.
Yakın tarihe dayanan kitaplarından sonra bu kez çok farklı bir tarza, polisiyeye yöneldiniz. Özel bir sebebi var mı?
- Her zaman polisiye ve macera romanı yazmayı hayal ediyordum. Bu türün örneklerine tutkum hep vardı. “Poseidon’un Laneti”yle bu hayalimi bir ölçüde gerçekleştirmiş oldum.

‘Polisiye gelişiyor’
Okuyucular sizi deprem haberlerinizle de tanıyor. Romanın en önemli karakterlerinden birisi deprem profesörü. Bu tercihinizde, deprem konusundaki birikiminiz mi etkili oldu?
- Deprem konusuyla uzun süredir yakından ilgilendiğim için aklımda hep bir deprem kitabı kaleme almak vardı. Ancak sadece deprem bilgileri içeren bir kitap okuyucu açısından sanırım çok keyifli olmazdı. Bu bilgileri bir roman bütünlüğü içinde okuyucuya aktarmak daha doğru bence. Bu haliyle daha keyifli olacağını düşündüm.
Dünyada ve Türkiye’de polisiye çok ilgi gören bir tür. Ancak Türkiye’de çok örneği yok. Son dönemde genç polisiye yazarlarının sayısı artıyor. Türkiye’deki polisiye roman potansiyelini nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Evet eskiye oranla Türkiye’de polisiye roman türü gelişiyor bence de. Eskiden polisiye yazarları çok az sayıdaydı. Son dönemdeki örnekleri başarılı buluyorum. Farklı, başarılı ve okunan örnekler çoğalıyor.
Kitabı okuyacak herkesin zihninde sanırım, “Deprem ne zaman ve nasıl olacak?” sorusu yeniden canlanacak. Kitap bu açıdan okuyucuyu aydınlatıcı olacak mı?
- Türkiye bir deprem ülkesi olsa da 17 Ağustos 1999’dan sonra toplumda depreme karşı belirgin bir hassasiyet oluştu. Depremi araştırmaya, oturduğumuz binaları sorgulamaya başladık. Marmara Denizi’nde de büyük bir deprem beklentisi var. Bilim adamları, deprem hassasiyetinin sürekli canlı tutulmasını, önlem almak için hayati koşul olarak değerlendiriyor. Bu nedenle deprem konusunun toplum zihninde canlı tutulması hepimizin görevi. Romanlarla, belgesel kitaplarla, televizyon programlarıyla. Deprem ve depremle yaşamak da bizim bir gerçeğimiz. Önemli olan, bu gerçeğe karşı duruşumuzu belirlemek, ciddi birtakım önlemler almak. Kitabımın bu çabaya katkısı olsun isterim.

‘Bizimkiler cinnet cinayeti’
Türkiye’de zaman zaman vahşi cinayet örnekleri kamuoyunu ürkütüyor. Bu romanı yazarken, toplumdaki bu sorun üzerine düşünme fırsatınız oldu mu? Türkiye’deki cinayetleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Türkiye’de töre ve namus cinayetleri çok belirgin olarak öne çıkıyor. Cinnet anında işlenen cinayetler de azımsanmayacak ölçüde. Seri katiller, para için zekice işlenen cinayetlere bizde pek rastlanmıyor. Bence bu iyi bir şey. Fakat bir taraftan da çok basit nedenlerle vahşice cinayetler de işlenebiliyor.
Polisiye romanlar seri haline dönüşebiliyor. Ahmet Kerim de maceradan maceraya koşan bir karakter olacak mı?
- Evet Ahmet Kerim’in ikinci macerasını yazıyorum. Eğer ilgi görürse, Ahmet Kerim’in serüvenleri devam eder. Belki seri kitap haline gelebilir.