Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dünya değişti, çocuk ve gençler değişti, eğitim sistemleri ve öğrenme yöntemleri değişti ama öğretmen yetiştirme ve öğretmenin rolü hâlâ aynı!
Peki öğretmen, öğreten olarak kalmaya devam mı etmeli yoksa yönlendiren misyonu mu yüklenmeli?
Binlerce yıldır öğretmen odaklı bir eğitim sistemi vardı.
En önemli bilgi kaynağı öğretmendi.
O ne kadar donanımlı ve ne kadar öğreticiyse, öğrencileri o kadar başarılı oluyordu.
Oysa şimdi çocuklarımız bilgi bombardımanı altında.
Özellikle de internetin, televizyonun, sosyal medyanın dayatmalarıyla karşı karşıya...
İşte bu yüzden, pek çok yeni öğretim modelinde, öğretmen öğretenden çok, yöneten, yönlendiren, rehberlik eden, doğruyu yanlışı ayırt etmeyi sağlayan bir konumda...
Peki, yeni dünya düzenine göre öğretmen yetiştirme sisteminde değişikliklere gidildi mi, öğretmenliğin misyonu ve vizyonu yeniden belirlendi mi?
Bazı ülkelerde bu yönde ciddi açılımlar var ama bizde böyle bir uygulamaya gidildiğini söylemek abartılı olur...
Bu çok önemli konu üzerine kafa yormaya devam edin, çünkü önümüzdeki günlerde çok tartışacağız ve sizlerden de katkı isteyeceğiz.
Öğretmenler, sadece çocuklarımızın değil, ülkemizin geleceğini de inşa eden mimarlar.
Çağdaş bir gelecek için de çağdaş mimarlar gerek!..

Yurtdışında eğitim

Eğitimden memnun olanı bulmak çok zor.
Bu yüzden arayış içerisine girenlerin sayısı giderek artıyor.
Dünya kocaman bir köy haline geldi.
Avrupa ise sanki bir mahalle gibi.
Bazen İstanbul’un bir ucundan diğerine gitmek, Berlin’e, Roma’ya, Viyana’ya, Paris’e, Londra’ya gitmekten daha zor.
Eğitim maliyetleri ise pek çok ülkede Türkiye’den daha az.
Yurtdışı eğitim olanakları eskiden çok zor ve çok pahalıydı.
Şimdi öylesine cazip olanaklar sunuluyor ki, yeter ki doğru karar verin, doğru aracı bulun, doğru ülkeye gidin.
Şu sıralar yurtdışı tercihleri yapmak için en uygun zaman.
Peki, üniversite seçiminde hangi ülkeler tercih edilmeli?
İşte buna, başkaları ya da içinde bulunduğumuz koşullar değil, bizzat siz karar vermelisiniz...
Avrupa ülkelerinin genelinde, İngiltere hariç üniversiteler parasız.
Kabul koşulları da bizdekinden daha ağır değil.
Eğer ciddi anlamda yurtdışı eğitimi düşünüyorsanız, öncelikle sağlam kontaklar bulmalısınız.
En sağlam kontaklar da ilgili ülkelerin temsilcilikleri, yani büyükelçilikler, konsolosluklar, eğitim ataşelikleri ya da British Council, Campus France gibi onları temsil eden resmi kurumlar.
İtalya, Almanya ve Avusturya gibi ülkelerle ilgili de benzer kurumlar söz konusu.
Ama daha aydınlatıcı bilgiler ve çok daha yakın ilgi ve hizmet almak istiyorsanız, ilgili ülkelerin akredite ettiği danışmanlık firmaları da size yol gösterici olabilir.
Tabii en doğru kontakların başında, ilgili üniversitelerin direkt kendileriyle temas geliyor ama bizde olduğu gibi onlarda da fazlasıyla bürokrasi söz konusu...
Yurtdışı eğitim, dışarıdan bakıldığında, ışıltılı bir gelecek sunuyor gibi gözükse de tam tersi de olabiliyor.
Örneğin, bazı ülkelere giden öğrencilerin neredeyse üçte ikisi diploma alamadan geri dönüyor.
Çektiği eziyet, kaybettiği yıl ve yaşadıkları hayal kırıklıkları ise çoğu zaman, harcadıkları paranın yanında hiç kalıyor...
Bu yüzden, hem çok dikkatli hem de çok temkinli olmakta yarar var.
Ve ciddi üniversiteleri düşünüyorsanız, başvuru hazırlıklarını sakın ola son sınıfa, hele hele LYS sonrasına bırakmayın!..
Çünkü çok geç kalmış olursunuz...

Sınav maratonu!

2016-17 sınav maratonu yarın KPSS ile başlıyor, hafta içinde de TEOG’la devam edecek.
Sadece bu iki sınava yaklaşık 5 milyon aday girecek.
Büyükler iş için, küçükler de daha iyi bir lise ve daha iyi bir gelecek için yarışacak.
Çocuklarımızı öylesine sınav odaklı hale getirdik ki girdikleri sınavları kazanırlarsa, parlak bir gelecek onları bekliyor beklentisi içindeler.
Oysa tam bir kandırmaca!
Beş milyonun içinde ilk 5 bine girenlerin bile iyi bir iş ve bir lise şansı olmuyor!
Özetin özeti: Hemen her konuda kendimizi ve toplumu kandırıyoruz. Bari bu kötülüğü en azından çocuklarımıza yapmayalım...