Pazar Ağustos ayının tarihi önemi

Ağustos ayının tarihi önemi

27.08.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Türklerin tarihinde ağustos çok önemlidir. Birçok büyük savaş hep bu ayda kazanılmıştır

Ağustos ayının tarihi önemi

Birkaç ay süren Balkan savaşlarıyla 1912-13 kışında koskoca Rumeli'yi kaybettik, canını kurtarsa da buradan sürülen bahtsız bir neslin bugünün Türkiye'sinin oluşumundaki etkilerini nasıl görmezlikten gelebiliriz! Mesela 1878 Berlin Kongresi'yle bir kabilenin yarısı bir tarafta, diğer yarısı Rusya tarafında kaldı. Tatsız tarihi yolculukları hâlâ süren Ahıska Türklerinden söz ediyoruz. Bir savaş ve bir gecede kaderi değişen bir halk.... 26 Ağustos 1071'de, henüz 30 yıl evvel İran yaylasına yerleşen Türkmen Oğuzların kurduğu Selçuklu orduları zafer kazandı. Sultan Alparslan imparator Romanos Diyogenis'i yenerek Bizans denilen Roma'yı silmeye başladı. 1078'de oğlu Sultan Melikşah resmen Roma İmparatorluğu'nun Anadolu topraklarında bir vasal devleti, İran Selçuklularına bağlı Rum yani Roma Selçuklu Devleti'nin kuruluşunu ilan etti. Türkiye ismi nereden geliyor; orduları Diyar-ı Rum'u yani Roma İmparatorluğu'nun Anadolu topraklarını fetheden devlet ve toplum bir yüzyıl içinde İran yaylasından göçebeleri, şehirlileri, dervişleri, zanaatçıları ve askerleriyle Anadolu'ya aktı. Ağustos ayı Türklerin tarihi açısından çarpıcı dönüm noktalarıyla doludur. Bu dönüm noktaları savaşlardır. Bizim tarih düşüncemizde savaşları öğrenmemek gibi bir telkin söz konusudur ki boş laf olduğuna hiç şüphe yoktur. Onlar kendilerine Romalı, Rumi diyorlardı. Gerçi Türkmen olduklarını bilirlerdi ama asıl 12'nci yüzyılda Anadolu'da ticaret yapan Cenovalı ve Venedikli tüccarlar ve diplomatik raporlarını yazdıkları devletleri bu ülkeye Turchia veya Turcmenia demeye başladılar.Sadece Helenlerin değil; Kapadokyalı, Ermeni, Arami (veya Süryani), Kürt, Gürcü kavimlerin yaşadığı bu ülkede Türkler çok çabuk arabulucu ve yaygın ekseriyet durumuna yükselmişti ve dilleri lingua franca yani ortak anlaşma dili haline geldi. Zaten iki buçuk asır sonra da Balkanlara yerleştiler.Malazgirt'ten üç asır sonra 11 Ağustos 1473'te Erzincan civarında Otlukbeli mevkiinde Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan'ı yenen Fatih Sultan Mehmed, Doğu Anadolu bölgesinin bugüne kadar uzanan kaderini çizmiş oluyor. Türkmen aşiretler Doğu'ya, İran'a çekildiler ve Doğu Anadolu'nun yeni oluşan etnik yapısı 20'nci yüzyılın başına kadar devam etti.Osmanlı edebiyatında Akkoyunlu Uzun Hasan'a "Hasan padişah" denir. Onun Doğu Anadolu toprak düzeni için düzenlediği kanunnameler hemen hemen olduğu gibi kabul edilmiştir. Doğu Anadolu bölgesinin kaderini belirleyen savaş 1526 Temmuz'u sonunda Kanuni Sultan Süleyman henüz 31 yaşında bir mareşalken müşterek Macar-Lehistan ordusunu bir gün içinde Mohaç'ta yok etti; bu Balkanlar gibi Orta Avrupa'nın tarihini altüst eden bir olaydır. İki asır sonra Türkler bu havaliden Doğu Avrupa'ya itilseler de artık Avrupa halkları ve Avrupa kıtası Müslüman Türklerle yaşamak zorundaydı. Bu hal bugüne kadar devam eden bir keyfiyettir. Mareşallik yönünden bir askeri deha olduğunu gösteren Sultan Süleyman oldukça az asker kaybıyla kıta Avrupa'sının en güçlü devletini bir gün içinde ortadan kaldırmıştı. Bu olaydan sonra Avusturya ve Almanya sözde Hıristiyan uygarlığın koruyucusu durumuna çıkan bir camia oldu. Gerçekte ise Hıristiyan kültürü henüz İspanya tarafından temsil ediliyordu, bir müddet sonra bu bayraktarlık Fransa ve İngiltere'ye geçti. Alman ve Avusturya kültürü 18'inci yüzyıl sonlarından itibaren bu işlevi yüklenmeye başladı.Kanuni Sultan Süleyman sadece bir mareşal değildi, toplum hayatına müdahale etmeyi bilen usta bir kültür siyasetçisiydi. Nitekim Katolik kültüre ve kiliseye karşı Protestanlığı himaye etmiş ve kışkırtmıştır. Hatta bugünkü Macaristan sınırları içinde ve Slovakya ve Banat'ta yaygın olan Katolikliğe karşı Erdel'de var olan Macar Protestanlığını himaye etti. O kadar ki; Osmanlı himayesindeki Macar-Erdel Krallığının seçkin sınıfları İngiltere ve Almanya'nın etkisinde yeni bir kuzey Rönesans'ı yaşadı ve bu sonraki asırlardaki Macar kültürüne ve medeniyetine bir canlılık kazandırdı. Kanuni Sultan Süleyman usta bir kültür siyasetçisiydi Mohaç Seferi kılıç kalkandan çok ateşli silahları ve topçuluğu kullanan modern bir Rönesans ordusunun eseridir. Bu askeri teknik öncülüğün, 180 sene sonra II. Viyana Kuşatması'nda muhafaza edilebildiği çok şüphelidir.Harpleri görmezlikten gelsek de tarihte yaşıyorlar ve başkaları için de çok önemlidir. Mohaç'ı bilmeyen Türklerin Avrupa tarihi ve Orta Avrupa halklarıyla bugün için toplum veya birey olarak tutarlı bir diyalog kurmaları mümkün değildir. 26 Ağustos 1922'de Türklerin mareşallik geleneği devam ediyor. İmparatorluk toprakları iki asırdır kaybedilmiş, bu sefer anavatan başarıyla savunuluyor. I. Dünya Savaşı'nın dağdağalı yılları içinde genç yaşta olgunlaşan komutanlar üstün bir stratejiyle anavatan savunmasını tamamlıyorlar. 30 Ağustos uzun bir devlet ve askerlik geleneğinin Balkanlar karşısındaki çağdaş zaferidir. Yunanistan veya herhangi bir Balkan devletiyle askeri gerilim o gün bitmiştir. Galiba bu gerçeği 20'nci yüzyıl Yunanlı komutanların içinde ne olursa olsun askeri yeteneği ile temayüz eden General Metaksas çok önceden görmüş ve Küçük Asya macerasına (!) şiddetle karşı çıkmıştı. 30 Ağustos Balkan devletleri ile askeri gerilime son verdi

Yazarlar