Pazar Aşk zorlamayı sevmez

Aşk zorlamayı sevmez

30.04.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Müslüm Gürses'in yeni albümü arabeske saygı duymak ve önünde secdeye varmak ile yabancı bir ülkeyi gezen turist edası arasında dengesini bulmaya çalışıyor

Aşk zorlamayı sevmez

MÜZİK Baba'nın rock festivalinde yer alması başlı başına şaşırtıcı bir durumdu ama daha şaşırtıcısı, "Nirvana veya Doors'tan seçilmesi planlanan çok özel performans sunacak" diye lanse edilmesiydi. Gündemimize bomba gibi düştü haber. Herkes Baba'nın sahne alacağı gecesini boş bıraktı ve iki eli kanda olanlar bile yola koyuldu. Baba'nın rock'çılığını merakla bekleyenler hayal kırıklığına uğradı. Yerli cover'lardan kısacık bir konser veren Baba, sonra "Öyle raksi, maksi bilmem. Bizim rakçı olma gibi bir niyetimiz yok. Çizgimiz, şeklimiz belli" dedi. Yerden göğe haklıydı. Olayın haksızları Baba üzerinden iş yapanlar; mağdurlar ise her zamanki gibi sevenlerdi. Olay kapandı, geçen süre zarfında ise Baba'nın bu tarzda bir albüm yapacağı söylentisi aldı yürüdü. Uzak değil, iki yıl önce 19-21 Haziran tarihleri arasında Kilyos Solar Beach'te Rockİstanbul Festivali yapılmıştı. Festivalin kafa sanatçılarından biri, herkesçe Müslüm Baba diye bağra basılan Müslüm Gürses idi. Baba'nın gönlü aynı yerde ama gövdesi Esma Sultan Yalısı'ndaydı; iki yıl sonra çıkan "Aşk Tesadüfleri Sever" albümünün tanıtım gecesinde. Dalından koparılmış çiçek, altın kafese konmuş bir bülbül gibi görünüyordu sahnede. Dört şarkılık playback için geldiğinde, rakı içen adamın kısa hikayesiyle başladı sözlerine. Bir gün hasta düşen adama su içirirler ve kısa sürede iyileşir. İçtiğinin ne olduğunu soran adam, "Dünyada en güzel içecek suymuş, ben artık başka bir şey içmem" der. Bir rakı markasının sponsor olduğu albümün, reklam spotlarıyla boğduğu mekanın sahne hikayesi, Baba'nın olaya duhul edilişinde bir tuhaflık olduğuna işaret ediyordu. Albüm kapağında bir orkestra şefi, sanki birkaç dakika sonra sonat çalacak bir klasikçi piyanist gibi görünen Baba'nın olmadığı, hiçbir zaman olmayacağı bir figür olarak sunumu, söz konusu tuhaflığın en somut dışa vurduğu yer. İğreti duruyor ve tuhaf bakıyor kadehe Müslüm Baba, sanki rakı masasına meze olmuş gibi. Adının Brian Eno, Murathan Mungan, Bob Dylan, Sezen Aksu, Björk, Barış Pirhasan ve Jane Birkin ile aynı kartonetin üzerinde olmasının hangi önyargıları kırdığını düşünür gibi bir hali var. Burada ünlü pop ve rock müzisyenlerinin parçalarının yorumlanıyor olmasının da hiçbir anlamı yok. Baba fiilen kimseyi yorumlamıyor. Şarkıları kendisi gibi, kendi dünyasının sınırları içinde okuyor; oğluna söylüyor, kadınına, şehrine, şaşırdığı feleğine söylüyor. Neticede ölümüne söylüyor. Söyleyişinde sorun yok, sorun duyuşunun ne kadar bulunacağı şüpheli olan karşılığında. Arabeske saygı duymak ve önünde secdeye varmak ile yabancı bir ülkeyi gezen turist edası arasında denge tutturmaya çalışan "Aşk Tesadüfleri Sever", bu müziğin semtini değiştiriyor. Onu varoşlardan alıyor; Ortaköy'e, Bebek'e, Cihangir'e taşıyor. Buluşma sunulduğu ifadesiyle bir mucize mi, yoksa trajedi mi? Buna zaman karar verecek. Önyargıları kıran albüm Ruhu amatör, sanatçıları birinci sınıf virtüöz, organizasyonun arkasındakiler su katılmamış idealist... Yıldız Teknik Üniversitesi Uluslararası Gitar Günleri'nden söz ediyoruz.Yedincisi 1-5 Mayıs tarihleri arasında düzenlenecek olan festival, yıllar evvel ülkemizdeki gitarcıları buluşturmayı amaçlayarak işe başlamış, mütevazı koşullarla dünyaca ünlü sanatçıları ağırlamıştı.Bu yıl Erkan Oğur ve Neşet Ruacan gibi isimlerin yanı sıra, konservatuvar yarışmalarında ödül almış başarılı genç yeteneklere de yer veriliyor; J. S. Bach ve gitar konulu bir panel ve atölye çalışması düzenleniyor. Kapanıştaki konsere dikkat; o akşam İspanyol gitarcı Marco Socias'ı kaçırmamanızı öneririz. Tüm etkinlikler her zaman olduğu gibi ücretsiz. Ayrıntılı bilgi www.gitar.yildiz.edu.tr adresinde. Kulaklar gitara doyacak Onun nicedir yüksek kültür takıntısı vardı. İlk tecrübesi 14 yıl önce Brodsky Quartet ile olmuştu. Belki de caz piyanisti karısı Diana Krall depreştirdi, bilmiyoruz; 40 yılın rock'çısı Elvis Costello, klasikçilere ve klasik cazcılara nispet yaptı. Vince Mendoze yönetimindeki Metropole orkestrasını yanına alarak çıkardığı konser albümü "My Flame Burns Blue", ustanın eski incileriyle işlenmiş. Atraksiyonlar eski; yorumlar kaliteli. Cazcı sesine sahip değil Costello, yine de iyi söylüyor, şarkılarını bambaşka ortamların, aranjmanların içine başarıyla çekiyor. Albümün Shakespeare ilhamlı bonus CD'si "İl Sogno" ise, bizi çok yönlü senfonik bir yolculuğa çıkarıyor. Onu pop ve punk şarkılarını "edepsizce" söylerken beğenenler, neo-klasik çalışmalarını zırva bulabilir; bana hitap etmiyor diye düşünebilir. Ateşimin alevi mavi Kapağını açar açmaz tüm gitar, bas ve keyboard'ları çaldığını öğreniyoruz Joe Satriani'nin yeni albümü "Super Colossal"de. Davullarda da Jeff Campitelli ve Simon Phillips var. Kuşku yok ki, bu adam virtüözlüğünün yanında kayıt tekniklerine kafayı takmış. Her zaman sound ile uğraşıyor. Arada çıkıveren hoş melodiler sadece yan ürün. Tutkusu onu o kadar dışarıdan koparmış ki, albümün yüzde 97'sini dört duvarının arasında yapmış. Baştacı enstrümanı gitar hep ön planda. Hortuma tutulmuşçasına sergilediği teknik gösterisi bazen neşeli, bazen melankolik ama hep hızlı. Satriani albümün adı gibi bir müzisyen olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. Bunu başarıyor ama hislerle ilgili bir eksiğinin olduğu çakılıyor. "Surfing With The Alien" severler hoşnut kalacak. Her daim hızlı