Pazar 18 yıldır mutfaktaydı şimdi vitrine çıktı

18 yıldır mutfaktaydı şimdi vitrine çıktı

08.07.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Nesrin Baytok 18 yıldır CHP'nin mutfağındaydı, şimdi vitrininde. Ama vitrinde olmayı çok da sevmiyor. "Benim için ülkem ve partim önde, Nesrin geride kalmalı. Bu seçim çalışması yaparken de böyle, şimdi sizinle konuşurken de, yarın Meclis'te de" diyor

18 yıldır mutfaktaydı şimdi vitrine çıktı

CHP'nin Ankara 1'inci Bölge'den 4'üncü sıra adayı Nesrin Baytok: axpaz021.jpg Ama şimdi bu kez beklenen sadece ve tamamen kendisiydi; CHP'nin Ankara 1'inci Bölge'den 4'üncü sıra adayı Nesrin Baytok."Geliyor geliyor" diyenler hemen ayaklandılar. Küçücük salonun içindeki kadınlar da seçim bürosunun bahçesine çıkınca hep birden alkış başladı.Baytok alkışlanmaya henüz alışamamış. Gülümsüyor ama utangaç... Geliyor geliyor" diye bir bağrış kopuyor. Bakıyoruz; gerçekten geliyor... Eskiden de onun gelişi beklenirdi ama o bekleyişler asıl Deniz Baykal içindi. Çünkü bilinirdi ki Özel Kalem Müdürü Nesrin Baytok bir toplantı alanında göründü mü birazdan Genel Başkan da gelecek. Aslında o sırada fark ediyoruz ki, biz daha önce Baytok'u hiç böyle bir gülümsemeyle görmemişiz. Ve bir kez daha anlıyoruz ki, Ankara'nın itiş kakışında gelişen sürekli koruma ve savunma refleksi insanların yüz hatlarını bile ne kadar ele geçiriyormuş.Oysa şimdi korunacak ya da savunulacak hiçbir olay, hiç kimse yok. Belki anlatma ve ikna etme var ama "Acaba nereden bir yumruk yiyeceğiz?" endişesi çoktan çekip gitmiş. Peki geriye ne kalmış derseniz; sadece bir milletvekili adayı ve seçmenleri... Ve bir de tabii mikrofon... İşte işin o kısmı çok zor Baytok için. "Bazı insanlar kendisini yazarak daha iyi ifade eder. Ne yazık ki ben de onlardanım" diyor. Ve mikrofonun kendisine ilk verildiği ana geri dönüyor: "Seçim gezilerine başladığımız ilk günlerdi. Seçim otobüsünde giderken birden Genel Sekreterimiz, 'Nesrin bundan sonraki ilçede sen konuşacaksın' dedi. İnanılmaz heyecanlandım. Allahtan önceki akşam evde bir şeyler hazırlamıştım. Onları yarı okuyarak yarı anlatarak konuştum ama oradaki heyecanımı hiç unutmayacağım." "Yumruk yeme" endişesi yok olmuş Tabii bu hikayenin üzerinden yaklaşık bir ay geçmiş. Bir aydır Baytok'un elinde mikrofon, Ankara'nın 11 ilçesinde konuşmadığı yer kalmamış. O yüzden şimdi CHP'nin Gaziosmanpaşa seçim bürosundayken yaptığı konuşmada biz bir heyecan falan göremiyoruz. Aksine halkın neyi dinleyeceğini gayet iyi bilen bir siyasetçi var karşımızda:"Borsada kağıdı olanlar paralarını altıya katlamış, sizin cebinizdeki para altı kat arttı mı dostlar?"Topluluktan kocaman bir "Haaa-yırrrr" yanıtı...Bir soru daha:"Dolar milyarderlerimizin sayısı Japonya'dakileri geçmiş. Peki bizim çocuklarımız niye hâlâ iş bulamıyor dostlar? Bizim çocuklarımızın bir özrü mü var?"Yine topluluktan bir "Haaaa-yırrrr" daha geliyor. Artık halkın neyi dinleyeceğini iyi biliyor Sonra Baytok "Size küçük bir örnek vereyim" diyor:"Sizin çocuğunuz iş bulamaz, çünkü siz 1'siniz karşı taraf 2. Karşı tarafta kim var? Unakıtan'ın, Yıldırım'ın oğlu var. Başbakan'ın oğulları, kızları ve damadı var. Dubai şeyhlerinin oğullarıyla, mısır üreticilerinin oğullarıyla sizin siyasetçilerinizin oğulları işbirliği yaparsa onlar hep 2, siz hep 1 olursunuz. Bu zinciri ancak tepeden kırabilirsiniz. Ancak o zaman hükümetinizle birlikte siz 2, karşı taraf 1 olur."Dinleyenler gayet memnun ama en çok hoşlarına gideni şu iki cümle:- "Biz iktidara geldiğimizde Meclis'te bekleyen 200 dosyaya 'Marş marş! Yargıya' diyeceğiz."- "Bizi seçerseniz CHP'nin hiçbir danışmanı ABD'ye gidip 'Başbakanı kullanın' demeyecek."Bunu da söyleyince alkışlar artıyor ve Baytok'un konuşması Nâzım Hikmet'in o dizesiyle bitiyor: "Birlikte güzel günler göreceğiz!" Konuşma "güzel günler" vaadiyle bitti "Deniz beyi bir kez bile kavga ederken görmedim" Tamamen bir tesadüf. Genel Başkanımız 1989'da Genel Sekreterimizdi. Kendisinin sekreteryayı çekip çevirecek bir çalışma arkadaşına ihtiyacı varmış. Beni tavsiye ettiler. Aslında benim siyasete uzaktan ilgim vardı ama hiç yakın temasım olmamıştı. Bir siyasi parti içinde ilk kez bulunacaktım. O yüzden "Eğitimim bu değil, uzmanlık alanım bu değil, acaba nasıl olur?" diye tereddüt ettim ama "Sen bu işi yaparsın" diye hafiften işine içine itilmiş oldum. Ondan sonra da bir başladık... "18 yıldır Deniz Baykal'ın Özel Kalem Müdürü..." Sizle ilgili bu cümleyi artık gayet iyi biliyoruz da 18 yıl önce neredeydiniz; nasıl oldu da Baykal'ın özel kalem müdürü oldunuz? Benim bir duruşum var; haksızlığa gelemiyorum. Hem birilerinin bana haksızlık yapmasına hem de bir başkasına haksızlık yapılmasına itirazım var. O yüzden bu kadar uzun bir çalışma dönemini herhalde Deniz beye yapılmış olan haksızlıklar da çok belirledi. Çünkü her defasında daha da bilenereko haksızlıkla mücadele etmeye başlıyorsunuz. 18 yıl geçti... Sayın Baykal için "Kavgacı bir kişi" denmesi. En büyük haksızlık hangisi? Hiç! Hiç! Sıfır! Sadece benimle değil, hiç kimseyle kavga etmiyor. Buna bir kez bile tanık olmadım. "Kavgacı" demek Deniz beye gerçekten büyük haksızlık. Siz hiç 18 yıl boyunca kavga ettiniz mi? Kesinlikle, farklı bir kişiyle böyle bir çalışma sürecinde bulunamazdım. Deniz beyin çok özel kişiliği ve çok özel siyasi mücadelesi, o mücadeleye mutlaka bir omuz verme mecburiyetinde bırakıyor insanı. Kendinizi bir anda o mücadelenin bir parçası olarak ve böylece de çok daha saygıdeğer buluveriyorsunuz. Belki de karşınızdaki Deniz Baykal olmasa 18 yıl çalışmazdınız. "Hazır olmadığım makamı istemem" Ben 18 yıl boyunca çok biriktirdim. O yüzden en başta her haksızlığın takipçisi olacağım. Meclis'te nasıl bir görev almayı düşünüyorsunuz? Hangi konumda olduğunuz çok önemli değil, ne yaptığınız önemli. Yaptıklarınız bir süre sonra sizi zaten bir sörf tahtası üzerinde sular üzerinde sörf yapar hale getiriyor. Hedeflerinize varmak için makamlar elbette kolaylaştırıcı ama benim çok temel bir anlayışım var; o da bir yere hazır olmadan gelmemek. Çünkü benim için önce ben gelmiyorum. Önce ülkem, sonra partim, sonra ben. Benim anlayışıma göre ön planda olan onlar, Nesrin onların gerisinde. Genel bir durumdan söz ettiğinize göre Genel Başkan Yardımcısı ya da Grup Başkanvekili gibi bir konum mu düşünelim? Nesrin Baytok'un seçim bölgesinde 11 ilçe var. Baytok bir ay içinde bu 11 ilçenin tamamını bir kez dolaşmış, şimdi ikinci turu bitirmek üzere. Gölbaşı'nın köylerinden Ankara'nın ünlü caddesi Tunalı Hilmi'ye kadar değişik yerlerde yüzlerce kişiyle el sıkışıp yüzlerce kişinin derdini dinliyor. "Sıkılmıyor musunuz?" diyoruz, yanıtı "Tam tersine; karşımdaki sussa ben konu açıyorum. Öyle güzel insanlarımız var ki onlarla tanışmak büyük zevk" oluyor. İkinci turu bitirmek üzere Nesrin Baytok 20 Nisan 1960 tarihinde doğdu. Aslen Mersinli. Annesi Amasyalı. Eşi Kırşehirli. Aslında kendisi Adıyaman doğumlu. Ama nüfus cüzdanında Tarsus yazıyor. Büyürken en etkilendiği şehir ise İzmir. Hâlâ kendisini yarı İzmirli sayıyor ve "Benim için bir sevda gibi" diyor. Baytok'un hayatındaki bu kadar ilin sebebi ise babasının emekli bir polis memuru olması. Annesi ev hanımı. Üç kız kardeşi var. İkisi işletme, biri elektronik mühendisliği mezunu. Kendisi de 1978'de ODTÜ Madencilik'i kazandı. Mezun olur olmaz özel sektörde satış departmanında çalışmaya başladı. 1987'de Can Baytok'la evlendi. Eşinin ailesi Kırşehir'de CHP'li köklü bir aile olarak tanınıyor. Kalbi Ege'de kalmış bir Mersinli Aslında Baytok ailesinin evinde bu aralar iki heyecanlı bekleyiş var ve her ikisi de kadın Baytoklarla ilgili. Biri malumunuz Nesrin Baytok ve partisinin 22 Temmuz'da nasıl bir sonuç alacağı meselesi... Diğeri ise kızları Hazal hakkında. O da aynı tarihlerde bu yıl girdiği ÖSS sonuçlarını bekliyor. Baytoklarda "seçim" sonucu bekleyen biri daha var Nesrin Baytok üniversitedeyken beş yıl boyunca folklor oynamış. Aslına bakarsanız hâlâ da oynuyor. 28 yıl önce öğrenci arkadaşlarıyla birlikte kurdukları Türk Halk Bilimi Topluluğu ne zaman bir araya gelse toplantılar şenlikli geçiyor. Baytok o şenliği, "Masada oturan bir kişi bile kalmaz" diye anlatıyor. Baytok'un oyunlarını en sevdiği yöreler; özellikle Adıyaman, Gaziantep Barak, Kırklareli, Silifke, Diyarbakır, Artvin... "Bir bozlak, bir saz duyduğumda çok etkilenirim" diyen Baytok TRT'de yayımlanan "Üçü Bir Arada" türkü programının da müdavimi. Hemen hemen her yörenin folklor oyununu biliyor 12 Eylül döneminde ODTÜ'de öğrenciydim. Ama sadece başarılı bir öğrenciydim, o kadar. Siyasi hareketlerin içinde hiç olmadım. Çünkü ikna olmadığım hiçbir şeyin içinde ben yer alamam ve o dönemde hiçbir siyasi görüş beni ikna etmiyordu. Hepsi bana ayakları yere basmayan, biraz uçuk fikirler olarak geliyordu. "Öğrencilik günlerimde hiçbir siyasi görüş beni ikna edememişti" Deniz Baykal'ın en büyüleyici tarafı ne biliyor musunuz? Kesinlikle şahsı için siyaset yapmıyor. Kesinlikle kariyer için siyaset yapmıyor. Ancak Sayın Baykal'ın mücadele ettiği konulardan rahatsız olan, işine gelmeyen bazı çevreler var. O çevreler Deniz beyi engelleyebilmek için ne söyleyecek? Deniz beyin aleyhine denecek ne var? Onun için "kavgacı" diyorlar. Çünkü "mücadele adamı" dediğinizde o kişi saygıdeğer olur, "kavgacı" dediğinizde önüne gelene çatan biri olur. Deniz bey kavgacı değil, tam bir mücadele adamı. n "Kavgacı"yla "Mücadele adamı" arasındaki fark