Pazar 1877 Türk-Rus Savaşı

1877 Türk-Rus Savaşı

18.12.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

1877 Osmanlı-Rus Savaşı ülkemizin ve bütün Balkan tarihinin dönüm noktalarından biridir

1877 Türk-Rus Savaşı

Dolayısıyla Gazi Osman Paşa, 27 Mayıs hareketinden sonra birdenbire gündeme geldi; Ankara'da milletvekillerinin oturduğu 14 Mayıs Evleri, İstanbul'da DP'yi en çok tutan semt Taşlıtarla'nın adı Gaziosmanpaşa'ya çevrildi. Tarihin bu cilvesi ile 1877 savaşının en iyi komutanının adı yaşatıldı. Şimdi ise 1877-78 savaşını Rus ve Türk tarihçileri bir arada tartışıyor, değerlendiriyor; bu bir ilerlemedir. Artık rasgele ezberlediğimiz birçok tarihi olayı ayrıntıda değerlendirmeye, tartışmaya başladık. Benim çocukluğumda Gazi Osman Paşa'nın adını ünlü bir bulvara veya ana caddeye vermek kimsenin aklına gelmezdi. Mamafih, Rumeli Türklüğünün yaşattığı Osman Paşa türküsünü bazı okullarda öğrencilere öğretirlerdi. Açıkçası 28 Nisan 1960 tarihinde İstanbul ve Ankara'daki öğrenci kitleleri bu türkünün bestesini kullanarak meydanlarda bir şarkı söyledi: "Olur mu böyle olur mu, kardeş kardeşi vurur mu?" Bu salı ve çarşamba günleri Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nin kongre merkezinde Osmanlı-Rus savaşı üzerine bir sempozyum tertiplendi, birçok tebliğ okundu. Harp eden ülkelerin, başta Rusya ve Türkiye olmak üzere, Bulgar ve Romen tarihçileri ilginç bildiriler sundular. Osmanlı-Rus savaşı ülkemizin ve bütün Balkan tarihinin dönüm noktalarından biridir.Bazı ezbere tarihi bilgiler değiştirilmek durumundadır; mesela Rusya'nın kudretli elçisi (büyükelçi rütbesi yoktu) Nikolai Ignatiyev hiç de öyle kudretli değildi. Rusya Hariciye Nazırı Gorçakov ve Çar II. Aleksandr'ın gözünde delifişek bir panslavistti. Doğu Sibirya'nın bu başarılı eski valisi, Osmanlı İmparatorluğu başkentinde başarısız bir sefirdir. Pera'daki meslektaşlar Sadrazam Mahmut Nedim Paşa'nın yalan haber yaymak için kullandığı bu generale "yalancı paşa" diye ad takmışlardı.Ignatiyev'in, zaaflarını tespit için Türk devlet adamları hakkında dosyalar tuttuğu biliniyor, aynı usulü birkaç yıl sonra II. Abdülhamid'in ünlü hafiyesi Arap İzzet Paşa, başkentteki bütün sefirler için takip edecektir. General Ignatiyev'in Osmanlı başkentine bıraktığı tek önemli miras budur. Rakibi Mithat Paşa da bütün Avrupa'da ondan daha çok ün yapmış bir valiydi. Merkezde o da fazla başarılı olamadı. Mithat Paşa'nın trajik sonu malum, Ignatiyev ise savaştan sonra Rusya'da Yahudi düşmanı politikaları uygulayan meşhur bir içişleri bakanı oldu. Önemli bir sempozyum Rusya Balkanlar'ı kurtardı; bir Rus subay Bulgaristan köylülerinin durumunu ele alarak çok daha fakir ve karanlık durumdaki Rus mujikleri için; "Bizim köylülerimizi acaba kim kurtaracak?" diye soruyordu. Ayastefanos Antlaşması ile kazandığı bağımsızlığı, Berlin Kongresi'nde yarı bağımsızlığa indirgenen Bulgaristan yöneticileri, Rusya'ya olan şükranlarını sadece nutuklarda ve Sofya'ya diktikleri II. Aleksandr ve General Gurko heykeli ile sınırlı tuttular. Gönüllerde Rusya, akılda ve siyasette Almanya güdümüne takılan Bulgar yöneticiler Rusya'nın aklını başına getirdiler. Bizzat Sovyetler'in ünlü sefiresi madam Aleksandra Kollantai'ın babası Bulgaristan'daki Rus komiseriydi. Onun hatıratı bu süreci açıklar.Ruslar 1881'de suikasta kurban giden II. Aleksandr'ı izleyen III. Aleksandr devrinde daha gerçekçi bir politika izlediler. "Sulhsever çar" unvanını taşıyan bu hükümdarın zamanında, Osmanlı'da aynı siyaseti izleyen II. Abdülhamid ile uzun bir barış devrine girildi. Her iki ülkede de demiryolları, okullar ve farklı düzeyde de olsa sanayi inşasıyla farklı bir döneme girildi. Eğer Batılı devletlerin sürüklemesiyle Rusya ve Osmanlı İmparatorluğu kendileri için lüzumsuz bir dünya savaşına girmeseler; 1877-78 Savaşı son harp olacak gibiydi. Batılı devletlerin rolü Osmanlı-Rus Savaşı'nda Türk ordusunun silah donanımının daha iyi olduğu anlaşılıyor. Savaşan orduların çok dayanıklı ve kahramanca çarpıştığını yabancı gözlemciler bildiriyor, Türk tarafındaysa Osman Paşa'nın şahsiyetinde iyi bir kurmay heyetinin mevcut olduğu görüldü. Rus komutanların arasında ise parlak askeri mühendisler vardı. General Todleben gibi... Plevne'den sonra ilerleyen Rus ordusu iaşe kıtlığı ve salgın hastalıklardan bitap düşmüştü. Türk-Rus Savaşı aslında Rusya'ya pahalıya mal olan bir Balkan macerasıydı ve bu hayali terk etmesine neden oldu. Savaşa Türk İmparatorluğu, Mithat Paşa ve taraftarlarının ulusal onur kaygısıyla girdiler. Muhafazakarlar bu yüzden Mithat Paşa'ya ateş püskürüyorlardı. Rusya'da ise Slavcıların savaş çığlıklarına büyük yazar Lev Tolstoy ve Kont Beningsen gibileri karşı çıkmıştır. Lev Tolstoy ünlü romanı "Anna Karenina"nın finalinde bu savaşa giden gönüllüleri maceracı ve bitik kimseler diye nitelerken; Kont Beningsen "Slav diye çığlık atmaktan neredeyse Rusluğumuzu unutacağız" demiştir.Savaşın sonunda İstanbul ilk defa büyük bir göçmen kitlesiyle karşılaştı; bu, ülkenin toplumsal hayatını altüst etti. Kars ve Beyazid gibi sancaklar I. Dünya Savaşı'na kadar Rusya'ya ilhak edildiler. Bosna Hersek ve Kıbrıs'ın İngiltere ve Avusturya'ya bırakılmasıysa uzun yıllar süren siyasi sorunlar yarattı. Pahalıya mal oldu